Sosyal Medya Canavarlığı
Teknoloji ve paralelinde internetin bize kazandırdığı sosyal medya nimetini artıları ve eksileri ile incelemek istedim. Bu çalışmaya Türkiye Bilişim Derneği’nin bir çalıştayı sebep oldu. Hem çalıştay hem de bu vesile için derneğimize buradan da teşekkür ederim.
Herkesin rahatlıkla başka pencereden cevaplayabileceği bir soruyla başlayalım. Neden sosyal medya kullanıyoruz?
Kimisi için cevap vakit geçirmek olabilirken, başkası için geçim kaynağı ya da düşüncelerimi başkalarına empoze etmek, yaygınlaştırmak da olabilir, tuttuğum takımı desteklemek, partime oy kazandırmak ya da sıkıntılarımı çevreme aktarmak, yardım toplamak ve hatta keyifli yaşantımı gösterip başkalarını kıskandırmak, kızdırmak da olabilir. Burada yazamayacağım kadar çok cevabı mümkün. Bazen kendime de soruyorum bu soruyu, çünkü ben gerçek bir sosyal medya bağımlısıyım. Sabah ilk uyandığımda kendime ve şirkete ait hesapları kontrol ederim, gündemi takip etmek adına dakikalarımı harcarım. Gün boyu bu devam ederken, akşam TV seyrederken aralarda bakarım filan. Bundan memnun değilim. Peki benim sosyal medya kullanma nedenim ne?
Sorulara cevap alabilmek için sosyal medyanın bize kazandırdıklarına ve zararlarına kısaca göz atalım.
Bir kere sosyal medya çok hızlı bir haber kaynağı. Günümüzde herkes yani kişiler, dernekler, gruplar, şirketler haber duyurma yarışına girmiş durumdalar. Her Allahın günü açılan yeni haber siteleri, bloglar filan haber verme sevdasında. Haberin tekrar paylaşılması da duyulmasına aşırı hız kazandırıyor. Daha haber sitelerine bakamadan haberi görmüş oluyoruz. Ne güzel değil mi?
Az olarak evet, çok olarak hayır. Evet çünkü haberi hemen öğrenebiliyoruz, hayır çünkü haber yalan olabilir, yanlış yorumlanmış olabilir, bir siber saldırı amaçlı spam olabilir, dikkat çekmeye yönelik clickbait dediğimiz sadece tıklama sayısını arttırmaya yarayan boş haber olabilir, insanları bir eyleme yönlendirme amaçlı haber olabilir, terör amaçlı bir haber olabilir, olabilir de olabilir. Yani risk büyük. Neden? Çünkü haberi yapan gazeteci değil, paylaşılan ortam gazete değil. Bu kısmını başka bir yazıda tekrar konuşuruz.
Dönelim sosyal medya tarafına tekrar. Olumlu yanlarını saymaya devam edelim. Marka iletişimi daha kolaylaştı. Markalar potansiyel veya mevcut müşterilerine mesajlarını daha kolay ve hızlı duyurabiliyorlar. Markalara ciddi fayda sağladığı kesin. Ayrıca bir markanın kötü ürünü ya da yetersiz hizmeti hakkında kolay bilgi sahibi olunabiliyor. Buraya kadar güzel de ya söylenenler asılsız ise. Markaya zarar vermek isteyen birileri söylenti çıkardıysa.
Bir de markalar bu iletişim kaynağını daha fazla iki taraflı kullanırlarsa fayda elde ederler. Tek taraflı yani duyuru amaçlı kullandıklarında işte o zarar vermek isteyen kişilerin yaratacağı dedikodu çığ gibi büyür ve firmalarına pek de hoş olmayan günler ortaya çıkarabilir.
Bunun bir de kamu tarafı var. Kamu da bu dönemde sosyal medyayı çok iyi kullandı, hizmetlerini kolaylıkla tanıtma şansı yakaladı ve mesajlarını iletti. Fakat kamuda en önemli sorun bu iletişimin kesin ve tartışmasız tek yönlü oluşu. Sosyal medyada paylaşılan cevaplara ya da sorulara cevap almak mümkün değil. Bu durum devam ederse sosyal medyanın kamu kurumlarına fayda yerine orta vadede zarar getireceği aşikar.
Sosyal medyada bol içerik, eğitimler ve videolar hem öğrenmemizi hızlandırıyor hem de iyi vakit geçirmemizi sağlıyor. Olumsuz taraflar penceresinden bakınca siber saldırlar, siber zorbalıklar, çocuklar için zararlı içerik, zararlı oyunlar, bağımlılık gibi bir sürü konuyu sıralamak mümkün. Trollerin varlığı ayrı bir sorun, yanlış bir konuyu trollerin çoklu paylaşımları ile doğru göstermeleri veya kitleleri yanlış yerlere yönlendirmeleri mümkün.
Son olarak yaşantımızda kibar ve düzgün diye tanımlayabildiğimiz insanların sosyal medyada bir anda saygısız ve kaba olmalarına ne demeli. Üslup bozukluğu, hakarete ve küfüre dayanan yorumlar, saldırılar her an görebilecekleriniz arasında. Ben şimdi okuduğunuza benzer şekilde ve amatörce BThaber’de köşe yazısı yazıyorum. Haberin bulunduğu siteye gelen yorum yok sayılacak kadar az fakat sosyal medyadaki linkinin altına gelen yorumlara bir baksanız şaşırırsınız. Ünvanları nice insanlar kaba saba yorumlarını marifet sanıyorlar. Onların fikrine ters bir şey yazmaya görün. Ne adamlığınız kalıyor ne cahilliğiniz ne de ahlakınız. Bazen üşenmeyip erişebileceğim kişileri arıyorum, telefonda o yorumu yapan kişiden eser yok, bir anda ünvanına yakışır şekilde kibarlaşıyor. Aynı kişi sosyal medyada yazarsa bir anda canavarlaşıyor. Aynı ofislerdeki o kibar ve kaliteli insanların sürücü koltuğuna oturup kişiliğinden başka kalıba girmesi gibi.
Son olarak sosyal medya üzerinden gösterdikleri tepki ile vatandaşlık görevini yapmış sananlar var. Ya da şu hayvancığa yardım diye paylaşım yaptığında o hayvancıklara yardım etmiş gibi gönlünü rahatlatanlar var. Bu tür paylaşımlar küçük bir farkındalık oluştursa da faydasız ve sonuçsuz çabalar. Hatta yapılabilecek tepki, yardım ve eylemleri durduran insanları uykuya teşvik eden bir mecra.
Ezcümle;
- Sosyal medya faydaları olduğu kadar zararlı ve tehlikeli bir ortam. Dikkat etmek lazım.
- Kamu ve şirketlerin sosyal medya çalışmalarını ciddi ele almaları lazım. Konuya hakim uzmanlarına işi terketmeleri şart. Öyle 1-2 paylaşım yapma işi değil, Marka sosyal medya iletişimi.
- Baştaki soruya dönersek, benim sosyal medya bağımlılığım yeni bir iş imkanı yani yeni bir proje dürtüsü. Bu zaman içinde çok yoğunlaştığı için “acaba kaçırdığım ne var” ya da “bizim için ne yorumlar yapıldı” endişe ile birleşti. Bu sağlıklı değil, kurtulmam gerekir.
Yazımı genç yaşta kaybettiğimiz Berke Oran kardeşimi ve internetin ülkemize gelişinin 28.yılı olması nedeniyle sektöre büyük katkıları olan Mustafa Akgül hocamızı anarak sonlandıyorum. Nur içinde yatsınlar.
Yazdım…