Sosyal medya sansür aracına dönüştü
Bireylerin özgürce bir araya gelmesi misyonuyla kurulan sosyal medya araçları da ticari kaygı duyan birer şirket gibi hareket ettiği için sosyal medya da ana akım medyanın bir başka halini aldı. Sosyal medyanın tarafsızlığı ve ifade özgürlüğünü yeniden masaya yatırdık.
1980’li yıllarla birlikte dünyanın küçük “küresel bir köy” olduğu, hız, iletişim, bağlantı çağında yaşadığımız algısı tüm zihinlere işlendi. Prof. Dr. Nilgün Tutal’ın ifadesine göre, insanın doğal mekâna karşı yüzyıllardır yürüttüğü savaşı en sonunda kazandığı; mekân ile zamanı birbirine yeni mucizevi iletişim teknolojileriyle kilitlediği, böylece de dünyalılığını kanıtladığı, her yerde çağımızın gerçeği olarak dile getirildi ve alkışlandı. İnternet teknolojisinin yeryüzüne cenneti indirdiği, bağlandığı iletişim teknikleriyle insanın dünyanın egemeni haline geldiği medyada sıkça dile getirildi. İnternette ve “sosyal” medyada sürekli hareket halinde olduğu ve hızla iletişimsel veriler arasında dolaştığı için insanın, iktidar ilişkilerinden bağımsızlaştığı ve kendi egemenliğini ilan ettiği kulaklarımızda sürekli çınlatıldı.
Oysa Prof. Dr. Tutal’a göre, çağımızın temel hastalığı tekniğin iletişimsel/verisel imkânlarıyla da desteklenen kontrol saplantısı. Türkiye’de konuşulmaktan çekinilen politik düşünceler sosyal medyada tartışılmalıyken, ticari kaygı güden şirketler bu algının önüne geçiyor. Sosyal medya ile toplumsallığın yok oluşundan ziyade yeni bir toplumsallık imkânı doğması beklenirken engellemeler idealin oluşmasını engelliyor.
Twitter’ın kamusal misyonu var
2014 yılının Ağustos ayında okuyucularla paylaşılan BThaber sayfalarında, Twitter’ın ifade özgürlüğünü öncelikleri arasından çıkardığına dair haber yer almıştı. O haberde aldığımız görüşler sonucunda Twitter’ın kanunlara uymakla ifade özgürlüğü arasında bir tercih yaparak, ticari durumunu da göz önünde bulundurduğu bir yapı oluşturduğu öne çıkmıştı. Yani Twitter, kapatılma korkusuyla Türkiye’de alınan kararları hızla uygulama yoluna gitmeye başladı.
Alternatif Bilişim Derneği Başkanı Ali Rıza Keleş, o dönemde BThaber’e verdiği demecinde şunları ifade etmişti:
“Twitter her ne kadar özel bir şirket olsa da iletişim ve haberleşme gibi çok temel kamusal ihtiyaçlar için önemli bir araç haline gelmiştir. Bu da onu ifade özgürlüğü gibi temel insan hakları konusunda sorumlu hale getirir. Pratiğiyle çelişse de şirketin kendini tanımlayışı da bu şekildedir zaten. Fakat apaçık şiddet çağrısı, ırkçılık, çocukların cinsel istismarı gibi herkesin tartışmasız şekilde ifade özgürlüğü alanına girmediği konusunda uzlaştığı içerikler dışında, engelleme, kaldırma, hesapları kapatma gibi eylemler maalesef ifade özgürlüğüne aykırıdır.”
Hükümetlerin sıkıştıkça mahkemelerden istedikleri kararları çıkarabileceğine değinen Keleş, “Bunu da en iyi Twitter gibi küresel çapta operasyonlara sahip şirketler bilirler. Twitter’ın evrensel değerleri, temel insan hak ve özgürlüklerini her somut olayla tartabilecek hukukçuları, uzmanları bulunmaktadır. ‘Mahkeme kararı uyguluyoruz’ demek Twitter’ı kurtarmaz” şeklinde konuşmuştu.
Twitter’a ihtarname çekildi
Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Yrd. Doç. Dr. Kerem Altıparmak ile İstanbul Bilgi Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden Prof. Dr. Yaman Akdeniz Twitter’a ihtarname göndererek insan hakları ve ifade özgürlüğünü korumaya çağırdı.
Anayasa Mahkemesi’nin Twitter’a erişim engelini ifade özgürlüğü ihlali saydığını hatırlatılan ihtarname dilekçesinde Mayıs 2014’ten sonra Türkiye hükümeti ile Twitter arasındaki görüşmeler sonucunda başlanan buzlama (witheld) uygulamasının yasal bir zorunluluktan kaynaklanmadığı vurgulandı. Dilekçede şu ifadelere yer verildi:
“…görüşmeler sonrasında ancak siyasi sansür olarak tanımlanabilecek birçok engellemeye yol açan uygulama; aşağıda açıklanacağı gibi Türkiye Cumhuriyeti hukukundan kaynaklanmadığı gibi bu uygulamayı meşru kılan yargısal ve idari kararlar da bulunmamaktadır. Kararlar İnternet Servis Sağlayıcıları tarafından değil, bizzat şirketiniz tarafından gerçekleştirilmiştir. Bazı örneklerde görüleceği gibi bu durum çoğu zaman siyasi ifade özgürlüğü ve haberleşme özgürlüğü bakımından önemli sonuçları olan ihlallere yol açmaktadır.”
İfade özgürlüğüne açıkça müdahale
Mahkemelerin erişim engelleme kararlarının ardından Twitter’ın Türkiye’den görülmesini engellediği (buzlama/witheld uygulaması) hesapları hatırlatan akademisyenler, bunların arasında basın kuruluşlarının da olduğunu, bu uygulamanın basın hürriyetinin açık ihlaline dönüştüğünü ifade etti.
ABD merkezli olması sebebiyle Türkiye’deki yargı makamlarının verdiği kararlara uyma yükümlülüğü olmayan Twitter’ın bu tutumunun adil yargılama ilkesini ihlal ettiğini vurgulayan dilekçede, Twitter’ın kullanıcıların hesabını Türkiye’den erişime engellerken ifade özgürlüğüne müdahale ettiği ifade edildi.
Dilekçede Twitter’ın hem hesap sahibini hem de o hesaba ulaşanların hakkını ihlal eder nitelikteki, ülke bazlı içerik gizleme politikası dahil, tüm engellemelere son vermesini, insan haklarına saygı yükümlülüğüne ilişkin gerekli adımları atarak bunları kamuoyuyla paylaşmasını aksi halde yasal yollara başvuracakları ifade edildi.
Yrd. Doç. Dr. Altıparmak, bianet’e verdiği demecinde şunu ifade ederek ortaya çıkan tabloyu özetledi:
“Twitter ulusal yasalara uyduğunu belirterek Tweetlere buzlama yapıyor. Ancak Twitter’ın evrensel insan haklarına uyması gerekiyor. Eğer ‘Kadınlar tweet atamaz’ diye bir yasa çıkarsa Twitter buna da uyacak mı?”
Facebook sayfa kapamalara devam ediyor
Ankara'da Gölbaşı Sulh Ceza Nöbetçi Hakimliği, sosyal paylaşım sitesi Facebook'ta, Hazreti Muhammet'e yönelik hakaret içerikli paylaşımlara erişimin engellenmesine karar verdi. Kararın ardından Facebook, Türkiye’de engellenmemek için sayfaları yayından kaldırdı.
Daha önce de defalarca birçok sayfayı kaldıran Facebook, Yüksekova Haber, Ötekilerin Postası, Yeni Özgür Politika, Kürdi Müzik ile Kürt hareketi ile ilişkili çok sayıda sayfayı ve milletvekilleri Altan Tan, Sırrı Süreya Önder, Hasip Kaplan, Leyla Zana'nın sayfalarını kapatmıştı.