Sosyal medyada başarının ölçütü?
Toplumsal medya mı..?
Sosyal medya kavramı iş pratiklerini şekillendiren temel etkenlerden biri haline geldi. Pazarlamadaki ise en albenili çalışma alanı durumunda. Aynı zamanda gündelik hayatımızdaki yeriyle de giderek önemini artırıyor.
Kullanıcılar tarafından gönüllü oluşturulması ve paylaşılmasından hareketle, internet evreninde sosyal medya kavramının toplumsallığından bahsetmek mümkün. Ancak kavramı gündeme getiren iş dünyası açısından pek de fazla toplumsal bir kaygı yok gibi, sadece hedef kitlenin tarifine atıf var bu terimle. Aslında, insanlığın internetteki karşılıklı iletişimindeki süreçte oluşan iş fırsatlarına temas ediyor sosyal medya kavramı.
Sonuçta, internet kendinden menkul bir yeni evren, sürekli büyüyen. Birbirinden uzaklaşan galaksileri yeryüzünden izleyen astronomlar gibi bu evrenin nereye doğru geliştiğini yakalamaya çalışıyoruz. Ancak yönünü anlamaya çalışıp ona göre kendimize şekil vermeye çalışıyoruz.
2009 başından 2010 yılına kadar en önemli 10 sosyal paylaşım web sitesinin ziyaret sayısı yüzde 63 artmış durumda. Dünyada 2 milyara yakın insan internete giriyor, Facebook’a üye olanların sayısı 500 milyonu aşıyor. Yani, 20 yaşlarında bir öğrencinin 10 bin dolarla kurduğu Facebook adlı bir şirket; tüm dünyada alım gücü, tüketim beğenisi ve bilinç düzeyi üst seviyede olan 500 milyon kişinin davranış verisine sahip.
Sosyal medyanın etkilerini yönetmek
Her geçen an büyüyen internet evrenindeki en önemli fırsatlar kapısı da yine iş dünyasına açılıyor aslında. Bu kadar çok tüketicinin kendi yaşam döngüsünde mutlu yaşadığı bir ekosisteme dahil olmak rengarenk fırsatlar sunan vazgeçilmez bir gereklilik.
Günümüzde her ay 1 milyardan fazla tweet gönderiyor insanlar birbirine. Aynı zamanda milyonlarca yeni okunabilir veya izlenebilir içerik ekleniyor internet evrenine. İnternete giren 2 milyar insanın bir kısmı sadece gezinip bilgi toplamaya çalışırken diğer bir kısmı içerik ekliyor veya olan içeriğin dönüştürülmesini etkiliyor.
Şirketler için fırsat ve risk unsurları da burada ortaya çıkıyor zaten. Bir şirket, internet paylaşımındaki içerik girişlerinden olumlu veya olumsuz etkilenebildiği gibi olumlu etki yaratacak içerik oluşturulması sürecine doğrudan katılabiliyor veya bu konuda yönlendirmede bulunabiliyor.
Nihayetinde artık tüketicilerin ürün veya hizmet alırken reklamlar yerine arkadaşlarına veya önceki tüketicilere güvendiği kabullenilmiş bir gerçek. Bu yaklaşımla, sosyal medya dünyasında yer alarak tüketicilerle kol kola bir iletişimle fayda sağlamak kesinlikle tek yol gibi görünüyor.
Bu bakış açısıyla, Facebook, Twitter, Flickr, Blogger, YouTube, Linkedin gibi web siteleri ile yaşamayı öğrenmek şirketlerin geleceğinde kritik önem taşımakta. Şirketler aynı zamanda, bu amaçla kullanılan podcast, video, resim, yorum, RSS, share gibi iletişim/paylaşım işlevlerini bu platformlardaki etkinliğini artırmak amacıyla verimli kullanmak zorunda. Bu sosyal medya habitatında yer almanın ise şirketlere temelde aşağıdaki 4 boyutta bütünleyici katkısı oluyor.
• Şirketin marka kişiliğini ve marka algısını destekleyip geliştirmek
• Şirketin gerçek müşteri geri bildirimleriyle hizmet önermesi iyileştirmek
• Şirket genel satışını destekleyici olacak şekilde ürün hizmet bilgi paylaşımı yapabilmek
• Ucuz ve şeffaf bu iletişim kanalı ile doğru müşteriye doğru zamanda doğru aktivite ile erişebilmek.
Sosyal medya için temel prensipler
İşte bu süreçte sürekli bir başarı sağlanabilmesi için ise şirketlerin sosyal medya yaşam alanına ilişkin aşağıda özetlemeye çalıştığım temel prensipleri de referans olarak kullanması kritik;
• Sosyal medya insanın temel iletişim dürtülerinde hayat bulmuştur. Bu anlamda basittir ve kişisel olduğu bilinmelidir.
• Sosyal medya kitleseldir. Ortak bir birikimi ortaya koyar, toplam algıyı etkiler ve dönüştürür.
• Sosyal medya sadece bir kampanya duyuru ve çevrimiçi medya iletişim kanalı olarak algılanmamalıdır.
• Sosyal medya para verilerek girilen bir Dijital Pazarlama (Digital Marketing) mecrası değildir.
• Sosyal medya ciddi bir çalışma alanıdır. Sadece yer almak adına 3 tane zayıf içerikle açılmış bir sayfanız olacağına hiç olmaması daha çok fayda sağlayacaktır.
• Sosyal medya içeriği TV’de yayınlanan bir reklamdan farklı olarak sonsuza kadar internette yer kalır.
• Sosyal medya kendine ait dinamiklerini destekleyen uzun vadeli bir strateji ile yönetilmelidir.
• Her bir sosyal medya platformunun (Facebook, Twitter gibi) kendine ait dilini anlamak zorunludur. Bu platformların birbiriyle iletişim halinde olması da zorunludur.
• Bir markanın kendi sosyal medya kişiliğini kendisinin oluşturması gerekmektedir.
• Sosyal medya ajansı veya sosyal medya gurularıyla çalışırken konuyu sadece sosyal medya kanallarından yapılan aktiviteler gibi yönlendirme ihtimalleri dikkate alınmalıdır.
• Sosyal medya dilinden anlayan genç ve dinamik bir ekibe yatırım yapmayı kabullenmek gerekmektedir (Kısa vadeli başarıyı görünebilir kılmak adına blogger tutmaktan bağımsız olarak).
• Sosyal medyada yer alan olumsuz geri bildirimler önemli birer iş fırsatı olarak değerlendirilmelidir.
• Sosyal medya ile, doğru olduğu sürece ilgi çekecek en küçük detaylar bile tüketiciyle uygun yöntemle ve sürekli paylaşılmalıdır.
• Sosyal medya rakiplerin de kendi oluşturacakları fırsatlarını değerlendireceği bir iş alanıdır.
• Sosyal medya aktiviteleri kullanıcı davranışlarını özetleyebilecek başarı göstergeleri ile izlenmelidir. (Yorum adeti, tweet-retweet adeti, içerik beğeni adeti, izleme süresi, yönlendirme oranı vb)
• Sosyal medyanın ölçülebilir faydası uzun vadeli performans metriklerine dayandırılmalıdır.
• Genel ticari başarı içindeki etkisi
• Markanın genel kişiliğine etkisi
• Şirketin kurumsal performans metriklerini iyileştirmesine etkisi (NPS, Müşteri memnuniyeti vb)
Özetle sosyal medya aynı zamanda tüketici olan bireylerin her şey hakkında (sosyal medyada varolmayan şirketler dahil) açıkça görüşlerini diğerleriyle paylaştığı bir ortam. Önümüzdeki dönemde şirketlerin marka kişiliğini bu ortamdaki algıları da önemli ölçüde etkileyecek. Bu yarışta marka kişiliğini müşterisiyle elele yaratabilme cesaretini gösterenler başarılı olacak. Özellikle büyük kurumlarının bu yaşam döngüsüne uyumu tabii olarak çok sancılı geçecek. Bu nedenle, şimdiden ilk yapılması gereken şirket içinde gereken bilgi birikimini sağlayabilecek takımların geç kalınmadan kurulmasına başlamak olarak görünmekte. Diğer taraftan da başlangıçta büyük ticari beklentiler yaratmadan her şirketin kendi özelinde bu dünyayı tüm bileşenleriyle keşfetmeye başlamasının zamanı çoktan gelmiş durumda.