Sosyal medyada “korku operasyonları”
Son zamanlarda sosyal medya paylaşımları nedeniyle, kovuşturulan, tutuklanan, hakkında dava açılan daha çok insan görüyoruz. Önceleri bu durum, Başbakana veya bakanlara hakaret nedeniyle açılan sıradan davalarla sınırlıyken, birden bire bu paylaşımlar terör örgütü üyeliği, “değerleri ve inancı aşağılama” gibi suç isnatlarına “delil” sayılmaya başladı. Sosyal medyada “propaganda” yaptıkları gerekçesiyle çocuk yaştaki tutuklular için astronomik cezalar isteniyor; Fazıl Say’ın ünlü Twitter davası herkesin malumu. Anonymous, LulzSec gibi “hacktivist” grupları temkinli bir biçimde “siber tehdit” olarak adlandıran devletlerin tersine, benzeri bir grup olan RedHack, hukuken tartışmalı bir biçimde “terör örgütü” ilan ediliyor ve Twitter’daki çok sayıda takipçisinin de “terör örgütü sempatizanlığı”ndan kovuşturmaya uğrayabileceklerini ima eden haberler servis ediliyor.
Gayri merkezi ağlar üzerinde çok sayıda bireyin gerçek zamanlı ve etkileşimli bir akış yarattığı sosyal medyayı diğer siteler gibi sansürlemek zor. Bunun mümkün olması için şirketin otoritelerle tam bir işbirliği gerekiyor. Her ne kadar Twitter gibi örnekler geçtiğimiz aylarda “yerel yasalarla uyum sağlamak için” kısmi sansüre gidebileceklerini açıklamış (ve bu yüzden ciddi bir kullanıcı tepkisi çekmiş) olsalar da, “işbirliği”nin otoritelerin arzu ettiği boyutlarda olmadığını, yayınlanan “şeffaflık raporları”ndan biliyoruz. Çünkü bu, varlığını kullanıcıların sadakatine borçlu olan bir sosyal ağ şirketinin kendi ipini çekmesi anlamına gelir. O halde sosyal medyayı sansürlemenin kesin yolu toptan erişime engellemek. Hükümet böyle bir adımın ne kadar riskli olduğunun farkında; çok ciddi bir tepkiyle karşılaşacağını biliyor.
Bu durumda, sosyal medyayı denetlemenin mucizevi bir “teknolojisi” bulunana kadar, ifade özgürlüğünü korku operasyonlarıyla kullanılamaz hale getirmekten başka yol kalmıyor. Ana akım medya ciddi baskı altında, dünyada tutuklu gazeteci sayısı bakımından bir numarayız. Sosyal medya ise birçok olayda alternatif medya olarak rüştünü ispatladı. O yüzden muhalif söylemler kovuşturmaya uğruyor; ibretlik tutuklamalar yapılıyor; bu tutuklamalar mahkumiyete dönüşecek olsa da olmasa da fiili cezalandırma eylemleriyle bir korku operasyonuna girişiliyor ve kullanıcılar oto-sansüre zorlanıyor.
Bu, hem anayasamızla, hem de taraf olduğumuz uluslararası sözleşmelerle korunan ifade özgürlüğünün açık ihlalidir.