Sosyal medyaya düzenleme gerekir mi?
28 Mayıs 2013 tarihinde İstanbul’da Gezi Parkı’nın korunması için başlayan, küçük bir kitlenin katıldığı protestolar, Türkiye’nin tüm illerine yayılarak toplumsal bir harekete dönüştü. On binlerce kişinin soluğu sokaklarda aldığı olaylar sırasında teknoloji, tüm bireylerin bir araya gelmesinde yardımcı oldu. Birçok kullanıcının sıkça kullandığı veri üzerinden anlık mesajlaşma uygulaması WhatsApp, telsiz mantığıyla çalışan Zello uygulaması meydanlardaki kalabalığın haberleşme kaynağı oldu. İnternet üzerinden yayın yapmaya yarayan Ustream ve kısa videoların Twitter’da paylaşılmasını sağlayan Vine ile Gezi Park’ı için yaratılan Capul.tv olayları anında tüm dünya ile paylaştı. Protestolarla ilgili konuların tartışıldığı Açık Demokrasi isimli forum sitesi, New York Times’ta ilan verilmesi için yaratılan Indiegogo kampanyasının başarısı, Instagram ve Tumblr gibi fotoğraf paylaşım platformlarının etkin kullanımıyla “Duran Adam” gibi karakterlerin ortaya çıkması eylemlere farklı bir boyut kazandırdı.
Tabii eylemlerin bu denli hızlı yayılmasında sosyal medyanın etkisi yadsınamaz. Zira ana akım medyanın yaşananları yansıtmaktan imtina etmesi bireylerin sosyal medyayı daha etkin şekilde kullanmasına sebep oldu. New York Üniversitesi Sosyal Medya ve Siyasi Katılım (SmaPP) Laboratuvarı’nın verilerine göre, 31 Mayıs günü Gezi Protestolarıyla ilgili 24 saat içerisinde 2 milyondan fazla Twitter mesajı paylaşıldı.
Sosyal medya ile ilgili yasal düzenlemeler gündeme geldi
Sosyal medyanın etkinliği, ana akım medyaya karşı bir tavır oluşmasına sebep olurken, hükümetin çeşitli kollarından sosyal medyayla ilgili açıklamalar geldi. Bu açıklamalarda Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, “Twitter denilen bir bela var. Yalanın daniskası burada. Bu sosyal medya denilen şey aslında şu anda bana göre toplumların baş belasıdır”; Başbakan Yardımcısı Bülenç Arınç, “Bence (sosyal medyanın) denetlenmesinde fayda var” ifadelerini kullandı. İçişleri Bakanı Muammer Güler ise “…bu konularda ayrı bir yasal düzenlemenin de yapılmasının gerektiğini düşünüyoruz. Bu konuda Adalet Bakanlığımızın ve ilgili bakanlıkların çalışmaları olacak” açıklamalarında bulunarak sosyal medya konusunda bir düzenlemeye gidilebileceğini duyurdu.
Bu süreçte Ulaştırma, Haberleşme ve Denizcilik Bakanı Binali Yıldırım, Gezi Parkı eylemleriyle ilgili Facebook ve Twitter’la iletişime geçtiklerini, Twitter’dan olumsuz yanıt aldıklarını açıkladı. BTK Başkanı Dr. Tayfun Acarer, sosyal medyada bir düzenleme olmayacağını, siber güvenlik alanında çalışmaların sürdüğünü belirten konuşmasında, “Sosyal medyada kişisel hakaret ve mağduriyetin mutlaka önlenmesi gerektiğini, sahte hesapların çok kolay oluşturulmasının önünün alınması gerektiğini” vurguladı. Merkezi ABD’de bulunan Facebook ve Twitter, olaylarla ilgili mahkeme kararı olmaksızın bilgi paylaşmayacaklarını bildirdi.
Sosyal medyayla ilgili yasal düzenlemeler konuşulurken Siber Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü’nün hâlen incelemekte olduğu beş milyon içerik arasından bugüne kadar 35 kullanıcının mesajında suç unsuru tespit edildi, mesajlardan örnekler alınarak rapor hazırlandı. Adana’da beş, İzmir’de 29 kişi de sosyal medya üzerinden Gezi direnişine destek veren eylemlere katılmak, örgütlemek ve halkı kışkırtmak gerekçesiyle gözaltına alınmıştı.
Sınır Tanımayan Gazeteciler (RSF), “Yetkililer komplo teorileri savurmaktan, basına ve sosyal medyaya saldırmaktan vazgeçmelidir” açıklamasında bulunurken, aralarında Bilgisayar Mühendisleri Odası, Alternatif Bilişim Derneği, Telekomcular Derneği’nin de bulunduğu 10 kuruluş “Sosyal Medya ve Haklarımız” başlığı altında, “…Sosyal Medya kullanımı yasadışı bir eylem olmayıp anayasal bir hak olan iletişim özgürlüğünün bir parçasıdır” açıklamasında bulundu.
Sosyal medyada düzenlemeye gerek yok
Konuyla ilgili sorularımızı yanıtlayan Bilişim Hukuku Uzmanı, Avukat M.Gökhan Ahi, “Sosyal medya ortamındaki eylemlerin suç sayılması için ayrıca bir referansa gerek yok. Geleneksel yöntemlerle işlenebilen her tür hakaret, tehdit, şantaj, isyana teşvik vs. suçları sosyal medya ortamında da işlenebilmektedir” dedi. Ahi’ye göre, Türk Hukuku’na göre, içeriği kim oluşturmuşsa o içeriğin hukuki sorumlusu odur. “Bu sebeple de başkasının Twitter mesajını paylaşmak (retweet etmek) veya beğenmek (like) diye tabir edilen içerik paylaşımlarında, o içeriğin benimsendiğine veya benimsenmediğine dair bir irade saptamak mümkün değildir. Bu durumda, hiç kimse konusu suç olsa bile, bir başkasına ait olan içeriği paylaştığı için sorumlu tutulamaz” diyen Ahi, sosyal medya için yeni bir kanuni düzenlemeye gerek olmadığını belirtti. Sosyal medyanın doğası gereği çoklu ve kaotik bir yapıda olduğunu belirten Ahi, bu alanda hukuki bir düzenlemenin mümkün olmayacağını sözlerine ekledi.
Gelişmiş ülkelerdeki durumu aktaran Ahi, “Diğer gelişmiş ülkelerde, sosyal medyaya ilişkin özel bir düzenleme yok. Yani önümüzde model olacak bir düzenleme olduğunu söyleyemeyiz, çünkü bu alanın hukuki düzenlemeden çok bilinçli kullanımla yerine oturacağına olan inançlar oldukça kuvvetli” şeklinde konuştu.