Sosyal medyaya eleştiriler artıyor
ABD’nin ciddi gazetelerinden Wall Street Journal (WSJ), sosyal medyanın “abur cuburuna karşılık” sahici ve saygın haberciliğin değerini vurgulayan bir reklam yayınlandı. “Daha kaliteli şeyler oku” temalı reklamın metni anlatıyor:
“Çöp haberlere boş ver. Emojileri atla. Grup mesajlarına bakma. Sosyal medyayı kenara it. Beynini patlatma. Günlük vıdıvıdıya, dedikoduya boğulma. Etiketleri görme. Yalan sahte haberlere bakma. Trolleri nefret öfke söylemini geç. Dedikodu dergilerini okuma. Her gün yığılan milyonlarca haberle ilgilenme. Bunun yerine “gerçekleri oku.” Algoritmaların oku dediğini değil, gerçek sahici haberleri oku. Beğenileri değil, kendi beğendiklerini oku. Çünkü hiç kimse, ıvır zıvır abur cubur okuyarak büyük iş başarmamıştır.” (https://bit.ly/2On6xUP)
90 saniyelik reklamın sonunda, ekrana kocaman bir WSJ logosu çıkıyor ve slogan: “Daha kaliteli oku.” Reklam boyunca telefonlar, bilgisayarlar, reklamlar, uygulamalar, hatta gazete bayilerinden ortalığa saçılan sahte yalan abur cuburun insanları nasıl şekilden şekile soktuğu sürreel bir tasarımla işlenmiş: Örneğin, bir kadının ağzından kusmuk olarak gökkuşağı çıkıyor. Bir trol, klavyeye saldırarak takır tukur bir şeyler yazıyor. Ekranda sürekli patlayan, yanıp sönen mesajlar, sonra hep birlikte patlayıp unufak oluyorlar.
WSJ, sosyal medyanın “çığrından çıkan” ve toplumsal çıldırmaya doğru giden hallerine dikkat çeken kurumlardan sadece bir tanesi. Bilişim devi HP de sosyal medyanın yol açtığı “dijital bağımlılığın” tehlikelerine karşı uyaran reklamını “Gerçeklere dön, gerçek ol” cümlesiyle bitirdi (https://bit.ly/35eb6HF). Fransız telekom şirketi Orange’ın benzer temalı 2 dakikalık İngilizce reklamı da gayet anlamlı: Bir baba, sosyal medyada yaşayan ergen kızına telefon hediye ederken, “Bu (gerçek) dünyanın ne kadar güzel olduğunu unutma,” diye öğüt veriyor (https://bit.ly/2KzGGrI).
Film, Fransız TF1 tv kanalında yayınladıktan sonra Orange’ın hizmet verdiği 27 ülkede televizyon, sinema, dijital, basılı yayınlar, reklam panolarında (billboard) da yer alacak. Orange’ın “iletişim teknolojisinin sorumlulukla kullanılması” konusundaki bir uygulaması Ma Livebox, evlerde kablosuz interneti “kapatma” ve zararlı yayınlardan çocukları korumayı veya evde internetsiz sosyalleşmeyi sağlıyor.
Leonardo’nun köprüsü MIT’de
Leonardo da Vinci, Haliç üzerine bir köprü kurma önerisini Fatih’ten sonraki padişah İkinci Beyazıt’a 1503’te mektup yazarak yapar. Sonra, bir şey olmaz… Padişah ona olumlu/olumsuz bir cevap verseydi her halde belgesi olurdu. [Leonardo, padişaha köprüden ayrı olarak bir yel değirmeni, kalyonların omurgasına giren suyu boşaltma (bugünkü adıyla sintine pompası) düzeneği ve İstanbul Boğazı’na köprü de önermiş].
Leonardo’nun Haliç tasarımı, o zamana kadar görülmemiş, “yenilikçi” bir köprüydü. İki yaka arasında 366 metre uzunlukta, 24 metre genişlikte tek gözlü bir köprü olacaktı. Oysa “köprü” denilen şey çok gözlü olurdu. Kara ulaşımına çözümdü ama eğer nehirde ulaşım varsa, kemerler buna uygun değildi. Leonardo, tek göz köprüsüyle kesintisiz kara ve deniz ulaşımı sağlayacaktı. Ama olamadı. Projesi kayboldu. 1952’de tesadüfen Paris’te bulundu.
Yaşamını İtalya’da geçirip, son 3 yılını Fransız Kralı’nın davetlisi olarak Fransa’da Loire Vadisi’nde bir şatoda yaşayıp 2 Mayıs 1519’da orada öldüğü için, ve bu yıl ölümünün 500’üncü yılı olduğu için Paris/Louvre Müzesi’nde şimdiye kadarki en kapsamlı Leonardo sergisi 24 Ekim’de açıldı. Bu vesileyle Leonardo hakkında dünya çapındaki merak ve beğeni, bu yıl yeniden arttı.
Boston’da Harvard’la eş-yıldız MIT bilimcileri Haliç’te inşa edilemeyen köprü tasarımını yeniden ele aldılar. Statik hesaplarını yaptılar. Ve köprünün, aynen Leonardo’nun öngördüğü tasarım ve biçimde inşa edilebileceğini saptadılar (https://bit.ly/2QvVew0). Eğer padişah, Leonardo’dan gelen ve tercüme edildikten sonra kendisine “Ceneviz’den Rikardo (Leonardo) isimli kâfirin gönderdiği mektubun suretidir” diye sunulan mektuba ilgi gösterseydi şimdi İstanbul’da 500 yıllık bir Leonardo eseri olabilirdi. Ve sadece o dönemde değil, bu dönemde de hâlâ “en uzun tek gözlü taş köprü” olurdu.
Köprünün küçük bir maketini, Leonardo’nun son yıllarını yaşadığı şatonun (Château du Clos Lucé) arazisindeki derenin üzerine Norveçli sanatçı Vebjørn Sand 2016’da yaptı. Aynı sanatçının Norveç’te de bir otoyol üzerinde aynı tasarımda bir yaya köprüsü var.