STK ataleti: Zirveden zirveye hatırlanan roller
Yine bilişimle ilgili konferanslar, şuralar, zirveler dönemine girdik: ICT Summit Eurasia-Bilişim Zirvesi’11, CeBIT, Bilişim Kurultayı, İnternet Konferansı… Sektör buluşmaları, toplantılar, işin iktisadi ve ticari yönüyle ilgili etkileşim sağlayacak ve bu iyi bir şey. Devlet, yani hükümet ve ilgili kamu birimleri ise bilgi ve iletişim teknolojilerinin (BİT) olumlu yönlerini hatırlatan göstermelik açıklamalar yapacak, sonra da asıl ilgi odakları olan sansür, yasaklama, filtreleme, gözetleme, fişleme ve denetleme ile ilgili olumsuz düzenleme zihniyetine geri dönecek. Bu da umut kırıcı bir şey.
Peki, asli işlevi, BİT’nin, vatandaşların, sektörün, ekonominin ve demokrasinin faydası için kullanımı ve bilgi toplumu hedefinin devlet ve şirketlerin zararlı müdahalelerine karşı savunulması olan sivil toplum kuruluşları ne yapacak? Onlar da onca saldırıya, olumsuz düzenlemeye, anti-demokratik müdahaleye karşı sessiz kaldıklarını unutup, sanki BİT sağlıklı bir gelişim içindeymiş gibi, toplumsal ve iktisadi faydalardan, yenilikçi projelerden, kurgusal bir gelecekten dem vuracak, bilgi toplumu hakkında suya sabuna dokunmayan açıklamalar yapacak, yeni ihalelerin beklentisiyle kamu kuruluşlarına e-devlet ödülleri dağıtacaklar… Sonra da ataletlerine geri dönecekler. Bu ise maalesef alışıldık bir durum.
Elbette demokratik işlevlerini yılmadan yerine getiren Alternatif Bilişim Derneği (ABD), İnternet Teknolojileri Derneği (İNETD), Linux Kullanıcıları Derneği (LKD) gibi kuruluşları bunun dışında tutuyorum. Meslek örgütü olarak işlevleri sektörel çıkarları korumak olan TÜBİSAD, YASAD gibi kuruluşları da; her ne kadar bu işlev daha eleştirel ve etkili bir rol üstlenmelerini gerektirse de.
Kısacası, yukardaki değerlendirme, özellikle Türkiye Bilişim Vakfı (TBV) ve Türkiye Bilişim Derneği (TBD) gibi kuruluşları ilgilendiriyor. TBV bir vakıf olduğuna ve yönetiminin değişmesi beklenemeyeceğine, önceliğini de sadece ticari çıkarlarla sınırladığına göre, geçelim. Ama TBD bir dernek ve İnternet Kurulu gibi kozmetik mekanizmalara şevkle katılarak devletin olumsuz düzenlemelerini meşrulaştırma işlevine onu mahkum eden yönetimini demokratik bir biçimde değiştirebilir ve 2007 öncesi sorumlu varoluşuna geri dönebilir.
Kimbilir, belki de Arap Baharı’ndan İspanya, İsrail ve Yunanistan’ın Öfkeliler Hareketi’ne halkların yeniden sahneye çıktığı son bir yılın düşündürdüğü gibi, sivil toplum örgütlenmelerinin mantığı değişmiş ve eski yapılar kadük olmuştur…