STK’ların söyleyecek çok sözü var!
Bilişim sektörünün gelişimi, rekabet avantajları, teknoloji ihracatının artırılması gibi ülkemizi yüksek teknoloji standartlarına yükseltecek ana başlıklar ancak STK’ların el ele çalışması ile hayata geçebilir. Bu, hem kamunun hem de özel sektörün kabul ettiği bir gerçek.
BThaber Şirketler Grubu, yıllardır tüm projelerinde birlikte ilerlemeye önem verdiği STK’ları Bilişim 500 2020 dijital etkinliğinde bir araya getirdi. Bilişim sektörünün önde gelen STK’ları “Bilişim Ekonomisinde STK’ların Rolü” panelinde sorumluluklarını, beklentilerini ve hedeflerini paylaştı. Bilişim Teknolojileri STK’lar Platform Koordinatörü Behçet Envarlı’nın yönettiği panelin katılımcıları ise Türkiye Bilişim Derneği İcra Kurulu Başkanı Dr. Aydın Kolat, YASAD Başkanı Gönül Kamalı, Telkoder Başkanı Halil Nadir Teberci ve TÜBİSAD Yönetim Kurulu Başkanı Levent Kızıltan oldu.
İlk sözü alan isim olan Gönül Kamalı’nın belirttiği gibi, pandemi dönemi ile birlikte uluslar için yerli ve milli teknolojiler, bu teknolojilerin üretimi, hizmete ulaşımının önemini öğrendik. “Ekonomik gücü oluştururken değer vermemiz gereken politikaların ve stratejilerin önemini bir kez daha gördük” eklemesini yapan Gönül Kamalı, konuşmasında üç ana başlığa yer verdi. Bunlardan ilki; STK’lar olarak yaratılmak istenen farkındalığın en büyüğü, ülkemizdeki yazılım ve bilişim stratejilerinin oluşturulması, politikalar olarak benimsenmesi, konu kapsamındaki yatırımların oluşumlarının sağlanması. İkincisi; ihracat odaklı milli teknolojilerin üretimi, Ar-Ge süreçlerinde ihracat bakış açısıyla ticarileşme modelinin desteklenmesi, Kuzey Avrupa ülkelerinin dünyada yazılım alanındaki başarılarının Türkiye’de modellenmesi. Üçüncüsü; bilişim ve yazılım alanında yetişmiş kaynakların dünya üzerinde uzaktan çalışma ile birlikte rekabetçi yazılım kaynağı yarışında Türkiye’de yeniden bir değer olarak konumlandırılması için gerekli olan politikaların, mevzuat problemlerinin ortadan kaldırılması. Gönül Kamalı şöyle devam etti:
“Ülkemizde, tüm dünyada olduğu gibi yazılım ve bilişimin ekonomik politikalar nezdinde organizasyonel olarak hükümet, devlet politikası haline gelmesi için tek merkezde koordine edilecek bir yapıya ihtiyaç var. Cumhurbaşkanlığına bağlı çeşitli ofisler, bakanlık düzeyinde Sanayi Bakanlığı’mız, bakanlığımızın alt düzeyinde müdürlükler, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı, Kültür Bakanlığı, Ticaret Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı’nı da içeriye aldığımızda 5-7 arasında bakanlığa elinin değmesi, bir kalkınma politikası kapsamında “Yazılım ve Bilişim Teknolojileri Başkanlığı”nın politika yapısının ve organizasyonun belirlenememesi ile karşı karşıyayız. İletişim, dağıtım, üretim, ulaşım gibi her alanda vazgeçilmez bir teknolojinin ihtiyacını karşılamak, bunu tek merkezden yönetmek için mutlaka bir teknoloji bakanlığının ya da Cumhurbaşkanlığı tarafından kurulacak olan yeni başkanlığın acilen devreye alınması ve onun bir koordinasyon merkezi olarak stratejilerinin ve politikalarının belirlenmesi ile birlikte bizlerin desteğinin elzem olduğu bir dönemdeyiz. İhracat odaklı bilişim teknolojileri gelişim stratejisi, ikinci konu. Dünyada yazılım ihracatı anlamında marka yaratan üç merkezden biri; ABD. Yatırım ekonomisi ve yeni bir değerleme sistemi olarak teknoloji, patentlere yönelik ciddi yatırımlar yapıyorlar. Bu, ekonominin bir değer üretmesi olarak 10 yıldır ele alınıyor ve ciddi yatırımlar yapıyorlar. Dünyadaki en büyük bilişim ve yazılım şirketlerinin merkezleri ABD inisiyatifine sahip şirketler. Bir diğer merkez, pazarın küçüklüğü itibariyle dünyanın en küçük ülkelerinden; ancak yazılım ihracatı anlamında dünyanın en büyük ülkelerinden biri olan İsrail. Bir diğeri de Kuzey Avrupa ülkeleri. Hizmet anlamında Hindistan ve Çin’i saymamam bize benzer politikalarla pazar yapılarında, hareket ve politikalarında çok benzer olmalarından ileri gelir. Ar-Ge’den ihracata, yerli ve milli üretimin kendi iç tüketimi hedefinden fon mekanizmalarını ihracata dayandıran, ihracatçılarımızı teknoloji sahipliği stratejilerine yönlendiren bir yol üzerinde hareket etmemiz, pazarı küçük, kaynakları sınırlı; ama dünyadaki en büyük yazılım ihracatı yapan ülkelerin sınıfına taşıyan en ciddi örnekler olacaktır. Genç nüfusun kaliteli, eğitimli ve yüksek teknoloji üreten bir düzleme yönlendirilmesi, iç ihtiyacımızı karşılamanın yanı sıra uluslararası platformda yüksek teknoloji üreten gençlerimizin gelecek 5-10 yıl içerisinde teknoloji şirketlerine ciddi bir potansiyel baz olacağını düşünüyoruz. Yazılımcı açığı artıyor. Teknoparklardaki şirketlerimiz kendi bulundukları merkez ile birlikte yeni politikalar üretilmesini, merkezde yerinden çalışma modelinden freelance kaynaklara erişim imkanlarını ekliyorlar. Birden fazla yazılım lisansı üretebilecek değerli kaynakların aynı anda farklı şirketlerde çalışabilmesi, uluslararası pazarda yazılım üretebilmesi ve bunların bakanlık tarafından desteklenmesine acil ihtiyaç var. Yazılımın farklı araç-gereçlerle ilköğretimden itibaren meslek liseleri, MYO’lar gibi ara pozisyonların yazılım dünyasına katılması, bunun bakanlığımız tarafından desteklenerek önünün açılması acil bir ihtiyaç.”
Dünya pazarları hedeflenerek adımlar atılmalı
TÜBİSAD’ın iş gücü ve eğitim odaklı çalışmaları hakkında bilgi veren Levent Kızıltan, Bilişim 500 çalışmalarının BT pazarının büyüklüğünün ölçülmesi adına önemine dikkat çekerek sözlerine başladı. “Teknoloji kullanıcısı olmaktan, teknoloji üreticisi olma yolunda Türkiye’nin neleri yapabildiğini doğru analiz etmek, bunları veriler üzerine oturtarak şekillendirme, takip mekanizmasıyla bunların hayata geçirilmesini sağlamaya çalışmak, analizlerimin önemli bir parçası” yorumunu yapan Levent Kızıltan, devam etti:
“Son yıllarda özellikle yazılım ve hizmetler alanında Türkiye’de bir gelişmenin başladığını görüyoruz. Pandemi nedeniyle birtakım gelişmeler olup bununla ilgili olarak ürünlerin satışının artması doğru olsa da, pandemi aynı zamanda KOBİ, büyük şirketleri ekonomik olarak çok etkilediği için belki de kurumsal taraftaki projelerin ertelenmesi nedeniyle istenen büyüklüklere erişilememiştir. Özellikle teknoloji ihracatçısı olan bir ülkede, sürekli rakamları yukarıda göstermeye çalışan bir STK olmayı da hiçbir zaman istemeyiz. TÜBİSAD, bilişim sektöründeki şirketlerin tamamını kapsamayı hedeflerken içinde yazılım şirketleri, sistem entegratörleri olduğu gibi start-up’ların da bulunduğu bir yapı. Sanayi 4.0, dijital dönüşümün getirdiği teknolojik değişikliklerin pek çoğunun kökenin yurtdışı şirketlerin uygulamalarına dayanıyor. Türkiye’nin yapması gereken; teknoloji geliştirme merkezlerinde, Ar-Ge yerlerinde yapacağı çalışmalarla bu teknolojilerin kullanılacağı ve küreselleşme becerisi olan bir takım uygulamaları, hizmetleri, yazılımları geliştirmek olmalı. Hükümetimizin, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın, Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofisi’nin desteklediği yerli ve milli bakış açısını olumlu bulmakla birlikte bunun yeterli olmadığı düşüncesindeyiz. Yerli ve milli sloganının yanına rekabetçi olma ve dünya pazarlarına açılma, dünya pazarlarında başarılı olma konularını koymanın son derece önemli olacağına inanıyoruz. Önümüzdeki dönemde TÜBİSAD’ın BT pazarı çalışmaları ve e-ticaret çalışmaları, dijitalleşme endeksi ile ilgili raporlarına teknoloji geliştirme bölgeleri ve Ar-Ge merkezleri ile ilgili bir raporu da eklemeyi düşünüyoruz. TÜBİSAD olarak Hindistan’da Nascom ile işbirliği yapmak üzere çalışırken onlardan gördüğümüz çalışma stratejilerinin benzerlerinin Türkiye’de olmamasına hayıflanmamıştık. Strateji çalışmalarının birçok bileşeni var. Yetkin insan kaynağı, teknoloji ve Ar-Ge merkezleri, finansal kaynaklara yönelik yakından çalışmaları da içeren çalışmalar oluyor. Yazılım konusunda Türkiye’nin teknoloji üretimi ile ilgili atacağı adımların bir bölümünün buradan geleceğini görmek mümkün. Ancak buradaki yetenek açığına da dikkat çekmek isterim. Devletimizin, Cumhurbaşkanlığı Dijital Ofis başta olmak üzere Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı’nın bu konulardaki farkındalığı önemli.”
Ar-Ge çalışmaları daha da gelişmeli
Etkinliğin panelistlerinden Dr. Aydın Kolat, bilişim ekonomisinde STK’ların konumunu ve bu pozisyonun geleceğini değerlendirdi. “Gelişmiş ülkelerin tamamına yakınında bilişim ekonomisine dayalı sektörlerdeki istihdam alanı artışı dikkat çekiyor. Dünya üzerindeki bilişim eşitliğinin, ekonomik eşitlik sağlayacağını düşünüyoruz” beklentisini dile getiren Dr. Aydın Kolat, ekledi: “STK’lar sadece ekonominin kalkınmasında değil, ülkenin kalkınmasında da ciddi roller oynuyor.” Dr. Aydın Kolat, şu değerlendirmeyi yaptı:
“Bilişimin başta üretim olmak üzere birçok alanda yeni ekonomiler yaratması bekleniyor. Küresel yazılım pazarı yaklaşık 600 milyar dolar büyüklüğünde. Bilişim sektörü, diğer tüm sektörleri doğrudan veya dolaylı olarak etkilediği için 600 milyar doların çok daha üstünde bir etkisi olduğunu da düşünmemiz lazım. Genel ekonomimize yansıyacak yeterli oranda artı değeri buluşturamıyoruz. Bilişim sektörü diğer sektörlerin içerisine daha iyi nüfuz edilip bir bütün olarak daha büyük bir çıktı elde edilebilir. Türkiye’de 87 teknoloji geliştirme bölgemiz, 1.236 Ar-Ge merkezi, 272 tasarım merkezimiz var. Ülkemizde Ar-Ge’nin çok rahat yapılabilmesi ve bu Ar-Ge’nin milli üretim kapasitemizi yükseltmesini beklememiz lazım. Konu nicelikten çok, bu merkezlerde yaptığımız üretimin niteliğini gözlemek olmalı. Birçok şirketimizin iş birlikteliğinden uzak çalıştığını görüyoruz ve STK’lar olarak bu engeli yıkmamız gerektiğini düşünüyorum. Hem sektörel, hem de bilişim sektörü dışındaki STK’larla işbirliği ile yola devam etmemiz gerek. 2021 başında toplam ihracatta yüksek teknolojili ürünlerin payı yüzde 3.62 oldu. Bu oran ithalatta ise yüzde 15.3. Yüksek teknolojili ürünleri ya üretemiyoruz ya da ürettiklerimizi dışarıya ihraç edemiyoruz. Tüm bu olanaklarımız çerçevesinde yüksek teknolojili ürünlerin ihracatını daha fazla yapabilmemiz gerekiyor. Türkiye yüksek teknoloji ürün ticaretinde 17.7 milyar dolarlık açık veriyor. Yüksek teknolojili ürünlerin ihracı adına bir yol bulmamız lazım. Bu ekonomimiz, kalkınmamız için ana fikirlerden biri olacaktır. Rakamlar bize daha çok üretmeyi, daha çok yüksek teknoloji üretmeyi, kendi ürettiğini kullanmayı ve bunları ihraç etmeyi söylüyor.”
Fırsatları değerlendirebilsek…
Halil Nadir Teberci de “Telekom sektörü 18 yıldır büyümüyor” vurgusu ile sözlerine başladı. Düzenlemeye tabi bir sektör olduklarını, düzenlemelerin amacının sektörü büyütmek olduğunu ifade eden Halil Nadir Teberci, “Kullanıcıların daha uygun fiyata hizmet alabilmeleri adına çalışıyoruz” dedi. “2021 yılında bu sektörün aslında tüm sektörlerin temelinde olduğu görüldü. Uzaktan eğitim, veri merkezleri doğrudan telekom sektörü ile bağlantılı. Telekom sektörü, kesişme noktası” gerçeğine dikkat çeken Teberci, devam etti:
“En büyük eksikliklerimizden birisi mevzuatın yeterli olmasına rağmen uygulamada birtakım eksikliklerin olmasıydı. Alternatif işletmeciler sektörünün telekom sektöründen aldığı toplam pay yüzde 8 olmuş. 2000’de internet ile ilgili genel izinler verilmeye başlandı. 21 yılda bu noktaya geldik. Geniş bandın dünyadaki tanımı değişti. Bu hedefe ulaşmak şu anda mümkün değil. Altyapımız buna cevap vermiyor. Bir diğer başlık; AB koşullarına uyumluluk ve rekabet sağlanmasıydı. Sektörümüzün payı ve Avrupa’dakilerin payı belli. Buralarda da çok başarılı olamadık. Sektör çok başlı. Derdimizi kime anlatacağımız muallak. Biz Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu’na tabiyiz. Ama onun bağlı olduğu Ulaştırma ve Altyapı Bakanlığı var. Veri merkezlerinin yönetimi ile ilgili kısım Dijital Ofis’te. 5G, Ar-Ge gibi teknolojinin geliştirilmesi ile ilgili kısım Sanayi Bakanlığı’nda. Tüketiciye dokunduğumuz için Ticaret Bakanlığı’na giriyoruz. Ses hizmetlerinin ihracatında yine Ticaret Bakanlığı’na dokunuyoruz. Sektördeki bu çok başlılığın arasında STK’ların ne kadar nüfuz ettiği konusunda, maalesef çok fazla dinlenilmiyoruz. STK’lar olarak hepimizin amacı; ülkede var olduğumuz sektördeki firmaların daha iyi şartlarda çalışması, tüketicinin daha iyi şartlarda hizmet alması ve ülkeye daha kaliteli hizmet vermek. Bu konuda biz anlaşıyoruz; ama derdimizi anlatmak noktasında çok başlılık olduğu için çok ileriye gidemedik. İstatistiksel olarak nereye gitmemiz gerektiğine ilişkin rakamlar havada uçuşuyor. Veri merkezleri konusunda uluslararası yatırımlar aldık. Ancak bu veri merkezleri bir ‘hub’ olamadı. İnternet altyapımız vahim durumda. Kişisel veriler, sektörümüzü yakından ilgilendiriyor. Son kullanıcı, aboneye dokunmasından dolayı tüm bilgileri saklıyoruz. Bu bilgilerin yurtdışına gitmemesi, giderse de kontrollü gitmesi lazım. Gideceği yeri Türkiye’ye çekebilirsek daha çok kazanç elde ederiz.”