Süper güç olalım mı?
Ne demek süper güç diye bir baktım internete. Diyor ki; süper güç tanımında olabilmenin en önemli özelliği Dünya’daki gelişmelerde rol oynama kabiliyeti. Yani ne demek? Afrika’daki bir ülkenin de Asya’dakinin de ya da Dünya’nın neresinde olursa olsun herhangi bir yerindeki ülkenin aldığı kararlarda bile söz sahibi olmak. Bunun için de hem ekonomik güce hem de askeri güce sahip olmak gerekiyor.
Tarihte, Roma İmparatorluğu, Osmanlı İmparatorluğu, Moğollar, İspanya gibi devletler süper güç olmuş. Şimdilerde ABD var, hala Rusya bir süper güç, Avrupa Birliği net değil ama Çin süper güç oldu, olacak.
Çin mi? Hani 30 yıl önce ezik görünen Çin mi? Hani her çürük ürün için dalga geçtiğimiz, “Çin malı” diye literatüre geçmiş ülke mi? Evet
Peki nasıl oldu da 30 yıl önce fakirler ülkesi Çin, şimdi süper güç olarak anılmaya başlandı? Çok sayıda görüş okudum. Hepsinin ortak noktası, uzmanı olmasam da biraz da yaşımın verdiği avantajla yıllardır gözlemlediğim Çin hakkındaki görüşlerimle benzer.
Çin İmparatorluğunun çöküşü 1911. Sonra büyük karışıklıklardan sonra 1949 Mao Zedung başa geliyor ve komünist rejimle ülkeyi yönetmeye başlıyor. Başlarda başarılı olsa da sonraları diktatör rejimine dönüyor, ülke sefaletten kurtulamıyor ve Mao öldükten sonra ülkenin gelişiminde farklı yollara giriliyor. Ülkenin gelişmesi adına birçok açıdan iyi, insanlık için zararlı kapitalist rejimlerin etkisine giriyor. Bugün artık emperyalist ülke durumuna geldi Çin. İnsan haklarında, gelirin topluma eşit dağılması konusunda, Dünya barışı için çaba göstermek gibi birçok alanda sınıfta kalmış durumda.
Biz teknoloji gelişimini inceleyelim.
Önce kendine yakın Japonya, Singapur gibi ülkeler başta olmak üzere yabancı ülkelerin teknolojilerini taklit ederek başladı. Çok kalabalık nüfusu ile markaların iştahını kabartan Çin, tarımda bulundurduğu ucuz insan kaynağını sanayide kullanmak isteyen markalara “teknolojini bana da öğreteceksin” şartı getirdi. Alınan kararla Çin’de yatırım yapan yabancı firmalar, Çinli bir ortakla çalışmak ve teknik bilgilerini bir kuruma sunmak zorunda. Bu nedenle sahibi oldukları teknolojik ve ticari sırlarını saklayamıyor.
Bu ağır şartı büyük satış potansiyeline sahip Çin’i kaybetmemek için markalar istenileni yaptı. Bir süre sonra bu teknolojileri öğrenen Çin daha kaliteli ürünler çıkarmaya başladı. Yakın ülkelerle yapılan ticari anlaşmalarla ihracatını bir miktar arttırdı. Sonrasın dünya ticareti anlaşmaları kapsamına girince de birden büyüme başladı. Ucuz iş gücü, taklitlerle başlayıp öğrenilen teknolojik ürünler Dünyanın her yerine satılmaya başlandı. Çin büyüdükçe büyüdü.
Geldiğimiz noktada Çin Made in China 2025 projesi ile Çin’in düşük kar marjları ile çalışan imalat evresinden çıkıp, daha yüksek katma değer ve kar marjlarının elde edildiği ürün tasarımı ve pazarlama ve müşteri ilişkileri alanlarında konumlanmayı seçti.
Bu paralelde bilişim teknolojileri, sağlık ve enerji konularında birçok büyük marka oluşturuldu. Alibaba, Huawei, Lenovo ve Xiaomi gibi markalar bizim de iyi bildiğimiz örnekleri
Bu dürüst çabalarının yanında 15 Kasım 2020 tarihinde içinde Brunei, Kamboçya, Endonezya, Laos, Malezya, Myanmar, Filipinler, Singapur, Tayland, Vietnam, Avustralya, Japonya, Güney Kore ve Yeni Zelanda ülkelerinin bulunduğu 15 Asya-Pasifik ülkesi ile dünyanın en büyük serbest ticaret anlaşması olarak bilinen Bölgesel Kapsamlı Ekonomik Ortaklık (RCEP) anlaşmasını imzalayarak diğer ülkelerin bu bölgede rahat ticaret yapmasının önünü kesti. Bu anlaşma 15 ülke ve 2,1 milyarlık nüfus ile küresel gayri safi yurt içi hasılanın yüzde 30’una denk geliyor.
Yaptığı yollarla Avrupa-Asya ulaşımını da kolaylaştırmayı planlayan Çin Yüksek teknoloji ürünleri ihracatında lider durumda.
Çin: 715 milyar 843 milyon dolar
Almanya: 208 milyar 678 milyon dolar
ABD: 156 milyar 74 milyon dolar
Fransa: 120 milyar 897 milyon dolar
Japonya: 104 milyar 42 milyon dolar
Türkiye: 4 milyar 302 milyon dolar
*Knoema araştırma verileri.
Çin için anlatacak çok şey var, sayfalar yetmez. Bizimle alakası ne sorusunun içinde cevabı var aslında. Lafı uzatmadan varmak istediğim noktaya gelmek isterim.
Çin bu gelişmeleri gösterirken, henüz başlarda yani teknolojilere hakim olmadan evvel illa yerli ve milli olsun demiş midir dememiş midir?
Örneğin gelinen noktada firewall yaparak, antivirüs yazarak yerli ve milli güvenlik ürünlerimiz var demekle olmuyor. Şöyle bir kafamızı kaldıralım, kritik siber güvenlik ürünleri neler, elimizde neler var bir bakalım. Network dinleme, Dünyanın her yerinden istihbarat toplayabilen saldırı tespit sistemleri, ilk gün zafiyet çözümleri gibi saymakla bitmez. Ben her etkinlikte yabancı yeni bir ürün yeni bir siber güvenlik çözümü öğreniyorum. Bu arada savunma sanayi gibi kritik konuları ve bazı konularda ciddi yol almış firmalarımızı da bu görüşümden muaf tutuyorum.
Ben diyorum ki, yabancı markalara tu kaka demeden, onları kötülemeden ve küstürmeden onlardan öğrenecek çok şeyimiz olduğu bilinciyle onlarla işbirliğini bugünden daha fazla arttırmalıyız. Gelin bu teknolojilerde bizden önde gelen yabancı firmalarla işbirliğini arttıralım.
Birgün teknoloji açısından bir Çin olursak o zaman havamızı atarız işte, yüksek sesle Yerli ve Milli deriz. Yeni nesil gençlerimiz bunu yapabilecek zekada, yeter ki onları tutabilelim, gitmesinler.
Yazdım…