Tarih mitoloji ve dansın buluşma noktası Anadolu Ateşi
Anadolu’nun kültürel zenginliği ve efsanelerinin bugüne kadar ki en renkli yansıması nedir?” diye sorsalar şüphesiz çoğumuzun aklına bu zenginliği dans figürleriyle birleştiren Anadolu Ateşi ve Troya gelir. Anadolu’nun kültürel zenginliğini her yöreden derlenmiş binlerde dans figürüyle aktaran Anadolu Ateşi’nden sonra Troya’da tiyatral kurgu ve dansın harmanıyla belki de en etkileyici anlatımıdır Troya Efsanesi’nin…
İzlerken bir anda savaşın ortasında, bir anda mistik bir havanın içinde bulursunuz kendinizi, zamanın içine dalıverirsiniz…
İşte bu noktada biraz da teknik yaratıcılık devreye girer. Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan’a göre de teknik yaratıcılık, o farklı dünyaya gitmeye katkıda bulunuyor, anlatılan hikaye ne kadar eski, gerçek üstü ya da mitolojikse teknolojiye daha çok ihtiyaç duyuluyor.
Biz de Anadolu Ateşi Genel Sanat Yönetmeni Mustafa Erdoğan’la Anadolu Ateşi ve Troya gösterilerinin yaratıcısı olarak bu şekilde tarih, mitoloji ve geleneksel dansların birleştiği bir kompozisyonda teknolojinin nasıl bir yer tuttuğunu, gösterilerin perde arkasını ve yeni projelerini konuştuk.
Anadolu tarihini ve kültürünün zenginliğini siz ülkemize ve tüm dünyaya dansla anlattınız ve anlatmaya devam ediyorsunuz. Anadolu Ateşi ile medeniyetlerin buluşmasını her yöreden derlenmiş binlerce dans figürüyle, Troya ile de çok önemli bir Anadolu efsanesini tiyatral bir kurgu ve dansla birleştirerek anlattınız. Her bölgenin dans figürlerini zenginleştirip yeni figürler oluşturmanın ustalığı yanında bunları farklı bölgelerden gelen insanlara aynı anda yaptırabilme mükemmelliğini sağladınız.
Nasıl bir felsefe ile bu projeler gerçekleşti?
‘’Dansçılık, madencilikten sonra dünyadaki en ağır ikinci iştir.” Anadolu Ateşi benim için bir başlangıç, bir laboratuvar çalışmasıdır. Bu görkemli laboratuvar çalışması; ülkemizde çok geniş bir dans izleyicisi olduğunu, bizim yerel danslarla çok karmaşık öyküleri sahnede anlatabileceğimizi ve Anadolu kültürünün eşsiz zenginliğinin dünyanın her yanında izleyici bulduğunu öğretti. Bu eşsiz deneyim bize Troya Efsanesi’nin yolunu açtı. 3 bin yılı geçkin yaşıyla dünya kültürünün en değerli eseri, ana yurdunda yurttaşları tarafından yorumlanıyor. Ben ve dansçılarım bu kararlılıkla yazın Antalya’nın 50 derece sıcağında, kışın İstanbul’un karlı soğuğunda yılmadan çalıştık. Provalarımıza kan bile bulaştı, savaş sahnelerinin gerçeğe en yakın biçimde yorumlanması için kullandığımız gerçek kılıçlar ben dahil birçok arkadaşımızın yaralanmasına neden oldu. Zaman ve mekânın koşullarına göre çalışma tempomuz değişmez, her zaman 8 saat hedeftir ve o çalışma yapılır. Ancak sıcak havalarda özel bir beslenme ve mineral takviyesi gerekiyor. Kışın göreli olarak daha rahattır ancak dansçıların ayda bir kas ve yağ ölçümü yaptırmaları şarttır. Beslenme düzenine uyulup uyulmadığının en iyi kontrolü budur. Böylelikle ilk yıllarda daha çok öğretmeye dayalı olan sistem deneyim kazandıkça otokontrole dönüşüyor. Dansçılık da yaşam biçimi oluyor.
Biliyorsunuz son yıllarda teknoloji, müzik için ayrı bir noktada. Sizce özellikle sizin gibi tarihsel ve mitolojik hikayeler üzerine kurgulanan dans gösterileri için teknoloji nerede duruyor, nasıl bir rol üstleniyor?
Bana göre; anlatılan hikaye ne kadar eski, gerçek üstü yada mitolojikse teknolojiye daha çok ihtiyaç duyuluyor. Çünkü; anlatacağımız hikaye, soyut yada masalsıdır. Bu nedenle teknik yaratıcılık bizim o dünyaya gitmemize katkıda bulunur. Olympos Dağı’nı ve tanrıları anlatırken gelişmiş ışık donanımları, birçok efekt ve bu tür sistemlerin yardımı gereklidir. Yukarıda da belirttiğim gibi, modern bir kurguda da görsel bir derinlik yaratmak, hareket korolarına dinamik katmak teknik katkılarla mümkündür.
Teknoloji, dokuyu destekleyecek şekilde kullanılıyor ve buna ihtiyaç var diyorsunuz değil mi?
Evet. 10 yıldır tüm dünya sahnelerinde gösterilerimizi yapıyoruz. Geleneksel danslarımıza yaptığımız teknik katkı elimizdeki hazineyi daha da parlatıyor ve güzelleştiriyor. Sahneye çıktığımız dünyanın her yerinde elimizdeki bu şekilde hazinenin nasıl parladığını, güzelleştiğini denetleme ve görme şansını, deneyimini defalarca yaşadık.
Troya’nın işlenilen hikaye nedeni ile de bir dans gösterisi olarak tiyatral anlatımın öne çıkması ve normal bir gösteriden çok daha fazla ses ve ışık zamanını içeren pek çok farklı sahneyi içermesi nedeniyle teknolojinin yüksek oranda kullanıldığı bir gösteri olduğu söyleniyor. Bu konuda biraz bilgi verir misiniz?
Troya’da döneminin görkemini yansıtmak için teknolojiden fazlasıyla yararlandık. Dekor için 12 metre yüksekliğinde bir at hazırlandı. Mitolojideki tanrıları canlandıran dansçılar gösteride ipler ve uçuş sistemi yardımıyla uçuruluyor. Mitolojideki yarı hayvan yarı insan yaratıkların canlandırılması için dansçılar özel zıplama aletleri kullanıyor. Işık sistemi de çok özel olarak tasarlandı. Gösteride 150 bin watt enerji harcayarak 150 tane özel tasarımlı goboyu içinde barındıran ışık robotu kullanıyoruz. Işık, projeksiyon, ses ve uçuş sistemlerini önemli teknolojilerle birlikte kullanıyoruz.
Siz, genel sanat yönetmeni olarak aynı zamanda yüzlerce dansçıyı yönlendiriyorsunuz. Dans ekibinizle nasıl bir çalışma yürütüyorsunuz?
Disiplin başarılı olmak için olmazsa olmaz koşuldur benim için. Dansçıların özel yaşamları da dahil her alana müdahale ederim. Bana göre Anadolu Ateşi dansçılarının eğitim süreci hala devam ediyor. Her gün gelişiyor ve yeni şeyler öğreniyoruz. Biz bir meslek icra etmiyoruz, dans bizim için bir yaşam biçimidir. Dansçı gibi yaşamak zaten müthiş bir disiplin gerektiriyor. Tüm bunları beden dilimizin sınırlarını geliştirmek ve bedenimizi daha fazla özgürleştirmek için yapıyoruz. Güne bale dersi ile başlıyoruz, ardından modern dans, halk dansları, ritm dersi ve yeni koreografilerin çalışılması. Arada özel kondisyon artırıcı dersler, streaching. Yani günde 8 saat çalışıyoruz.
İleriye yönelik ne gibi projeleriniz var, eğer Troya gibi tarihi bir olayı daha sergilemek isteseniz bu hangisi olurdu, neden?
Şu anda çalışmalarını devam ettirdiğimiz İstanbul Dreams projemiz var. Bu projemiz birkaç yıldır tasarladığımız yapmayı düşündüğümüz bir projeydi. 2011 ya da 2012’de sahnelenecek. Biz bir projeyi 5 sene çalışarak yapıyoruz. 2010’a yetiştirerek sahnelemek İstanbul Kültür Başkenti 2010 Ajansının talebi üzerine başladı. 2010 Ajansıyla iki yıla yakın görüşme süreci geçirdik. Tüm müzakereler sonucunda son, yeni gelen yönetimle anlaşabildik, seneye bu zamanlar sahneye koymayı tasarladığımız İstanbul Dreams isimli bir oyunumuz var. Şimdi bunun çalışması ve heyecanı içindeyiz. Aynı zamanda turneler, Troya, Anadolu Ateşi’yle sürecek bir çalışma. Bizi çok yoracak ama alnımızın akıyla çıkacağımızı düşünüyoruz.
“Troya’da ışık, ses, projeksiyon ve uçuş sistemleri teknoloji ve dansı buluşturuyor”
Hepimizin hayranlıkla izlediği Anadolu Ateşi ve Troya gösterilerinin arkasında sanatsal bakış ve uzun bir çalışma süreci, 250 kişilik dansçı kadrosunun yanı sıra gösteriyi destekleyen teknoloji çözümleri ve bu çözümleri hayata geçiren teknik bir ekip var. Kurulum aşamasında 50 kişilik bir ekibin teknik kadro olarak görev aldığı gösterilerde, gösteri esnasında da sahne arkası, sahne altı ve sahne önünde olmak üzere 20 kişiye yakın bir teknik ekip görev yapıyor. Gösteri boyunca da gösteriyi destekleyen teknoloji çözümleri sunan özel ışık, ses ve projeksiyon sistemleri kullanılıyor.
Özel gobo ve projeksiyonların kullanıldığı ışıklandırma ile hikayenin etkisi artırılıyor
Anadolu Ateşi Prodüksiyon Amiri Serkan Aydın’ın verdiği bilgiye göre Troya gösterisi, anlattığı hikaye ve taşıdığı tiyatral özellik nedeniyle çok fazla sayıda ses ve ışık zamanını içinde barındıran bir gösteri. Bu nedenle de normal gösterilerde 200 civarında seyreden sahnedeki ses ve ışık zamanı Anadolu Ateşi’inde 400-450 iken Troya’da 850’yi geçiyor. Bu nedenle de gösteride bu farklı ışık zamanlarını adresleyen yumuşak geçişleri sağlayan tiyatral ışık kullanıldığını belirten Aydın, “Sürekli değişen bir ışık var. Geçiş zamanlamaları ve geçiş süreleri yani bir sonraki sahne bahsettiğimiz özel yazılımının yer aldığı ışık masası üzerinden takip ediliyor. Bu ışık masası, tiyatro ışığı için kullanılan masalardan biri. Bu yolla da Troya’da da o andaki atmosferi seyirciye geçirebilecek ışıklar kullanılabiliyor. Işık bir anda kesiliyor mesela bir sonraki sahneye geçtiğinizde geçişi siz anlayamayabiliyorsunuz. Bu geçişlerin normal bir ışık kontrolü ile yapılması da mümkün değil.
Dekor anlamında da çok zengin bir gösteri olan Troya’da, özel tasarımlı robotların yanı sıra özel tasarımlı gobolarla projeksiyon kullanarak etkiyi artırdıklarını belirten Aydın, “Işık sisteminde 150 tane özel robot kullanıyoruz. Bu robotların hepsi bu özel ve farklı ışık geçişlerini sağlayabilmek için kullanılıyor.
Robotlar içinde de sadece Troya için özel olarak tasarlanarak yurtdışından getirilen robotların üzerine takılan küçük aparatlar olan gobolar var. Amerikalı ışık danışmanı tarafından yaptırılan camdan ve metalden oluşan bu özel tasarımlı gobolar, robotların üzerine takıldığında sahneye yansıyan ışık da gobonun şeklini alıyor. 150 farklı tasarımı olan gobolar da oryantal, savaş gibi farklı sahnelerde hem arkadaki dekoru hem zemini kaplıyor ve ortamdaki ambians bir anda değişiyor. Birden seyiciyi bir karenin içine sokuyor, birden savaş alanına girmiş hissine götürüyor. Çünkü tüm gobolar, Troya’nın hikayesine ve sahnelerine uygun olarak tasarlanmış özel şekilleri barındırıyor” diyerek Troya’da arka planda yapılan ışık oyunlarının içeriğini açıklıyor.
Prodüksiyon Amiri Serkan Aydın: “Normal bir gösteride 200 civarı olan ses ve ışık zamanı, Troya’da 850’yi geçiyor.”
Her iki gösterinin de projeksiyon kullanılarak görsel yansımalardan çokça yararlanılan bir kurgusu olduğunu belirten Anadolu Ateşi Prodüksiyon Amiri Serkan Aydın, Troya’nın ise hikayesine paralel olarak içerdiği çok sayıdaki farklı ses ve ışık zamanı nedeniyle teknik çözümlerin daha yoğun olarak kullanıldığı bir gösteri olduğunu belirtiyor. Bu tür gösterilerde dansla teknolojinin ses, ışık, projeksiyon ve perde de buluştuğunu ifade eden Aydın, Troya’da da hikayedeki etkiyi verebilmek, o ortamı oluşturabilmek ve seyirciye bu ortamın hissini verebilmek için bu unsurların en etkin şekilde kullanıldığını dile getiriyor.
Üç bin yıllık hikayede Truva atı, savaş sahneleri, iskeletlerin görüntüsü, tanrıların uçuşu gibi sahneler düşünüldüğünde perde sistemlerinden, ışık oyunlarına, uçuş sistemlerinden farklı projeksiyon teknolojilerine pek çok teknolojik çözümün kullanıldığını vurgulayan Aydın, özellikle de Amerikalı ışık danışmanı ile hazırlanan kurguda, tiyatral ışık kullanımını sağlayan özel ışık kontrol masasının en önemli unsurlar arasında yer aldığını belirtiyor.
Farklı sahnelere özel sistemlerle katkı sağlanıyor
Farklı sahneler için uçuş sistemi, özel ışıklandırma ve boyalı kıyafetler kullanılıyor. Troya’daki, farklı konuları içeren sahneler için de o sahnelere özel destekleyici sistem ve çözümler de kullanıldığını belirten Aydın’ın verdiği bilgiye göre gösteride yer alan tanrıların uçuş sahnesi, sahne altından çıkan iskeletlerin göründüğü sahneler gibi kısımlar için bu çözümlere yer verilmiş. Tanrıların uçuş sahnesi için de hazırlanan özel bir uçuş sistemi kurulduğunu dile getiren Aydın, “İki tane yatay, iki tane de arkada dikey bir tane de yine dikey mikser pozisyonundan sahneye gelen toplam dört beş kareden oluşan bir uçuş sistemi var. Onun için de özel bir kontrol masası ve yazılım kullanılıyor. O yazılım üzerinden bütün her şey otomatik olarak ilerliyor. Salona göre kullanımı değişiyor. Diğer taraftan seyircinin iskeletleri gördüğü sahnelerde özel bir blacklight ışık kullanıyoruz. 16 adet 400 Watt blacklight kullanıyoruz. Ayrıca bu sahnede özel tasarımlı dansçı kostümleri kullanıyoruz. Dansçıların üzerinde ultraviyoleye hassas boyalarla yapılmış bir kostüm var. Bu da özel bir çalışma.
Üç farklı perde
Troya’da bir tanesi tül, bir tanesi blackout ve bir tanesi kalın perde olmak üzere sahnelere uygun olarak üç farklı perdenin kullanıldığını belirten Aydın, “İlk sahnede dekor seyirici tarafından görülemiyor ve elektromanyetik bir sistemle yukarda sisteme takılı olan perde, tek düğmeyle aşağıya düşüyor. Bu şekilde muhafızların yer aldığı dekoru seyirci ilk kez görüyor. Bazı sahnelerde ortamın tamamen karanlık olması için blackout perdemiz var” diyor.
Phantom Troya Ses ve Işık Proje Direktörü Sedat Gündüz: “Troya’ya özel tasarım 150 gobo ve 150 adet robotun yer aldığı ışıklandırma, özel yazılımlarla yönlendiriliyor.”
Troya’da ses ve ışık proje direktörlüğünü yürüten Phantom’dan Sedat Gündüz’e göre gösterinin etkisini artıran önemli başlıklar arasında profesyonel ses ve ışık otomasyonun yanı sıra güçlü ve özel projeksiyonlar var. Işık tasarımında spot ve wash olarak adlandırılan iki farklı robot çeşidinin yer aldığı 150 robot kullanıldığını belirten Gündüz, “Spot robotlar içine 150 adet özel olarak tasarlanan 150 adet farklı şekillerdeki gobolar takılıyor ve gobo üzerindeki şekiller sahneye ışık olarak yansıtılıyor bu esnadaki sahnedeki ışık geçişlerinin kontrolü de HOG PC adında profesyonel bir Windows tabanlı yazılım programını içeren ışık masası üzerinden kontrol ediliyor. Işık masasında tüm ışık zamanlamaları, salisesi salisesine belirlenmiş durumda. Buna göre otomatik olarak devam eden bir süreç işliyor” diyerek gösterideki ses ve ışık otomasyonu konusunda bilgi veriyor. Ses tarafında sahnenin belli yerlerinde kondensor mikrofonlar kullanıldığını belirten Gündüz, “Bunlar da sahne içindeki adımları ve bazı sahnelerdeki coşkuyu alıyor. Hepsi sayısal mikserlerde toplanıyor ve sayısal mikserde çıkışlarından ses sistemine yollanıyor. Bunlar sayısal ses masası üzerinden kontrol ediliyor” şeklinde açıklıyor.