Tedarikçilerin takibi ve yönetimi için teknoloji şart
Hotiç’in 140’ın üzerinde mağazası ve 80 ülkeye ihracatı var. Çoğunlukla ayakkabının hammaddesini, yarı mamul olarak tedarikçilerden temin edip, onları birleştirdiklerini, kendi tasarım ekipleri tarafından da üzerlerinde değişiklik yaptıklarını, burada ERP’yi kullandıklarını söyleyen Hotiç Bilgi İşlem Yöneticisi Harun Aksöz, “Ama bir şekilde montaj sistemi olduğu için hiçbir şekilde ERP programlarında yapamadık. Maliyeti bir şekilde hesaplamamız lazımdı” dedi. Bu ihtiyaç paralelinde, 5 yıl önce kendi başkanlığında bir yazılım ekibi kurulduğunu ve ilgili tüm süreçleri takip edebilecek ERP yazılımı yazmaya başladıklarını vurgulayan Harun Aksöz, şu detayları paylaştı:
“Sistemsel verilere bağlı olarak mağazalara üretim planlama bazında satış planları veriliyor, bu planlara bağlı olarak kârlılık oluşturuluyordu. Sanayi 4.0 geliyor, ama Türkiye’de buna pek çok şirket hazır değil. Üretimdeki en büyük problem olarak hiç kimse maliyeti düzgün bir şekilde takip edemiyor. Bunu engellemeye çalıştık. Herkesin ortak dili konuşmasını söylerdik. ERP yazılımları gerçekten bu işi yapıyor. Üretim tarafına bağlı olarak, satın alma departmanı ve satın almanın kendi içinde tedarikçi kontrol mekanizmasına bakan bir departmanımız var. Teker teker tedarikçilerimin üretim bantlarını, kullandıkları derileri, tabanlarını, ambalajlamasını, fiyatlandırılmasını, barkodunu kontrol etmeye başlıyorlar. Bizde önemli olan tedarik sürecinin en hızlı şekilde tamamlanması. Tedarikçi şirketlerimizle doğru zamanda doğru kalitede doğru mağazaya ulaşmak önemli. Teknoloji bununla ilgili üç aşamada kullanılıyor. Perakende sektöründe en büyük kar; inanılmaz bir şekilde ciro yapabilmek ve bu ciroyu da maksimum şekilde giderlerle doğru orantılı olarak dengeli sağlayabilmek. İkincisi de müşterilere memnuniyet sağlayabilmek. Üretimimizin neredeyse tamamı dışarıda olduğu için tedarikçi şirketleri daha iyi denetliyor olmamız gerek. Tedarikçileri, bulundukları lokasyonlardan kalite-kontrol ekipleri tarafından mobil çözümlerle ve ERP sistemine entegre olabilecek bir şekilde onları kontrol etmem gerekiyor. Bu sebeple kalite-kontrol ekiplerimizi teknolojik olarak güçlendiriyoruz. Tedarikçinin yaptığı ya da yapacağı işleri bir şekilde mobil uygulamalar üzerinden merkezi sisteme aktarıyoruz. Merkezi sistemdeki kişiler tarafından, o anda ilgili aksiyon alınarak bu işlerin yapılması sağlanıyor. Bunun dışında, yine perakende de en büyük nokta; koordinatörler dediğimiz saha ekiplerini yöneten kişilerin mağazalar ile yaşadıklarının anında merkeze aktarılıyor olması, saha ekiplerimizin lokasyonlarda bilgi veriyor olması lazım. Tedarikçiler tarafından ürünlerin kayda değer zamanlarda geliyor olması lazım. Çünkü benim bir şekilde tedarikçi şirketten çıkan ürünlerin ne zaman çıktığını ya da ne zaman çıkacağını bir şekilde takip edebilmem ve bunu mağazaya bildiriyor olmam lazım. Bizde cirosal değerler çok önemli olduğu için her birinin kendi içinde hareket edip, değer kattığından dolayı doğru yerde, doğru zamanda olma zorunluluğu var. Mağaza sayısı arttıkça işin kontrolü sağlanamamaya başladı. Ürünün çeşitliliği artmaya, bölgesel satışlarda değişiklikler olmaya başladı. Özetle; doğru planlama yapılması gerek. Çözüm yapay zekaya girmeye başladı. Yapay zeka öğrenilen bir yapı. Bunların planlanabiliyor olması gerek. Daha da önemlisi, kişiselleşmiş veri üzerine gitmek gerek. Artık kişinin adını, soyadını bilmek değil, onun ruh dünyasını ya da aldığı ürünlerle onun ne tür kişilikte bir insan olduğunu bilmek önemli. Bunu da sosyal medya gibi ortamlarla ölçüyor olmamız gerek. Artık perakende ucuz ürünü, ucuz bir şekilde satmak değil; kaliteli ürünü doğru zamanda uygun fiyatla satmak anlamına geliyor.”