TEKNO-POLİTİK
ULUSAL
64. HÜKÜMET PROGRAMI ÜZERİNE
Başbakan Davutoğlu’nun açıkladığı 64. Hükümet Programı (http://bit.ly/1OiLHRy) bir programdan çok bir seçim bildirgesini andırıyor. Örneğin, “…hazırladığımız 2015-2018 dönemini kapsayan yeni Bilgi Toplumu Stratejisi ve Eylem Planı’nı hayata geçireceğiz” (s. 117). Seçim bildirgesine yakışan bu ifade yerine, 2015 yılında tamamlanmış olması gereken ama tamamlanmamış olan 20 eylem hakkında bir açıklama gerekirdi. Strateji’den sorumlu bakan Cevdet Yılmaz aynı görevde devam ettiğine göre, Hükümet Programı’na da katkı koyduğunu varsayarak, bu gecikmeler hakkında ne yapılacağı ile ilgili bilgi sunulmalıydı.
Hükümet Programı’nda dikkat çeken bir diğer nokta, FATİH girişimi (ortada hala bir proje yok) ile ilgili. FATİH, eğitim ve öğretimin bir parçası olarak değil, bilgi toplumu ve teknolojilerin bir konusu olarak ele alınmış: “FATİH Projesi kapsamında alınacak olan tablet bilgisayarların ihale sürecini, kritik görülen teknolojilerin yerlileştirilmesine yönelik tasarlayacak, projenin bir bütün olarak yazılım, hizmetler, uygulama ve sayısal içerik pazarının büyümesine imkân tanımasını sağlayacağız” (s. 116-117). FATİH’i eğitim ve öğretim için değil, bilgi teknolojileri alanında bir konu olarak görmek UDH Bakanı Binali Yıldırım’ın yaklaşımıydı. Oysa, Kalkınma Bakanı Cevdet Yılmaz’a göre içerik ön plana çıkmalı. Bunu, Bilgi Toplumu Stratejisi’nin bu yıl başlayıp gelecek yıl bitmesi gereken “FATİH Projesinde İçerik Üretiminin Teşvik Edilmesi” başlıklı 5. eyleminde görüyoruz. Bu konularda Eğitim Bakanı Nabi Avcı’nın görüşünü ise bilemiyorum. Hatta bir ara TÜBİTAK, dolayısıyla Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanı da girmişti devreye. Doğrusunun, Nabi Avcı, Cevdet Yılmaz ve Binali Yıldırım’ın bir araya gelerek ortak ve doğru bir yaklaşım belirlemeleri olduğunu düşünüyorum.
FATİH konusunda, Hükümet Programı’nda bir de şu ifade var: “FATİH Projesi aracılığıyla tüm öğrencilere eğitimde fırsat eşitliği sağlayacağız” (s. 42). Oysa, benim araştırmalarımın sonuçlarını, OECD’nin son raporu da teyit ediyor (http://bit.ly/1WcUqEO): öğrencilere teknoloji dağıtmak, sayısal uçurumu azaltıp fırsat eşitliği sağlamayacağı gibi, eşitsizliği daha da olumsuzlaştırabilir.
64. Hükümet Programı, yine seçim propagandası niteliğinde ve gerçeği yansıtmayan ifadeler içeriyor. Örneğin, “AK Parti iktidarları bilgi toplumuna dönüşümün Türkiye’yi gelişmiş ülkeler arasına taşıyacağını ortaya koymuş…” (s. 116). Oysa, Birleşmiş Milletler’in Uluslararası Telekomünikasyon Birliği’nin her yıl yayımladığı rapora göre, bilgi toplumu ve teknolojileri sıralamasında, 166 ülke arasında Türkiye 68. sıradadır. Gelişmiş ülkelerden çok geridedir ve yıllardır da bir ilerleme kaydetmemiştir.
KÜRESEL
PARİS SALDIRISININ İNTERNETE YANSIMALARI
Paris’teki vahşi saldırının internete üç yansıması oldu. Birincisi, teröristlerin internetten iletişimini kontrol edebilmek için, yani güvenlik adı altında, masum kullanıcıların mahremiyetlerini korumak amacıyla kullandıkları şifrelemeye yasak getirme niyetleri ortaya çıktı (yoğun tartışma yaşanan bu konuda çıkan çok sayıda yazının en içeriklisi: http://nyti.ms/1X6YjeQ). İkincisi, durumdan görev çıkarma anlayışıyla, iki hacktivist grup Anonymous ve Ghost Security, teröristlere saldıracaklarını açıkladı (http://bit.ly/1QNglRB). Üçüncüsü, IŞİD’in Cihatçılar için bir “teknoloji yardım masası” kurduğu ve güvenli internet kullanımı için bir kılavuz yayımlamış olduğu anlaşıldı (http://usat.ly/1HZZ7LA).
Şifreleme ile ilgili tartışma yeni değil. NSA’nın küresel gözetlemelerini Snowden ortaya serdiğinden bu yana, mahremiyet konusunda duyarlılık arttı. Uçtan uca güçlü şifreleme sunan Wickr, Signal, Telegram gibi ürünler ücretsiz olarak kullanıcılara sunulmaya başladı. Apple da iMessage’larda uçtan uca şifreleme uyguluyor. Böylece şifreli iletişim giderek yaygınlaştı. Öte yandan, hükümetler ile güvenlik ve istihbarat kuruluşları bundan rahatsız. Onlara göre, teröristler saldırılarını internet üzerinden kurdukları ve şifreleme ile gizledikleri iletişim ile organize ediyor. Dolayısıyla, güvenlik uğruna şifrelemenin yasaklanması ilk akla gelen basit bir çözüm olarak savunuluyor. Geçen yıl Cameron İngiltere’de bu yasağı getirmeye niyetlendi ama tepkiler üzerine geri çekildi. Şimdi, Paris saldırılarından sonra, ABD’de ve Fransa’da yasaklama tekrar gündeme geldi.
Yasağa karşı çıkanlar ise, masum insanların mahremiyeti için gerekli olan şifrelemeyi, teröristler de kullanıyor gerekçesiyle yasaklamanın yanlış olduğunu iddia ediyor. Birincisi, meta-verileri kullanarak, örneğin IŞİD’in kullandığı bilinen Telegram’da, mesajın içeriği görülemese bile, kimin kiminle iletişim içerisinde olduğu saptanabilir. İkincisi, Obama’nın da savunduğu gibi, masum insanların kullandığı şifrelemeyi yasaklamakla sonuç alınamaz, çünkü teröristler başka bir yol bulur veya kendi şifrelerini geliştirir. Üçüncüsü, Paris saldırıları öncesi teröristlerin PlayStation 4 ile aralarında iletişim kurduğu iddiası var. PlayStation 4, kullanıcıların hesapları gibi kişisel verilerini şifreliyor, iletişimi değil. Ayrıca, teröristler arasındaki bazı iletişimin şifrelenmemiş SMS’lerle ve telefon görüşmeleri ile yapıldığı da ortaya çıktı (http://bit.ly/1S4tUwp). Dolayısıyla, sorun şifrelemede değil, terörle mücadele ve istihbarat kuruluşlarının yetersizliği ile ilgili gibi görünüyor. Dördüncüsü, sıradan insanların özel bilgilerine girmek isteyen suçlu hackerlardan kendilerini koruyabilmesi için ve bazı ülkelerde muhaliflerin otoriter yönetimlerden kendilerini gizleyebilmesi için şifreleme gerekli oluyor. Özetle, internet öncesi dünyanın paradigmaları ile düşünenlerin, internet dünyasında geçersiz, yanlış hatta gülünç kaçan yasaklamaları hala savunabildiklerinin bir örneğini daha yaşıyoruz. Bu vesileyle, şifrelemenin yasaklanmasını savunan CIA direktörü Brennan’ın kendi özel internet hesabına, daha 20 yaşına bile gelmemiş bir hacker tarafından geçen hafta girildiğini (http://bit.ly/1QNglRB) de belirtelim.
Paris saldırılarının internete ikinci yansıması ise, Anonymous “IŞİD’e savaş ilan ediyoruz” diye bir açıklama yaparken, Ghost Security ise “biz zaten savaşıyorduk” açıklaması yaptı. Anonymous, IŞİD propagandası yapan binlerce sosyal ağ hesabına ve siteyi saldırılarıyla bertaraf ettiğini iddia etti. Terörist propagandasını engelleyen bu girişim, istihbarat toplayanlara da güçlük çıkarması bakımından tartışmalı. Diğer hacktivist grup, Ghost Security, güvenlik otoriteleri ile işbirliği yaptığı için, Anonymous’a mesafeli duruyor (http://nyti.ms/1X6YjeQ). Ghost Security, saldırmak yerine, terörist olma ihtimali olan sosyal ağ hesaplarına ve sitelere sızarak topladıkları bilgi ve ipuçlarını, anonim kalmalarını sağlayan bir arayüzle, güvenlik otoriteleri ile paylaşıyor. Geçen yıl “3. Dünya Savaşı başladı bile” diyen Papa Francis haklı gibi.
Üçüncü yansıma ise, Cihatçıları 21. Yüzyıl teknolojilerine taşıyan ve onlara mahremiyetlerini korumayı öğreten IŞİD çabalarının da olduğu ortaya çıktı.
ocoskunoglu@gmail.com
https://twitter.com/osmancoskunoglu
www.facebook.com/osman.coskunoglu
www.coskunoglu.org