Teknoloji otomotivi, melez yapılara taşıyor
1908 yılında Henry Ford tarafından üretilen T-Modeli ile seri üretime başlayan otomotiv sanayi, o günden bugüne çok yol katetmiş durumda. Üretim süreçleri hızla gelişen ve teknoloji ile farklılaşan sektör bugün, alternatif yakıtları kullanan melez otomobiller ve otomasyonun giderek arttığı akıllı otomobiller üretiyor. Sektör artık seri olarak üretilen melez elektrikli otomobillerle tanışıyor. Seri olarak üretilen ilk elektrikli melez otomobil örneği olan Toyota Prius pek çok ülkede satışa çıkarken, yeni ve köklü otomotiv üreticilerinin piyasaya sürdüğü sadece elektrikle çalışan veya melez araçların sayısı da artıyor. Bu alanda yapılan yatırımlarla birlikte elektrikli araçlarda büyüme potansiyelinin artacağına kesin gözüyle bakılıyor. Elektrikli araçların otomotiv piyasasında yayılma hızı ve derinliği çok farklı etkenlere bağlı olmakla birlikte sektörün bu alanda ilerlemesinde teknolojinin ne kadar önemli bir etkisi olacağı konusunda bazı belirsizlikler yerini koruyor. Günümüzün değişen ortamı içinde otomotiv yöneticilerinin karşılaştığı dikkat çekici sorunların detaylı analizinin yapıldığı PricewaterhouseCoopers’ın Otomotivin Küresel Görünümü-2009 (Global Automotive Perspectives-2009) raporunda otomotiv yöneticilerinin karşılaştığı temel zorluklar şu şekilde sıralanıyor:
Otomotiv tedarik zincirinin finansal iyileşme süreci: Özellikle üretim faaliyetinde bulunan otomotiv yöneticilerinin tedarik kaynaklarındaki riskleri nasıl değerlendirecekleri ve tedarik zincirlerini güvence altına almaları büyük önem taşımaktadır. Bunun için gerekli finansmanı sağlamak ve olası riskler karşısında kullanılabilecek araçların geliştirilmesine yönelik uygulanabilir bir planın hazırlanması otomotiv yöneticileri için her zamankinden daha büyük bir öneme sahip.
Sermayeye erişim: Tedarik zincirinde nakit ihtiyacına bağlı olarak, otomotiv yöneticileri için gerekli finansmanın nasıl temin edildiğinin önemi artmıştır. Hazine yönetimi, küresel faaliyetlerde bulunan otomotiv şirketleri için giderek daha fazla önem kazanmış ve cazip bir seçenek haline gelmiştir.
Elektrikli taşıtların etkisi: Günümüzde yoğun rekabetin yaşandığı ve oldukça değişken otomotiv piyasasında müşterilerin talep ettiği teknoloji ürünlerinin temin edilmesi halen önemini korumaktadır. Elektrikli taşıtlara duyulan ilginin artması piyasayı yeniden şekillendirecek yeni oyuncuların piyasaya girmesini sağlarken, mevcut otomotiv şirketleri için yeni bir rekabet alanı yaratmaktadır.
Denetim ve danışmanlık şirketi KPMG tarafından, bu yıl 10’uncusu yapılan Küresel Otomotiv Sektörü 2009 (Momentum 2009-2013) araştırmasının sonuçları, otomotivde gelecek 5 yılın tablosunu çiziyor. Amerika, Asya, Uzakdoğu ve Avrupa’da hizmet veren otomotiv üretici ve tedarikçilerinin 200 üst düzey yetkilisi ile yapılan araştırmanın sonuçlarına göre, gelecek 5 yılda otomotiv üreticileri küresel krizi, yeni teknolojilere yatırım yapmaya odaklanarak aşacak. Tüketicilerin satın alma kararında en önemli etken “yakıt verimliliği” olacak. Tercih sıralamasında 2’nci sırada ise alternatif yakıtlar gelecek. Sektör yöneticilerine göre, yeni model ve ürün geliştirerek az yakıt tüketen, maliyeti düşük araç karşılamaya yönelecek olan sektörde, önümüzdeki 5 yılda kar oranları artmayacak. Dünya çapında araç satışının çok yavaş büyüyeceği öngörülürken Çin, Hindistan ve Ortadoğu pazarının daha hızlı büyüyenler arasında olacağını vurgulanıyor.
Günümüzde otomobiller teknolojinin sağladığı olanaklarla çok farklı özellikleri üzerinde taşıyor. Akıllı farlar, akıllı lastikler gibi uygulamalarla tasarımlar da farklılaşıyor. Mercedes tarafından kullanılan akıllı farlar sürücünün dışında kendi kendini kontrol ederek sürücü yerine karar veriyor. Çift şeritli bir yolda ilerlerken yolun her iki şeridini de aydınlatırken, karşıdan bir otomobil gelmesi durumunda bu farlar, otomatik olarak diğer şeritteki farı kısarak karşıdan gelen sürücünün görüşünü engellemiyor. Tasarımlara teknoloji ile farklılık sağlayan uygulamalardan biri de akıllı lastikler. Basıncını otomobil bilgisayarına ileten lastiklerden sonra
yol durumunu da bildiren lastikler de üretiliyor. DaimlerChrysler ve Pirelli’nin ortak yürüttüğü program çerçevesinde lastik içerisine yerleştirilen sensörler yardımıyla yol durumu sürücüye iletilecek. Böylece yolda yağ, buz, su gibi fren mesafesini uzatacak etkenlerden sürücünün haberi olacak. Ayrıca sensörlerle bağlantılı çalışan ESP sistemi ve süspansiyonlar maksimum yol tutuşu sağlayacak. Lastikler yıprandığında yine bu sensörler sürücüye değişim zamanının geldiğini bildirecek. Gelecek yıl kullanılmaya başlanacak olan teknolojinin ilk olarak Mercedes marka otomobillere uyum sağlayacağı bildiriliyor.
Otomotiv sanayimiz, 1960’lardan bugüne kadar geçirdiği süreçte, montaja dayalı üretim ve daha sonra 1990’larda başlayan ihracat çalışmalarının ardından 1990’ların ikinci yarısından itibaren gerçekleşen Gümrük Birliği’ne bağlı olarak, tam rekabet koşulları altında küresel entegre üretim merkezi olma yönünde önemli gelişmeler gösterdi. Bu süreç ile birlikte, sanayimizde özellikle son 10 yıldır Ar-Ge, Tasarım ve Teknoloji Yönetimi ile sürdürülebilir küresel rekabet koşullarında çalışmalar sürdürülüyor. Son 15 yılda da otomotiv sanayimizde üretim ve ihracat adetlerindeki önemli artışlara paralel olarak sanayimizin hedefleri açısından da önemli gelişmeler sağlandı. Otomotiv sanayimizin vizyonu “Daha fazla katma değer üreterek Avrupa Birliği içindeki en rekabetçi üretim ve gelişmiş bir Ar- Ge merkezi olmak” şeklinde belirlendi. Dünya üretim sıralamasında on beşinci olan ülkemiz halen AB sıralamasında toplam üretimde beşinci sırada.
2015 yılı hedefini ise dünyadda toplam üretimde İlk 10, AB’nde toplam üretimde ilk 3, AB’nde Ar-Ge’de ilk 5 arasına girmek ve 2 milyon adet üretim, 1,5 milyon adet ihracat, 50 milyar dolar ihracat geliri ve 600 bin istihdam olarak belirlemiş durumda. Bu aşamada otomotiv sanayi şirketlerimizin Ar-Ge konusunda küresel başarı elde edebilmelerinde, “Rekabet Öncesi İşbirliği” konusuna önem vermeleri ve bu şekilde ortaya çıkacak sinerjiyi efektif olarak değerlendirebilmeleri çok önemli olacak.
Bu dönemde Ar-Ge çalışmaları kritik önem taşıyor
İçinde bulunduğumuz dönemde, otomotiv ana ve yan sanayi şirketleri,küresel krizin olumsuz etkilerini en aza indirebilmek için yoğun çaba gösteriyor. Kriz öncesinde özellikle Ar-Ge bölümlerinde önemli sayıda personel istihdam eden ana sanayi şirketlerinin hedefi; Ar-Ge projelerini gerçekleştirmek üzere, 2008 yılı sonunda bin 400 düzeyinde bulunan Ar-Ge personeli sayısının, 2010 yılı için 3 bine çıkarılması olarak belirlenmişti. Küresel krize bağlı olarak, otomotiv ana ve yan sanayi şirketlerinde üretimin önemli düzeyde azalması, yeni proje ve
yatırım (Ar-Ge dahil) hazırlıklarının önce yavaşlamasına, ardından da bir kısmının durdurulmasına neden oldu.Öte yandan kriz sonrasında, Türkiye’nin önemli rakipleri olarak nitelendirilen Orta ve Doğu Avrupa ülkelerine göre avantajlı konumda yer alabilmek, krize rağmen Ar-Ge çalışmalarının sürdürülmesi, sahip olunan teknolojinin, başta çevre ile ilgili hususlar olmak üzere, giderek artan ihtiyaçlara cevap verir düzeye getirilmesiyle doğrudan ilgili olacak.
Otomotiv sektörüne özel teknoloji platformu
Türkiye’de faaliyet gösteren otomotiv sanayi ile doğrudan veya dolaylı ilgili, teknoloji üreten ve Ar-Ge faaliyetleri yürüten veya destekleyen kuruluşların bir platform etrafında birleşmesini sağlamak amacıyla özel bir teknoloji platformu oluşturuldu. Yaratılan sinerji ile otomotiv sanayisindeki Ar-Ge kapasitesini önemli ölçüde artırarak, bu alanda Türkiye’nin uzun dönemli rekabetçiliğini geliştirmesi için gerekli çalışmaları, ortak akıl yöntemi ile tespit etmek ve başlatmak üzere 2008 yılı sonunda Otomotiv Teknoloji Platformu (OTEP) kuruldu. Platform halen, Otomotiv Ana ve Yan Sanayi Kuruluşları, Mühendislik Şirketleri, Dernekler, Üniversiteler ve Araştırma Merkezlerinden oluşan toplam 24 üyeli bir profile sahip. Platform, Ar-Ge ve inovasyon yeteneğini geliştirecek işbirliği ve politikaların oluşturulması, araştırma ve inovasyon için yatırım teşvikini harekete geçirmek ve teknolojik olarak yenilikçi bir ekonomi ortaya çıkarmak için ulusal, bölgesel ve Avrupa ölçeğindeki faaliyetleri koordine etmek suretiyle katma değer yaratmak amacıyla çalışıyor.Ayrıca platform ile Ulusal Ar-Ge ve İnovasyon yeteneğinin geliştirilmesi için gerekli teknoloji stratejilerinin ve yol haritasının belirlenmesi, otomotiv teknolojileri politikalarının ve ortak Ar-Ge işbirliği alanlarının tespiti, ulusal, bölgesel ve uluslararası alanda Ar-Ge projelerinin geliştirilmesi ve bu alanda faaliyet gösteren akademik, bilimsel ve sanayi kurum ve organizasyonları ile koordinasyonun sağlanması da hedefleniyor. OTEP tarafından düzenlenen ilk çalıştayda da 2023 Türk Otomotiv Sanayi Teknoloji Vizyonu ve Stratejik Araştırma Programı dokümanları oluşturularak bununla ilgili çalışma grupları da hazırlıklarına başladı.
OTAM Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Ali Göktan, otomotiv sektöründe önümüzdeki 15 yılı, düşük tüketim ve enerji verimliliği kapsamında elektrik motorları ve bataryaların, teknolojinin gelişim odakları arasında yer alacağı yıllar olarak tanımlıyor. Göktan’ın bu konuya ilişkin değerlendirmeleri ise şöyle: “Otomotiv ürünlerinde elektronik, sensörik algılayıcılarının, yazılım ve informatik uygulamalarının önemi giderek artmaktadır. Bir kısmı da mekatronik başlığı altında toplanan bu konulardaki uygulamaların, bugün bir aracın toplam maliyetinin yüzde 30’u geçen payının (yüzde 20 elektronik sistemler, yüzde 10 yarı iletkenler) yakın bir gelecekte yüzde 50’nin üzerine çıkması, hatta 2020’li yıllarda yüzde 70’e ulaşması beklenmektedir. Şu anda büyük önem taşıyan bu konulardaki çalışmalar ve iyileştirmeler gelecekte de önemini koruyacaktır. Otomotiv teknolojisinin, geleceğe yönelik vizyon ve stratejik araştırma programlarında, elektronik ve informatik uygulamalarına doğru yönelimlerin etkileri görülmeye başlamıştır. Küresel ısınmaya karşı alınmaya çalışılan uluslararası önlemlerin de uygulamaya konulabilmesindeki anahtar enerji teknolojileri, büyük ölçüde mekatronik ve informatik ile birlikte kimya ve malzeme konularına dayalıdır. Dolayısıyla otomotiv sanayinde teknoloji üretimi ve Ar-Ge’nin önemi bilinciyle, yatırımlarını ve gelecek planlarını bu yönde belirleyen sanayi şirketlerinin önemi ve değerinin artacağı beklenmektedir. Önümüzdeki 15 yıllık dönemde özellikle sera gazları salımında gereken kısıtlamalara uyabilmek için düşük tüketim ve verimli enerji kullanımı teknolojileri, yenilenebilir enerji, alternatif yakıtlar, melez ve tam elektrikli taşıtlar, hafif yapı teknolojileri gibi konuları sektör için daha fazla önem kazanacaktır. Bu kapsamda hafif yapı yanında, yeni tahrik organı olarak elektrik motorlarının ve enerji deposu olarak bataryaların geleceğin teknoloji gelişim odakları olması beklenmektedir.”