Teknoloji tabanlı ekonomik programlar başarı getirdi
BM’den “Decent Work and Economic Growth” ödülünü alan İBB CIO’su Dr. Naim Erol Özgüner:
“Toplumun tüm paydaşlarını bir araya getiren teknolojik ortam yaratıyor, teknolojiyi kullanarak erişilebilir hale getiriyoruz. Teknolojinin sihri burada.”
Ayhan Sevgi
Konunun uzmanlarının bir araya geldiği Moscow Urban Forum (MUF) 1 Ağustos-10 Eylül 2023 tarihleri arasında düzenlendi ve içine The BRICS International Innovation Forum da teknoloji ile girdi. “Bu 3 günlük bir etkinlikti. Genellikle girişimcilik, teknoloji dünyası, konuyla ilgili isimlerin bir araya geldiği paralel veya tekil oturumların yapıldığı bir forum oldu” bilgisini paylaşan İstanbul Büyükşehir Belediyesi (İBB) CIO’su Dr. Naim Erol Özgüner, dünyanın her noktasından insanların bir araya geldiği etkinlikte iki oturumları olduğunu söyledi. Etkinlikte bu yıl Suudi Arabistan’ın öne çıktığını söyleyen Özgüner, ”Ülkeyi daha yaşanır kılmak ve cazibesini artırmak hedefleri ve onlar için Dubai iyi bir örnek” bilgisini paylaştı. Etkinlik kapsamında ayrıca Birleşmiş Milletler Sürdürülebilirlik İnisiyatifleri’nde yer alan 17 inisiyatifte dünyanın en çok öne çıkan uygulamaları ve bu uygulamaları yöneten teknoloji yöneticileri ödüllendirildi. “Ben de “Decent Work and Economic Growth” başlığında birincilik ödülünü aldım” bilgisini veren Erol Özgüner, bu ödüle giden yolda yürüttükleri çalışmalar ve İBB’nin BT stratejisi hakkında bilgiler paylaştı:
- Bu ödül, yürüttüğünüz hangi çalışmalara yanıt olarak size verildi?
Ekonomik gelişim iyi şeyler yaparak mümkün olur. COVID dönemi, Ukrayna- Rusya savaşı, Türkiye’nin 11 şehrini etkileyen deprem gibi gelişmeler yaşadık. Meslek edindirme kurslarımız var. Ciddi bir bilişim teknik eğitim portfolyosunu orada sunuyoruz. Girişimcilik merkezlerimiz var ve bu merkezlerde startup şirketlerle bir araya geliyor, onlara laboratuvar ve ofis çalışma mekanı, toplantı alanı gibi ortamları sunuyoruz. Üçüncüsünü yapacağımız Tech İstanbul proje yarışmamız var. Orada bizim iştirak şirketlerimizle görüşüyor, onların ihtiyaçlarına göre konuları belirliyor, seçimleri de onlara yaptırıyoruz. İstenilen cevabı üründen alabilirsek, ilk müşterisi de ya İBB ya da İBB’nin iştiraki oluyor. Bu ekosistem güzel. Eğitimi verip, insanları yetiştirmeye başlamak, fikirleri, projeleri varsa bunları o cansuyu dediğimiz özellikle yeni kurulan şirketlerin çok ciddi henüz daha satış aşamasına gelemedikleri için ürünleşmeye kadar geçen ve ana paralarından yedikleri bir dönemde kuluçka merkezleri öne çıkıyor. Kuluçkada oldukları dönemde bu masraflar ne kadar minimize edilebilir, birileri tarafından karşılanabilirse projenin hayata geçirilmesi için gerekecek efor ve zamanı kullanma veya suyun altında nefesini tutma süresi artıyor. Teknoparklar gibi avantaj yaratmıyoruz, ama bunun için çalışıyoruz ‘yerinde Ar-Ge yapılabilir mi ve belediyeler böyle bir imkan sağlayabilir mi?’ diye. Bölgesel istihdam ofislerimiz var. Kariyer.ibb sitemizden başvuru alıyoruz. Bölgesel istihdam ofisleri portalımızla da iş arayanlarla işe başvuranları buluşturuyoruz. Çok önemli bir istihdam sayısına ulaştık ve daha da yürüyoruz. Benim fikrim var, bu fikrimin peşine takılıp inovasyon dünyasının içine girmek istiyorum diyenlerle de merkezlerimiz var, o merkezlerimiz üzerinden işbirliği yapıyoruz. Zincir o anlamda tamamlanmış oluyor.
- Bu kapsamlı yetkinlik, nasıl bir süreci kapsıyor?
Bunların hepsini kurgulayıp yönetebilmek bir fasıla ile gerçekleşti. Bunun çıktıları da ekonomik bir gelişme olarak karşımıza geliyor. Teknoloji dünyası açısından baktığımızda da, hem ülkemizde hem tüm dünyada çok ciddi bir insan kaynağı, yetişmiş iş gücü açığı var. Bu konuyu ülkemiz açısından değerlendirdiğimizde bir yanda üniversite mezunu işsizlik varken diğer yanda kazancı ve getirisi yüksek ve yatırım maliyetleri sanayi ve turizme göre oldukça düşük olan teknoloji dünyası istihdam açığı var. Konunun Özünde Türkiye’de yüksek öğrenim planlaması, ülkenin ve çağın ihtiyaçlarına göre belirlenmiyor. Şu anda piyasanın insan gücü açığı, yeni teknolojiler üzerine teknoloji dünyasında. Başka alanlarda da istihdam açığı vardır illaki. Örneğin ara eleman ihtiyacı gibi. Özellikle COVID ile beraber Türkiye’de ve dünyada kamunun dijital dönüşümü bundan sonra 20 yıl sürecek iken 2 yıl gibi bir süreye indi ve tüm dünyada kamu otoritesi, sanılanın çok aksine, hızlı bir şekilde dijital dönüşümle tanışma noktasına geldi. İkinci olarak yine tüm dünya internet üzerinden alış veriş, sipariş yani ‘al-götür’ mantığına adapte oldu. Çünkü, hatırlayın insanlar evlerinden çıkamıyorlardı, hayatında hiç e-ticaret yapmamış insanlar bile telefonla eve yemek siparişi vermeye başladı. Bu da tüm dünya nüfusunun teknolojiyle daha da yakınlaşmasına neden oldu. Teknolojik okuryazarlık ciddi oranda arttı.
Dünyadaki 20 tane büyük teknoloji şirketinin yöneticisi Hintli. Hintliler hiç donanıma yatırım yapmadılar. Ülke bir strateji belirledi. Hindistan yazılım dünyasına odaklanma kararı alarak bu paralelde ilerledi. Oyun yazılımcısı arkadaşlarımız milyon dolarlık exit’ler yaptı. Demek ki yeteneğimiz var. 2-3 tane siber güvenlik şirketimiz de benzer exit’leri yaptı. Türkiye yazılım konusunda daha iyi olabilecek potansiyele fazlasıyla sahip. Sadece biz doğru kanalı bulup bu insanları eğitebilelim. Bunu yapamazsak, bu ekonomik kısır döngüden çıkamayacağız. Ayrılan arkadaşlarımın yerine aynı seviyede bir arkadaş koyamıyorum. Genellikle yeni mezunları işe alıp burada yetiştirmeye çalışıyoruz. Bu İBB’nin realitesi. Ama kamu gözüyle bakınca bakanlıklar var, diğer belediyeler var, kamunun başka organizasyonları var. Yani gerek kamunun gerek özel sektörün yetişmiş teknoloji dünyası çalışanlarına ihtiyacı var. Bu sebeple disiplinli bir program ile işsiz üniversite mezunlarını, teknoloji meraklısı gençleri, doğru bir programla tıpkı yıllar önce Açık Öğretim fakültesi eğitimleri gibi, kısmen online kısmen yüzyüze eğitimlerle eğitime tabi tutmak, onları birer teknoloji insanı olarak yetiştirmek zorunluluğumuz var. Bu programlardan mezun olan arkadaşlarımızı part time bu kamu şirketleri, kamu kuruluşları işe alsa, sonra ‘ben buna yatırım yaparım’ diyerek full time’ı önerse resim o kadar değişir ki, sadece 2-3 yıl dişimizi sıkmamız gerekecek. Üniversite bölümleri ihtiyaca binaen planlanmadığı için öğretim üyelerinin 40 yıl önce açılmış bölümü aynı kapasite ve aynı öğrenciyle aynı şekilde devam ediyor. Bugün ilkokula başlayan bir çocuğun gelecekte sahip olacağı mesleklerin şu anda yüzde 30-40’ı yok. Örneğin AI prompter’ diye bir meslek çıktı. Sürekli yeni şeyler geliyor önümüze yarın da başka ve yeni meslekler gelmeye devam edecek. İstihdam teknoloji odağında büyümeye genişlemeye devam edecek. “Robotlar gelecek, bizim bütün işlerimizi çalacak” korkusu var. Hayır öyle olmayacak, çünkü o robotu planlayan, programlayan birine ihtiyaç hep olacak. Robot mimarisi ile sen sahadaki işgücünü tekrarlı işlerden uzaklaştırıp, motive edemediğin çalışanı daha fazla yararlanacağın yerlere yönlendirebileceksin
- Burada bir süreçten bahsettiniz. Baktığınızda bu bir yerel yönetimin görevi mi, yoksa Türkiye’de yeni bir yaklaşım mı?
Merkezi yönetimin son noktaya kadar ulaşması o kadar kolay değil. Merkezi hükümet planlar ve destekler. Yerel yönetimlerin eliyle de dağıtır. Belediyelerin köprü vazifesinde olması gerekiyor. Bu ilişki koptuğu zaman orada bir senkronizasyon ve sinerji yakalamak mümkün değil. Bunu kopardığımız durumlar o anlamda rahatsızlık verici. O yüzden yerel yönetimlerle merkezi yönetimler birbirinin rakibi değil, birbirinin tamamlayıcı unsurları olmalıdır. Çünkü yerel yönetimin merkezi yönetimin gücünde olma şansı yok. İstanbul’un dinamiklerini biz biliyoruz. Misal, Alo 153’e vatandaşlarımız ya şikayet ya talep ya da bilgi alma amaçlı telefon ederler. Webchat’imize, Chatbot’larımıza yazıyorlar. Yüz yüze masalarımıza geliyorlar. Gelen bilgi, talep ve şikayetlerin hepsini topladık. Son 2 yıl, son 1 yıl diye sınıflandırdık. İstanbul’da 39 ilçe 963 mahalleye kırdık. Yetinmedik, her mahalleyi 18-25, 26-45, 46-65, 65 yaş üstü diye sınıflandırdık. Kabaca şöyle bir matris oldu elimizde: 39 tane ilçe 40 diyelim, 963 mahalle ona da 1000 diyelim. 3 konu belirledik. Bin mahallede 4 yaş grubumuz var. Her yaş grubunun da belediyeden talep ettiği veya şikayet ettiği, bilgi almak istediği ilk 3 konuyu listeledik. Önümüze 12.000 parçalı bir yapboz çıktı. Adalar İlçesi Heybeliada Mahallesi 18-25 yaş grubundaki insanlar diyorlar ki, şehir hatları seferlerini ucuzlatın, sefer sayısını artırın ve deniz taksiyi finansal olarak daha erişilebilir yapın. Aynı mahallenin 65 yaş üstüne bakıyoruz, o da diyor ki ‘yeşil alanımı artırın ve daha fazla ilaçlama yapın’. Biz yerelde bu kadar detaya girebiliyoruz. 16 milyon insanı çok derinlikli bu detaylarda yönetiyoruz. Bu 80 milyon da olabilir. Ama o 80 milyona birebir ulaşmanın yolu, bunu Ankara’dan tek elden yapmak değildir. O zaman her daim bir öncelik belirlemek durumunda kalırsınız. Bizim tek önceliğimiz İstanbul. İstanbullular ve İstanbul’a gelen misafirlerimiz. Bazen özel koşullarda sınırlarımızın dışına da çıkıyoruz, misal Hatay’dayız depremin birinci gününden beri. Planlama ajansı, geçici barınma kentleri kurduk. Hatay’da iyi bir sinerji oluştu. Bizim de hem insan kaynağı hem maddi hem de diğer kaynaklar açısından gücümüz belli. Ama rakip değil beraber olmak, birlikte birbirini tamamlamak çok önemli. Ankara, İzmir, İstanbul vatandaşa hizmette rekabet etsin. Bakanlıklarda da kamunun merkezi organizasyonunda da aynı hassasiyet olmalı. Vatandaşımıza hizmet edeceğimiz noktalarda herkesin birbiri ile yarış içerisinde olması gerekiyor. Yarışın sonucu vatandaşa yaramalı, başka birilerine değil. Bundan faydalanacak kişi vatandaş olmalı. Türkiye üreten toplum olma özelliğinden zayıflayarak aşağıya giden bir eğriyle gidiyor. COVID’de gördük ki yıllardır ‘”bacasız sanayi turizm” dendi, ama o dönem turizm hiç çalışmadı, çünkü insanlar bir yere gitmedi. Ama teknoloji dünyası belki de 10 yıllık kuluçkasını yaptı 2 yıllık dönem içerisinde. Ondan sonra da patır patır ürünler çıkmaya başladı. Teknolojinin bütün ekosisteme faydası var. Turist “her şey dahil” otele geldiği için Belek’te çarşıya çıkıp bir şey almıyor, esnaf yakınıyor.
- Bu ödülü bu ekonomik faaliyetlerden dolayı aldınız. Ama ekonomik faaliyetlerin temelinde de teknoloji var.
Askıda Fatura ile başlayan süreçte, İsmek’in online’a dönmesi ve daha fazla insana erişmesi, bunun Bölgesel İstihdam Ofisleri Platformu ile buluşması, sonra Başakşehir veri merkezi, veri laboratuvarı, Zemin İstanbul, ek olarak açtığımız Şişli Habitat ve yılsonunda açacağımız Kayışdağı örnek. Girişimcilik sistemi ile “kendi hayalimin peşinde koşacağım” diyen insanlara hem fiziksel hem de diğer teknolojik altyapıların sağlanması söz konusu. Bunun yarattığı ekonomi de Birleşmiş Milletler’in dediği gibi, yerel yönetimler kapsayıcı olmalı, dışarda bir insan grubunu bırakmamalı. Herhangi birini ötekileştirmeden, dezavantajlı gruplar da bunun içinde veya mültecilerin bu şehre adaptasyonu kapsamında onlar da bu sürecin içinde. Birilerinin yardım ettiği değil, balık vermek yerine balık tutmayı öğretmenin ön planda olduğu bir süreçten bahsediyoruz. Bu döngüyü tamamlayabildiğimiz, toplumun paydaşlarını bir araya getiren ve bir araya getirirken de rencide etmeyen, hatta birbirini tanımalarına gerek duymayan teknolojik ortam yaratıyorsun. Sonra o insanları alıp, ‘bundan sonra hayat böyle olmayacak, gel seni de şöyle yetiştirelim’ diyerek bir sürecin içine alıyorsunuz. Onları artık tüketen değil, üreten ve tüketen nüfus pozisyonuna getiriyorsunuz. Bunun yaparken de bunların içinde fiziksel engelliler de olabilir, teninin rengi farklı olanlar olabilir, o ülkede o şehirde doğmamış insanlar da. O şehrin bütününde yaşayan, o şehirde hayat bulmaya çalışan insanları içine alacak şekilde ilerliyoruz. Başka yerlerde toplumsal hassasiyetler bu kadar yüksek değil. Askıda Fatura benzeri uygulama olabilir birçok ülkede. Ama temel konu yardım yapacak insan ve o yardım yapacak insanın belediyeye, yerel yönetime olan güvenini oluşturmak. Bizim yaptığımız en önemli konu buydu. O da bir anda sanki bir yardımlaşma platformuna dönüştü, yaşayan bir süreç haline geldi. Kapsayıcılık dediğimizde biz hep fiziksel gibi düşündük, ama toplumun bütününe zenginliği yayabilme ile ilgili genel bir dert var. Bu coğrafyadaki insanların, bu coğrafya çok zengin ülkelere rağmen, ciddi fakir bir topluluğu da içinde barındırıyor. Burada böyle bir topluluk kurulabilirse, toplumun geri kalmış kesimlerini içine alıp güçlendirebilir. Kişisel yardımdan çıkar sistematiğe döner.
- Bu ödülü verdiler, çünkü dünyaya bir rol model sunuluyor.
World Organization for Development veya Dünya Kalkınma Örgütü olarak isimlendireceğimiz bir organizasyon var. Onlar Birleşmiş Milletler adına inisiyatiflere bakıp, her inisiyatifte bir kişiyi seçtiler. Bundan sonra da yıllık olarak devam edecekler. Bu ekosistem büyüyerek devam edecek. Amaç; iyi uygulamaları, fikirleri alıp dünyanın diğer yerlerine yayabilmek, bu organizasyonun içinde yer almasını sağlamak. Çünkü Birleşmiş Milletler’in inisiyatifleri, dünyanın çalışmaları ile elde edilen başarılar sonucunda ortaya çıkıyor. Mesela Senegal, Dakar’dan belediye başkan yardımcısı ve teknoloji kökenli bir arkadaş da ödül aldı. Hatta dönüşte İstanbul’a beraber geldik. Onların da çok ciddi üzerinde çalıştığı konular var. İnsanlar öyle bir organizasyonda bir araya gelsin ki sonra burada bir topluluk oluşsun ve birbiriyle fikir alışverişinde bulunsunlar. Şimdi bir grup kuruldu. O gruptan dünyanın her yerinden 250’ye yakın insanla yazışıyoruz artık. Gelişecek uluslararası bir network bu. Bazı fonlarla veya bu organizasyonların kendi bütçeleri ile desteklenmesi de güzel ve buna ihtiyaç var. Bu olmalı ve büyüyerek devam edecek gibi gözüküyor.
- Bunu Türkiye içinde nasıl yayacaksınız?
Sonuçta biz yerel yönetimiz. Özellikle 11 büyükşehir belediyesi ile sürekli senkronizasyon toplantılarımız oluyor. Bizim ilk beklentimiz; belediye başkanımız üzerinden öncelikle büyükşehir belediyelerinin gündeme alınması. sonra diğer yerel yönetimlerle de entegre olup bunu yaymak istiyoruz. Merkezi yönetimden yerele, yerelden merkezi yönetime iniş çıkışlar çok olur. İBB’nin yaptığı da bu. Biz de onun teknoloji odaklı olmasını sağlıyoruz. Onu ancak teknolojiyi kullanarak yayabilir, teknolojiyi kullanarak erişilebilir ve kapsayabilir hale getiriyorsunuz. Teknolojinin sihri burada.