Teknoloji ve öğrenme birbirinden ayrılmaz bir bütüne gidiyor
Açık ve Uzaktan Öğretim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (AUDAK) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gülsün Kurubacak, açık ve uzaktan öğrenmeyi, ‘geleceğin sistemi’ olarak tanımlayıp kurumların bunu verimli şekilde yapmaları için açık ve uzaktan öğrenme uzmanlarını işe almaları gerektiğine vurgu yaptı.
BThaber’in ‘3 Gazeteci 1 Konuk-3G1K’ başlıklı dijital etkinliğinin konuğu, açık ve uzaktan öğrenmenin sık sık bir sistem ve ekip işi olduğunu vurgulayan Açık ve Uzaktan Öğretim Programları Değerlendirme ve Akreditasyon Derneği (AUDAK) Yönetim Kurulu Başkanı Prof. Dr. Gülsün Kurubacak oldu. Kurubacak, BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan ve BThaber Editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı:
- Pandemi koşullarından bağımsız düşünürsek, neden uzaktan eğitime ağırlık vermeliyiz?
Uzaktan eğitim; bizim yıllardır anlatmaya ve yaygınlaştırmaya çalıştığımız bir disiplin; lisans üstü ve doktora programları, doçentlği olan bir alan. Bilgisayarı kullanmayı biliyorsanız, kısa sürede herkesin yapabileceği bir etkinlik olarak görülüyor, aslında değil. Açık ve uzaktan öğrenme bir sistemdir, sistem etkinliğidir. Zaman ve mekân kavramını ortadan kaldırarak bireylere öğrenme hizmetlerini kendi istedikleri yerde, kendi istedikleri şekilde ayaklarına götürme olanağını sunar. Örneğin şu anda Türkiye’deki belki Türkiye’nin dışından kişilerle, etkileşimli bir ortamda konuşabiliyoruz. Bu bize özgürlük, demokratiklik sağlıyor. Onun ötesinde şu anda söylediklerimiz saydam. Söylediklerinizin, yaptıklarınızın tutarlı ve içi dolu olması gerek! Öğrenme olayı değerlidir ve zaman alıcıdır. Emek sarf edilmesi ve güçlü olunması gerekir. Açık ve uzaktan öğrenmenin tarihçesine baktığımızda 1700’lerde Amerika’da mektupla öğretimle başlıyor. Dezavantajlı, okula gidememiş, ev hanımları, çalışamayanlar, bir şekilde meslek kazanmak isteyenlerle… Açık ve uzaktan öğrenmeye ilişkin önyargı buradan kaynaklanıyor; ikinci sınıf bir eğitim olarak görülüyor. Yüz yüze yani elit eğitim fırsatını bulamayan, seçemeyen diğer insanlara eğitim verme şansı gibi algılanıyor. Türkiye’de yine 70’li yıllarda MEB’in zamanın çok önünde bir projesi vardı; mektupla öğretim. Başladı ama başlamasıyla da bitmek zorunda kaldı. Çünkü açık ve uzaktan öğrenme sistem işidir; siz altyapınızı hazırlamazsanız, eşgüdümlü çalışmazsanız sisteminiz çöker. Zamanla kültürün, teknolojinin, insanların değişimiyle bireyler şunu anladı: Siz ne kadar daha fazla bilgiye sahip olursanız, daha güçlü oluyorsunuz. Bilgi bir ‘güç’tür. Paranızın olması o kadar ‘güç’ değildir. Açık ve uzaktan öğrenmenin şu anda dördüncü, beşinci versiyonu var; böyle algılamamız gerekiyor, gecenin bir saatinde yerinizden kalkmadan, size sadece meslek kazandırmak değil, sizin ruhunuza iyi gelecek, sizi zenginleştirecek alanları, size istediğiniz yerde ve istediğiniz şekilde sunma olanakları sunuyor. Yüz yüze örgün öğrenmenin zaman ve mekân açısından yapılandırılmış olması gerekir. Yüz yüze örgün öğrenmenin amacı iyi vatandaşlar yetiştirmektir. İyi vatandaşlar yetiştirirken bunu şansa bırakamazsınız; yapılandırılmış olması gerekir. Açık ve uzaktan öğrenmenin felsefesi birey odaklıdır; siz nasıl bir eğitim ve öğrenme istiyorsanız o doğrultuda esnek yapılar tasarlanmaya başlandı. Bu nedenle geleceğin sistemi. Bu sistemin içinde yer alamayan eğitim kurumları da ne yazık ki ortadan kalkacak. Sistemlere adapte olmamız gerekiyor.
Pandemiden önce risk zekâmızı oluşturmamışız
- Pandemi süreciyle birlikte bu konu herkesin gündemine aniden girdi. Bu süreçte bir uzaktan eğitim kaosu yaşanıyor mu? EBA’yı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Pandemiye gelene kadar hep yüz yüze eğitim daha değerlidir yaklaşımı vardı. Yüz yüze örgün eğitim içinde de daha iyi okullar, öğretmenler var. Sorunlar sadece açık ve uzaktan öğrenmenin sorunları değil, yüz yüze eğitimde de bu sorunlar mevcut. Yeterli uzman, öğretim üyesi olmadığı halde bölümler açan üniversiteler bulunuyor. Konu kalitesizlikse açık ve uzaktan öğrenme olmayan örgün eğitimde de çok ciddi sorunlar bulunuyor. Pandemi ile hep birlikte evlere kapandık. Öğrenme hizmetlerinin kesintiye uğratılmadan bireylere yönlendirilmesi gerekiyordu. Buradaki tek seçeneğimiz; açık ve uzaktan öğrenme ile böylece tanıştık. Ama açık ve uzaktan eğitim bir sistem işidir; bir yöntem ya da bir teknik değildir. Sistem dediğinizde, sizin girdileriniz, eşgüdümlü çalışacak. Bunu işleyecek alt birimlerinizin, çıktılarınızın, geri bildirimlerinizin olması ve yapılandırılması gerek. Bizim hesaplayamadığımız; risk zekâmızı oluşturmamışız. Hiçbirimiz dünyanın bir virüs tarafından durdurulacağını düşünmedik. Aslında tedbirlerimizi almamız gerekiyordu. Açık ve uzaktan öğrenme bir ekip işidir. Tek kişiyle yapılacak bir savaş değildir. Öğrencinin bu sistemde; kendi kendine öğrenen birey olması gerekir. Bir öğreten ya da bir öğrenci yok; biz öğrenen diyoruz. Siz de kimi zaman bir öğrenen olabilirsiniz, dersi alan kişi de sizin öğretmeniniz, öğretim sorumlunuz haline gelebilir. Biz aileden çocuklara birey olmayı, kendi sorumluluklarını almayı, hayatlarına sahip çıkmayı öğretmiyoruz. Okullarda da bunu vermiyoruz. Çocuklara, 9 saat bu sistemin karşısında oturacaksınız diyorsunuz. Ama yine de açık ve uzaktan öğrenme olmasaydı bir senedir kimse eğitim alamıyor olacaktı. Yaptıklarımıza da bakmak lazım. Ama yapmamız gereken çok fazla şey var. Bir kere kurumların, açık ve uzaktan öğrenmeyi verimli şekilde yapmak istiyorlarsa, açık ve uzaktan öğrenme uzmanlarını işe almaları gerekiyor. Açık ve uzaktan öğrenmenin farklı boyutları vardır; yönetim, iletişim, pedagoji, değerlendirme, psikoloji, sosyoloji, teknoloji… Bunların alt dallarında da çalışan uzmanlar var. Bunları mutlaka istihdam etmeniz gerekiyor. Onlarla birlikte eşgüdümlü stratejik planlarınızı oluşturup uzun dönemli çalışmalar yapmanız gerekiyor. Açık ve uzaktan öğrenmenin ilk yatırımı çok fazladır. Ama bundan yararlananların sayısıyla hesapladığınızda aslında ucuza gelen bir sistemdir. Yüz yüze eğitimde eğitim vereceğiniz kişi sayısı sınırlıdır. Açık ve uzaktan öğrenme için destek hizmetlerinizin olması gerekir. Ücretlendirmeler çok yoğun çalışmayı gerektirir. Öğreniyoruz; öğrenen organizmalarız diyoruz. İlk ve temel koşulu; açık ve uzaktan öğrenme uzmanlarıyla çalışmanız. Bu işin kültürünü, desteğini vermelisiniz. Bizim derneğimiz bu uzmanları bir araya getiriyor. AUDAK olarak henüz yeni kurulduk. Uzmanlar bizimle iletişim kurabilirler çünkü bizim ağımız var. EBA zamanın ötesinde bir proje. Sadece teknolojiyi işe koşmakla bitmiyor; altyapıları hazırlamanız gerekiyor. Stratejik planlarınız olması gerekir ki stratejik plan sadece vizyon, misyon belirlemek değildir. Gerçek anlamda paydaşlarınızla birlikte gerçeği, olanakları, neler yapılabileceğini saptamaktır. Açık ve uzaktan öğrenme sadece bilgisayardan öğrenme demek değildir; bu işin televizyonu, gazetesi, kitapları, yeri geldiğinde mektubu var. Bu kitapları alanının uzmanları yazmıştır. İnsanlara kaliteli, nitelikli öğrenme ortamı sunduğunuzda asla gitmezler. Bildikleri bir şeyi, bildikleri bir ortamda ve bunu sorunlu sunarsanız bunu terk edeceklerdir. Biz dernek olarak sadece programları akredite etmek değil, anaokulundan doktora programlarına, özel kuruluşların programlarına kadar akredite etme yetkisine sahibiz. Ama bunun yanında anne babalara, öğrenenlere, yöneticilere, karar vericilere, eğitimler verebiliyoruz. Açık ve uzaktan öğrenme bütün alanlara uygulanabilir. Tek koşul; bu alanın uzmanlarıyla ve ekiple çalışmanızdır. Bu iş tek başına olmaz.
Bizim şu anda 20 yıl sonraki yapay zekâ uzmanlarını yetiştirmemiz gerekiyor
- Yapay zekâ gibi yeni nesil teknolojiler, uzaktan eğitime ne tür katkılar sağlıyor?
Yapay zekâya gelene kadar insanın kendisini iyileştirme ve çevresiyle baş edebilme gibi bir eğilimi var. Sorun, teknolojiyi entegre etme fikri oluşunca başladı. Entegre edilebilir teknolojiler özellikle sağlık alanında çok popüler oldu; fikir çok güzel. O zaman istediğiniz nesilleri istediğiniz gibi yetiştirebileceksiniz. Bu teknolojileri kim entegre edecek, kim yönetecek? Etik ve ahlaki boyutu var. Öğrenme alanına geldiğinizde, entegre edilebilen teknolojilerle birlikte insanın robotlaşması, robotların insansılaşmasıyla birlikte bizim öğrenme ortamlarımızda; açık ve uzaktan öğrenme etkinliklerinde radikal, yeni bir sürüme geçiyoruz; buna 6.sürüm diyebiliriz. Şu anda devrimsel bir yapı var. Yapay zekâ gelecekte çok radikal değişimleri getirecek. Yapay zekâ ve yapay zekânın uygulamalarıyla birlikte, bu tür çalışmaları öğrenenin ayağına götürebiliyorsunuz. Şu anda öyle bir yere gidiyoruz ki neyin sanal neyin gerçek olduğu karışmış durumda. Özellikle yurt dışında tıp ve hemşirelik alanında yapay zekâ uygulamaları çok sık kullanılıyor. Gelecek nesilde öğrenmenin şekli, biçimi tamamıyla değişecek. Buna hazırlıklı olmamız için bugünü yaşamamız gerekiyor. Türkiye’deki en büyük sorunlardan biri şudur: En son teknolojiyi alırız ama bir önceki teknoloji için ara insan gücümüzü yetiştirmemişizdir, öğrenmede nasıl kullanacağımızı bilmeyiz. Bizim şu anda 10 yıl 20 yıl sonraki yapay zekâ uzmanlarını yetiştirmemiz gerekiyor. Öğrenme alanı için de geçerli bu. Teknoloji ve öğrenme artık birbirinden ayrılmaz bir bütüne gidiyor. Bugünden yetiştirmezseniz gelecekte biz yine aynı sorunları yaşayacağız. Bugün için arşiv oluşturma, depolama, uygulama gibi alanlarda yapay zekâ büyük desteklerden biri. Yapay zekâyı sınırlama gibi bir şansınız yok. İstediğiniz kadar sınır koyun; insanların önce etik değerlerini geliştirmesi, ülke, bölge ve insan bazında etik değerlerin oluşması gerekiyor. Bunu yapmazsanız, bunları yapacak birileri çıkacak. Bizim gibi derneklerin açık ve uzaktan öğrenme manifestolarını yayımlayıp farkındalıkları yaratıp insanları bu konuda bilgilendirme çalışmaları yapmaları gerekiyor.
Etkileşim, etkileşim, etkileşim!
Bizim aksiyon çalışmalarımız vardır. Yasa koyuculara, var olan sorunları önerileriyle rapor halinde sunan çalışmalar yapılması gerekir. Yasa koyucular soruna daha makro düzeyde bakıp sorunu çözmeye çalışır. Ama siz okullara, sınıflara indiğinizde sorunlar farklılaşır. Sorunların raporlanması, çözüm önerileri getirilmesi gerekir. Bunlar uzun işlerdir, bir anda çözülmez. Bunları yaparken açık ve uzaktan öğrenme uzmanlarıyla, derneğimizle çalışılması gerekiyor. MEB’teki uzmanlar, çok daha yoğun ve aktif olarak tüm Türkiye’deki okullara erişebilecek şekilde uygulamalı olarak öğretmenlerle çalışmalı. Çünkü sorunları yaşayan ve çözüm önerileri getirecek gerçek kişiler sınıftaki öğretmenlerdir. Burada güçlerimizi birleştirmeniz gerek. Bizim derneğimizle çalışabilirler. Öğrencilere diyoruz ki çok demokratik bir ortam var. Eleştirel düşünceni kullanacaksın, yaratıcı olacaksın diyoruz; bu da birden olunmuyor. Stratejik planınız olacak. Kaosları seviyorum çünkü kaoslar gerçek çözümleri de beraberinde getiriyor. Çünkü zorunlusunuz! Bazen hiç seçeneğiniz kalmadığında sorunu çözmek zorunda kalırsınız. Biz şu anda bunu yaşıyoruz; en azından insanlar açık ve uzaktan öğrenmeyi duydular, öğrendiler, bu işin basit olmadığını gördüler. Hiç kimseyi dışarda bırakmadan, bütün paydaşlarla bir arada olacağınız sistemi tasarlamanız ve yavaş yavaş oluşturmanız gerekiyor. Etkileşim, etkileşim, etkileşim! Anne babayı eğitmeden bu sistemde başarılı olmanız mümkün değil. Anne babadan öğretmen olarak da yararlanıyorsunuz. Çözümleri uzmanlarla bulmak gerekir. Açık ve uzaktan öğrenme evrensel bir sistemdir; kurumların evrensellik yolunda adımlar atması, daha üst daha makro düzeyde çözümlerin getirilmesi gerekir.