“Teknolojideki değişim, gelecek 10 yılda Türkiye’de 3.1 milyon iş artışı sağlayacak”
Bilişim Zirvesi’20’nin açılış programında ülkemizi bekleyen dijital geleceği tanımlayan T.C. Cumhurbaşkanlığı, Dijital Dönüşüm Ofis Başkanı Dr. Ali Taha Koç “Dijital Gelecek” başlıklı konuşmasında şu bilgileri paylaştı: “30 ton ağırlığındaki ilk bilgisayardan bugünün bilgisayarlarına geldiğimizde, değişimin hızının ne denli müthiş olduğunu görmekteyiz. Bugün de kuantum teknoloji ile gelecekte neler olacağını hayal bile edemiyoruz. 1950 yıllarında ortaya çıkan Kuantum kavramı, yeni bir kavram ve teknoloji arayışı ile karşımıza çıkıyor. Bu arayış, sağlıktan eğitime, finanstan endüstriye kadar tüm alanlarda nesnelerin interneti, büyük veri, yapay zekâ, bulut bilişim ve robotik gibi alanlarda zirveye yolculuğunu sürdürüyor. Kuantum da bu listeye girmeye başladı. Geldiğimiz süreçte makineler düşünmekten daha fazlasını yapmaya başladı. Bu noktada sınırsız üretilen veriyi anlık olarak işleyebilecek yeni bir teknolojiye ihtiyaç duyuyoruz. Karşımıza çıkan bu yeni teknoloji Kuantum bilgisayarları, kuantum teknolojisi.
Yanında günümüzün en hızlı bilgisayarlarının abaküs gibi kaldığı kuantum kavramı ile hayatımız yeniden şekillenecek. Hem 1 hem de 0 değerini alabilen kübikler sayesinde, yüzyıllar sürecek zor problemlerin çözümü günler ya da saatler seviyesine inecek. Bu durum bankacılıkta, e-post hizmetlerinde, internet alışverişlerde kullandığımız şifreleme yöntemlerinin yeniden tanımlanmasına, bizlerin alıştığımız güvenli iletişim sistemlerinin sil baştan değişmesine neden olacak.
Aynı zamanda bu yeni teknolojileri kullanacak yeteneğe ihtiyacımız var. İşimizin geleceğinde otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı ekonomik fayda neticesinde gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de 3.1 milyon iş artışı yaşanacak. Bunu başarabilmek için yetkinlik dönüşü gerçekleştirmek gerekiyor.
Ülkemiz dijital dönüşümün uluslararası endekslerinde büyük başarılara imza atıyor. Ülkemiz en son temmuz ayında yapılan e-devlet Gelişmişlik Endeksi’nde 193 ülke arasında çevrim içi hizmette 22. sıraya, e-katılım endeksinde 23. sıraya yükselmiştir. Avrupa Birliği 2020 e-devlet endeks çalışmalarında da 36 ülke arasında 4. sıradadır. Amacımız teknolojiyi kullanarak ilk 10 sırada yer almaktır.
Verinin değere dönüşmesinde kullanılan önemli araçlardan birisi de yapay zekâ. Önce veriyi üreteceğiz, sonra veriyi değere dönüştüreceğiz. Yapay zekâda olmazsa olmazımız; Türkiye’nin verisinden değer üretebilmek, yerli ve milli yazılımlar geliştirerek topluma ve ekonomiye katkıda bulunabilmektir.
Yapay zekâ, kuantum teknolojisi bir tercih meselesi değildir. Teknoloji hamlemizde kalkınma hedeflerimizin en büyük taşıyıcılardır. Dijitalleşen dünyada teknolojik dönüşümün etkisi ile üretilen veri miktarı oldukça artmaktadır. Bu devasa veriler yapay zekâ teknolojileri için benzersiz bir güç unsuruna dönüşmüş, yapay zekâ alanındaki gelişmelere ivme kazandırmıştır. Yapay zekâ sistemlerinde en önemli noktalardan biri de bu büyük verinin işlenme hızıdır. Kuantum bilgisayarlar, büyük verinin işlenmesi sürecini çok hızlı seviyeye getirecektir. Daha önce gerçekleştirilmesi mümkün olmayan işleri mümkün kılacak ve kolaylaştıracaktır. Yapay zekâ modelini güçlü kılan şey de beslendiği verinin miktarı ve çeşitliliğidir. Kuantum bunu sağlayacaktır.
İçerisinde bulunduğumuz yüzyıl veriyi dünya ekonomisine yön veren petrol kadar önemli hala getirmiştir. Haberleşme sistemlerinde iletilen toplam veri miktarının haberleşecek can sayısının sürekli artış oluyor oluşu, veri akışı ve analiz hızının da kaldıracak yüksek seviyede kuantum teknolojisine yatırım yapılmasını zorunlu kılmıştır. Sadece yapay zekâ değil alt yapımızı da ayakta tutabilmek için kuantum teknolojilerine yatırım yapmamız gerekir.
Kuantum teknolojilerinin şifreleri kolayca kırabileceği öngörülmektedir. Kuantum saldırılarına karşı sistemlerin savunulabilir olması için daha büyük şifreleme anahtarlarına ihtiyaç duyulabileceğini beklemekteyiz. Kuantum teknoloji sonrası yeni kriptografik yöntemlerinin hayatımıza gitmesi artık kaçınılmazdır. Bu bizim için hem şans hem büyük bir tehdittir. Şu an güvenli dediğimiz her teknolojimiz, Kuantum teknoloji ile güvensiz hale gelecektir.
Siber güvenliği yabancı çözümler ile sağlamanın sınır güvenliğini yabancı askere emanet etmek ile eş değerdir. Siber güvenliğin en zayıf halkasını insan oluşturur. Siber güvenlik alanında ekosistemin geliştirilmesi, insan yetiştirilmesi ve iyileştirilmesi hususunda da tüm paydaşlarla çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Bu alanda da Bilgi güvenliği rehberini çıkarmış olduk. Yeni versiyonda özellikle kriptoloji konusunda kuantum şifrelemeleri ve uygulamaları konusunu ele alıyoruz. Kuantum teknolojisi rehberde önemli bir yer edinecek.
Türkiye’nin ilk yerli ve milli baz istasyonu projesinde verdiğimiz destek, Sayın Cumhurbaşkanımız Recep Tayyip Erdoğan’ın dijital dönüşüm ve bu dönüşümü destekleyecek iletişim alt yapılarında yerleşme ve millileşme gayretlerine verdiği desteğin önemli bir göstergesidir. Aynı desteği biz kuantum bilgisayarlara da vereceğimizi taahhüt edebiliriz. Yerli ve milli üretilen her türlü yeni teknoloji, başta Cumhurbaşkanlığı olmak üzere kamu kurumlarında uygulamaya yönelik çalışmalarımıza her zaman devam edecektir. Kuantum teknolojileri alanında bugün bilgi sahibi olmazsak, gelecekte büyük zorluklar yaşarız. Bu teknolojilerin sürekliliğinin olması ve sürekli desteklenmesi gerektiğinin de altını çizmek isterim.”