Teknolojinin forsu elektrik kesilene kadar
Veri merkezleri dijital dönüşüm süreçlerinin motivasyonudur. İhtiyaçların çabuk tahlil edilebildiği konsantre bir biçimde teknolojinin kullanıldığı bu ‘yüksek teknoloji kontrol birimleri’ bir laboratuar gibi düşünülebilir. Üstelik bu laboratuarın deneysel çalışmaların değil bizzat aktif çalışmaların yapıldığı ve deneme yanılma yöntemine müsaade etmeyen bit yapıya sahip olduğunu belirten Necron Genel Müdür Yardımcısı Tuba Durmuşoğlu, şunları kaydetti:
- Veri merkezlerinin değişim ve gelişim hızı göz önüne alındığında; altyapı kurulurken dikkat edilmesi gereken temel noktanın modülerlik olduğu görülecektir. Modülerite beraberinde son teknolojiyi dolayısıyla verimliliği ve ölçeklenebilirliği getirecektir. Böylece ihtiyacın boyutuna göre yapılan adım adım ilaveler ile birçok anlamda mantıklı bir yatırım yapılmış ve tüm kaynaklar verimli kullanılmış olacaktır. Kesintisiz hizmet için de kurulacak yapı yine modüler yaklaşımla mümkündür. Zira modüler yapılar, paralel çalışabilme yada yerine çalışabilme kabiliyetleri ile birlikte gelirler. Veri merkezlerinin aktif bileşenleri zaten yıllardır bu prensipler ile çalışmaktadır burada yeni olan artık pasif bileşenlerinde bu mimariyi destekliyor olmasıdır. Artık kesintisiz enerji, iklimlendirme, enerji dağıtımı vb. pasif bileşenler de bu özellikleri içermekte ve bu mimarinin tüm avantajlarını veri merkezinin her noktasın da kullanılabilir kılmaktadır.
Veri merkezleri altyapı entegrasyonunda öncelikle yüksek kaliteli ve verimli bileşenler kullanılmalı. Proje; konusunda uzman ekipler tarafından hazırlanmalı ve uygulanmalı zira bu konu her müteahhidin yapabileceği bir inşaat işi olarak görülüyor. Bu bakış açısı altyapının projelendirilmesi ve entegrasyonu noktasında asıl sorun olarak önümüzde duruyor. Ben bu konuyu insan bedenine benzetiyorum.. veri merkezleri inşa edildikleri organizmanın yada binanın beynini temsil ediyor. Nasıl beyin konusunda uzmanlaşmamış bir cerraha bu müdahaleyi yapma yetkisi verilmiyorsa, her müteahhitte veri merkezi yapmamalı. Kısacası konu hakkında bir lisanslama mekanizması kurulmalı ve uygulanması konusunda prensipli olunmalı. Bu yöntem uluslararası arenada kullanılıyor ve Türkiye’de ki bazı projelerde karşılığını buluyor ancak tabana yayılmalı ve her projede uygulanır hale getirilmeli.”
Necron’un sloganı olan “Teknolojinin forsu elektrik kesilene kadardır” sözünü hatırlatan Tuba Durmuşoğlu, açıklamalarını şöyle sürdürdü:
“Temel olan enerjinin kendisidir. Enerjinin olmadığı yerde ne yüksek teknolojiden ne onun sunduğu performans ve avantajlardan nede varlığından söz etmek mümkündür. Enerjinin varlığı ve sürekliliği önemli olduğu kadar kalitesi ve niteliği de önemlidir. Aslında teknolojinin kullandığı tek girdi enerjidir dolayısıyla teknolojik bileşenin ömrünü ve performansını belirleyen ana kaynağın bu olduğunu söylemek yanlış olmaz. İşte burada biz devreye giriyoruz ve elektrik enerjisinin sürekliliğini, kalitesini güvence altına alıyoruz. Bunu yaparken de yatırım ve toplam satın alma maliyetleri ile işletme maliyetlerinin en düşük seviyede tutulması için yüksek teknolojiyi ve yenilikçi bakış açımızı kullanıyoruz.
İklimlendirme ise enerjinin kullanımından kaynaklı ısıl kayıpların ortamda yarattığı yan etkileri ortadan kaldırmak ve aktif sistemlerin ihtiyacı olan çevre koşullarını sağlamaktır. Hatta iklimlendirme o kadar ironiktir ki yeni tasarım projelerde veri merkezinin dışında bulunan ortamın klimatik koşulları verimlilik sağlamak amacıyla içeriye aktarılır. Problem sistemin varlığından kaynaklanır yani sistem yoksa iklimlendirmeye de gerek yoktur. Daha basit bir dille anlatmak gerekirse ortam önce bozulur, sonra düzeltilir. Bunu çevreyi kirletme potansiyeli olan fabrikaların arıtma tesisleri kurmasına benzetmek yanlış olmaz.”