“Teknolojinin yıkıcı değil, yapıcı gücüne inanıyoruz”
Teknolojinin hızlı gelişimi ve yaygın kullanımı ile birlikte e-ticaret hacmi her geçen gün artıyor. Bu alanda Türkiye’nin öncüleri arasında yer alan ve başarısını uluslararası arenaya da taşıyan Hepsiburada, yaptığı teknoloji yatırımları ve geliştirdiği uygulamalarla sektöre örnek oluyor.
Hepsiburada Teknoloji Direktörü Mert Hekimci, “Ticaretin dijitalleşmesine liderlik etme vizyonuna sahip, teknolojide doğmuş ve büyümüş bir şirket olarak, teknolojinin yıkıcı değil yapıcı gücüne inanıyoruz” diyor. BThaber olarak sorularımızı yönelttik, Hepsiburada’nın teknolojik vizyonunu kendisinden dinledik.
- Farklı alanlarda çalıştıktan sonra, iki yıl önce e-ticaret alanına hem de bu alandaki en büyük şirketlerden birine geçiş yaptınız. Bu alanı nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hepsiburada benim ilk e-ticaret deneyimim. Daha önce e-ticaret yapan yerlerde bulundum, e-ticaret projeleri yaptım ama tam anlamıyla böyle bir deneyimim ilk kez burada oldu. Kısaca şunu da belirtmeliyim ki, elektronik ticaret benim için farklı bir deneyim. Bu ölçekte e-ticaret yapmak için sıradan bilgi ve beceri yeterli olmuyor. Deneyim de yeterli olmuyor. Bu işe bakış açılarını ben yoğun biçimde çalışarak öğrendim. Ekibe dahil olacak insanların, dışardan gelen yazılımcı ve teknoloji uzmanlarının hepsinin e-ticaret hakkında yoğun bilgi sahibi olmasını beklemiyoruz. Sonuçta buradaki herkesi başka bir e-ticaret şirketinden transfer etmiyoruz. Bu insanlar farklı iş alanlarından gelebilirler. Ama buraya gelen insanları e-ticaret konusunda yoğun bir eğitim ve deneyimden geçirmek gerekiyor ve biz de bu doğrultuda çalışıyoruz. Örneğin sipariş yönetimi e-ticaret yapmayan bir yer için sistemdeki normal parçalardan biridir. Ancak bu kavram burada çok büyük bir rol oynuyor ve birçok işlemi bünyesinde barındırıyor. Dolayısıyla burada bununla ilgilenen ayrı bir ekip bulunuyor. Tabii e-ticaret, hızla gelişen teknolojiyle birlikte hızla gelişiyor ve dönüşüyor. Normal şirketlere baktığımızda herkes dijital dönüşümden bahsediyor ama bu durum bizim kanıksadığımız bir durum ve genlerimize işlemiş durumda.
- Yüzde 100 teknoloji temelli bir şirketsiniz ve teknoloji lideri olarak faaliyet gösteriyorsunuz. Ancak yine de iş birimleriniz var. Pazarlama ekibiniz, depo yöneticileriniz, sipariş takipçileriniz ve ayrıca iş ortaklarınızın var. Tüm bu birimlerden sizlere talepler geliyor. Son dönemlerde bu taleplerdeki en önemli değişimler neler oldu? Önümüzdeki dönem de de bu taleplerin nasıl şekilleneceğini düşünüyorsunuz?
İş birimleriyle doğal olarak çok yakın temastayız. En yakınımızda olan iş yöneticilerimiz de ürün yöneticileri. Ürün yöneticileri, klasik şirketlerde iş analisti olarak görev yapıyorlardı. Yeni dünyada ise biraz değişiklik oldu ve unvanları da değişti. Talep ve içerik öncelikli bir yapıya dönüştüler. Tabii ki bu grubun işi içinde teknolojinin bir parçası olmak da var. İş birimlerinin istekleri arasında 10 sene öncesiyle bugün arasında dramatik bir fark olduğuna emin değilim. Ancak şunu söylemek gerekir: Bence dünya genelindeki makro seviyede ekonominin geldiği nokta, her süreçte optimizasyona odaklanıyor. Artık dünya genelinde enflasyonist bir dönemden söz ediyoruz. Enflasyon ciddi bir sorun ve insanların satın alma gücü düştü. İş birimleri şu anda az sayıda çalışan ya da aynı sayıda çalışanla daha fazla işi, daha kısa sürede ve daha az hata payıyla yapmayı hedefliyorlar. Bunun için de herkes önce otomasyona yöneliyor. Bu bugün için yeni bir şey değil. Uzun zamandır farklı otomasyon yöntemleriyle farklı iş fonksiyonları otomatize edildi. Bu durum Türkiye için halen geçerli, çünkü burası hızlı bir ekosistem ve dinamik bir yapı ortaya koyuyor. Örneğin bir Avrupa ülkesi kadar uzun vadeli planlar yapmak ve yıllara yaymak bizim için pratik değil. Almanya gibi bir ülkenin gerektirdiği ayrıntı düzeyinde işlemeyeceğimiz çoğu senaryomuz olduğu için daha pratik olmamız gerekiyor. Pratik olmanın bedeli de bazen yolda düzenlemeler yapmaktır. Bu düzeltmeler sayesinde yol düzgün bir şekilde ilerliyor. Otomasyon ihtiyaçları, Türk insanının pratik zekasıyla veya pratik çözümlerle kapatılabilir. Bu konuda atılabilecek adımlar yoksa dijitalleşmek yerine eksik otomasyon adımlarını tamamlamak veya bazılarını birleştirmek gibi görevler ortaya çıkıyor.
- Bu noktada sanırım yapay zeka da devreye giriyor.
Hiçbir şeye sıfırdan başlamıyoruz. Her şeyin bir altyapısı var. Şimdi buna yapay zekayı uyarlamaya çalışıyoruz. Yani yapay zekayı bir asistan gibi kullanmaya çalışıyoruz. Çünkü otomasyon bir noktada yine insana dayanıyor, birinin bir düğmeye basması gerekiyor. Bunu yaparken de ekstradan bir açıklama eklenmesi gerekebiliyor. Kendi kendine içerik üretebilen, kendi kendine yorum yapabilen yapay zeka teknolojisiyle yapıyı güçlendirmeye çalışıyoruz. Örneğin kendinize bir telefon aldınız, beğendiniz ve Hepsiburada hakkında bir yorum yazmanız gerekiyor. Genelde insanlar yorum yapmaya üşenir. Biz ise müşterinin yerinize onun fikrini temsil eden cümleleri otomatik olarak oluşturarak müşteriyi yorum yapmaya teşvik ediyoruz. Böylece size özel ve çoğunluğu temsil eden bir yorumu paylaşmış oluyorsunuz. Bu işlerde kolaylık sağlaması ve iş ortaklarımız için de faydalı olur. Örneğin çok bilinen bir su markasının ürününü düşünelim. Şişenin boyutu ve içindeki su kalitesi gibi bilgiler internette yazıyor. Biz bu bilgileri girebilmek için uğraşıyoruz. İş ortaklarımız bunu yapmaktan kaçınıyor veya yanlış yapabiliyor. Bu konuyu her zaman geliştirmeye çalışıyoruz. Ancak şimdi gördük ki yapay zeka sayesinde bunu biz oluşturabiliyoruz. Zaten bu bilgileri yapay zeka internetten alıp bize söylüyor. Mesela elektrikli scooterın menzili şuymuş gibi bilgileri internet zaten veriyor. Rengi şu, açıklaması şu, müşterinin duymak isteyeceği metni de bize yazıyor. Bunları yapay zeka aracılığıyla besleyebiliyoruz.
- İş ortaklarınızdan bahsettiniz. Onlara yönelik nasıl bir teknoloji paylaşım ortamınız var?
Türkiye perakende sektörünün kaldıracı ve dijital dönüşümün lider oyuncularından biri olarak, yüzbinlerce işletmenin dönüşümüne katkı sağladık. Bugün 20 yılı aşkın bir tecrübeyle, 32’den fazla kategoride, 195 milyonu aşkın ürün çeşidiyle 12 milyon müşteriye ev sahipliği yapan dev bir platformuz. Bu dev platformun arkasında inanılmaz büyüklükte bir veri var ve farklı kullanıcı tercihlerine de hitap eden bir platform yaratmak durumundayız. Ödeme sayfasından ürün tavsiyesine; filtrelemeden kişiselleştirmeye kadar sürecin tüm aşamalarını adresleyen bir teknolojik altyapı çok önemli. Biz de 100 bini aşkın aktif satıcımız ve milyonlarca müşterimiz için tüm teknolojik altyapımızı ve sektör deneyimimizi sorunsuz, pürüzsüz ve güvenli bir alışveriş deneyimi sunabilmek için seferber ediyoruz. İş ortaklarımıza sunduğumuz çeşitli fırsatlar bulunuyor. Bunlardan biri de reklam platformumuz. Bu platform, uygulama içinde ve web sitesinde farklı konumlarda yer alınmasını sağlayarak, ürünün, mağazanın veya markanın öne çıkmasını sağlıyor. Kendi geliştirdiğimiz teknolojiyi kullanarak iş ortaklarımıza istedikleri bütçe ve zaman diliminde bu imkanı sağlıyoruz. Yapay zekayı kullanarak hangi işletmenin veya mağazanın bu platformda yer alması gerektiğini belirleyebiliyoruz. Burada fiyatlandırma da devreye giriyor. Biz bir pazar yeriyiz. Aynı su şişesini farklı satıcılardan alabilirsiniz. Hangi satıcının avantaj sağladığını, su şişesinin arkasındaki satıcının kim olduğunu belirlerken yapay zeka devreye giriyor. Satıcının kalite endeksi, fiyatı, teslim süresi gibi faktörleri görebiliyoruz. Arkada çalışan bir yapay zeka sayesinde bu karar veriliyor. Buyboks uygulamaları, müşteri satın al düğmesine bastığında, hangi satıcının sepete eklenmesi gerektiğini belirlemek için arkada çalışıyor.
- Tüm bu noktalarda birimler arasındaki sinerji nasıl ortaya çıkıyor?
Teknoloji grubumuzda yaklaşık bin kişi yer alıyor. Bu kişilerin bir bölümünü destek birimleri gibi düşünebilirsiniz. Yani yazılım üreten grupları destekleyen, teknoloji operasyonlarını yöneten, altyapı sistemlerini ayakta tutan bir grup. Ayrıca siber güvenlikten sorumlu başka bir grup daha var. Bunların üzerinde ise benim de temsil ettiğim grup yer alıyor. Bu grubu, bir ürünü satın almak ve tamamlamak için kullanılan tüm sistemlerden sorumlu gibi düşünebilirsiniz. Bir başka grup, ürün satın alındıktan sonrasında olan her şeyin teknolojisinden sorumlu. Başka biri pazar yerinin teknolojisini sağlıyor. Bu gruplar birlikte çalışarak bu platformu ayakta tutuyor. Ortak kullanılan bileşenlerimiz de var, birbirimizden bağımsız çalışan sistemlerimiz de var. Sonuçta bir çatı altında, ama bağımsız da çalışabilen bir yapı söz konusu.
Kendi teknolojilerimizi üretiyor ve bu alanlarda sürekli olarak yeni çalışmalar, projeler gerçekleştiriyoruz. Ürettiğimiz bu yeni teknolojiler, müşteri deneyimini daha da iyileştirmek ve ticareti dijitalleştirmek üzere bize destek veriyor. Artık geldiğimiz noktada ürettiğimiz bu yeni teknolojileri “Hepsiburada Tech” çatısı altında diğer paydaşlarımızın ve ilgilenenlerin kullanımına açmak üzere çalışmalarımıza başladık.
- Regülasyonlar sizi nasıl etkiliyor? Sonuçta Nasdaq’ta yer alıyorsunuz ve onların da teknoloji konusunda bazı düzenlemeleri vardır.
Biz teknoloji temelli bir şirketiz ve teknoloji altyapımızı, işimizin devamı için sürekli denetlememiz gerekiyor. Bu konuda düzenlemeler olmasa bile yine de şirketimizin sürekliliği için bunları yapmak zorundayız. Tabii Nasdaq’ta olmanın bize sağladığı avantajlardan bir tanesi de benzer denetimler. SOX uyum programları kapsamında denetleniyoruz, kendi iç denetimlerimiz de mevcut. Türkiye’dekiyle farklı ve ekstra yükümlülüklerimiz var. Bu tabii ki bazı kurumsal zorunlulukları beraberinde getiriyor. Ama aslında bunlar büyük ölçekli bir teknoloji firmasının zaten yerine getirmesi gereken sorumluluklar. Biz bunlardan çok uzak değiliz. Eksiklerimizi kapatmaya çalışıyoruz.
- Efsane Kasım ayına geldik. Bu dönemde satışlarınız büyük ölçüde artış gösteriyor ve bir dönem sonra tekrar standart seviyelerine geri dönüyor. Teknoloji altyapınızı bu döneme nasıl hazırlanıyorsunuz?
Kasım ayına doğru müşteri sayımız artmaya başlıyor. Tabii bunun için önceden altyapı kapasitemizi artırıyoruz. Örneğin beklenmedik yüklerle karşılaştığımızda altyapımızı esnek olarak büyüyebiliyoruz. Sunucularımızı da hazır hale getiriyoruz. Her şeyi hazır tutuyoruz. Yoğun taleplerle başa çıkabilmek için planlar yapıyoruz. Dönem sonrasında ise adım adım kapatıp normal düzene dönüyoruz. Bu dönemde bulut hizmetini dikkatli bir şekilde kullanmanız gerekiyor. Çünkü sonunda dövizle ödeme yapıyoruz. Orada bir plansızlık sonucu büyük zararlar yaşayabilirsiniz. Bu durumu bir musluk gibi düşünün. İhtiyaç olduğunda musluğu açıyorsunuz. İhtiyaç bittiğinde, yani dönem sonunda musluğu kapatıyorsunuz.