Temel hedef: Dijital teknolojilerle ülkemizin dünya sahnesinde rekabet gücünü artırmak
Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi Başkanı Dr. Ali Taha Koç, dijital dönüşüm sürecinin dünyayı yeniden şekillendirmekte olduğunu vurgulayarak “Bu doğrultuda nesnelerin internetinden 5G’ye, blokzincirden bulut bilişime, yapay zekâdan 6G ile hayatımıza girmesi beklenen ‘Duyuların interneti’ne kadar yeni ve yenilikçi teknolojilere koşar adımlarla ilerliyoruz” değerlendirmesini yaptı.
Dr. Ali Taha Koç, “İçinde bulunduğumuz yüzyıl veriyi dünya ekonomisine şekil veren petrol kadar önemli kılıyor” ifadesini kullanarak konuşmasına başlayıp “Bütün nesnelerin konuşabildiği günümüzde, büyük veri ve yapay zekâ sayesinde dijital ortamınızı aydınlatabilirsiniz. Yapay zekâ, akıllı finans sistemlerinden akıllı ulaştırma sistemlerine, akıllı eğitimden akıllı sağlık uygulamalarına kadar birçok alanda kullanılmakla kalmıyor, her geçen gün daha da zeki hale geliyor” dedi.
‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’ ile kamu sektöründe yapay zekânın kilidini açtık
Koç, ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’nden bahsederek konuşmasına şöyle devam etti: “Bu kapsamda; yapay zekâ alanı bir tercih meselesi değil bir zorunluluktur. Bu bilinçle, ‘Dijital Türkiye’ vizyonumuz ve ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ doğrultusunda; Dijital Dönüşüm Ofisimiz ile Sanayi ve Teknoloji Bakanlığımız koordinasyonunda hazırlanan ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejimiz’ yayımlandı. Nitekim yayımladığımız ‘Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi’ ile kamu sektöründe yapay zekânın kilidini açtık. Stratejinin vizyonu; ‘Müreffeh bir Türkiye için çevik ve sürdürülebilir yapay zekâ ekosistemiyle küresel ölçekte değer üretmek.’ 6 stratejik öncelik kapsamında; 24 amaç ve 119 tedbir belirlendi. Hayata geçirilecek tedbirler sayesinde 2025 yılına gelindiğinde; yapay zekânın GSYH’ye katkısını yüzde 5’e çıkarmayı, yapay zekâ alanında 50 bin yeni istihdam oluşturmayı, bu alanda lisansüstü mezun sayımızı 10 bine çıkarmayı ve uluslararası yapay zekâ endekslerinde ilk 20 ülke arasına girmeyi hedefliyoruz.” Yapay zekâ çalışmalarının bununla sınırlı olmadığını belirten Dr. Ali Taha Koç, “Dijital Dönüşüm Ofisimiz ve Gazi Üniversitesi iş birliğinde gerçekleştirilen ‘Türk Beyin Projesi’ ile yapay zekâ algoritmalarının beyin tümörü olan hastaların MR’larını incelemesi ve beyinde bulunan anormal bölgelerin tespitini ve sınıflandırılmasını yapması sağlandı. Yapılan çalışma Gazi Hastanesi sistemine entegre edilerek hâlihazırda hastaların tanılarında kullanılıyor. ‘Türk Beyin Projesi’nin, ülke genelinde hastanelerde kullanılması çalışmalarına da devam etmekteyiz” dedi. Koç, benzer şekilde Dijital Dönüşüm Ofisi ‘Sayısal Göz Projesi’nin (The Digital Eye) yakın zamanda paylaşacakları bir diğer çalışmaları olduğuna dikkat çekerek “Mamografi görüntülerinin değerlendirilmesinde yeni bir ‘Göz’ olarak kullanılmaya başlanacak yapay zekâ çalışmamız; Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi İbni Sina Hastanesi ile Başkent Üniversitesi Ankara Hastanesi’nde test edilmekte” dedi.
Etkin ve etkili eğitim sistemi için büyük veri ve yapay zekânın kullanımını önemsiyoruz
Teknolojik ilerlemelerle birlikte büyük veri ve yapay zekâ teknolojilerinin eğitim alanındaki yerlerini almasının kaçınılmaz olduğunu vurgulayan Dr. Ali Taha Koç, “Öğrencilerin bilgiye erişim çabasında dijital teknolojileri kullanıyor olması, kitaplarla teknolojik çözümlerin zaman içerisinde yer değiştirmesine neden olacak. Geleceğin öğrencileri, bir konu hakkındaki bilgilerini artırmak için kitap yerine video, animasyon ve artırılmış gerçeklik gibi uygulamaları tercih edecek. Hatta öğretmenlerinin yanı sıra yapay zekâ uygulamalarına sorular yönelterek, sorularına kendi algı düzeylerinde hazırlanmış video, animasyon ve artırılmış gerçeklik uygulamalarıyla cevap bulabilecekler. Dijital Dönüşüm Ofisi olarak, ülkemizde, etkin ve etkili bir eğitim sisteminin oluşturulabilmesi amacıyla, eğitim alanında büyük veri ve yapay zekâ teknolojileri kullanımını önemsiyoruz. Bu bağlamda, 11. Kalkınma Planında yer alan, eğitim sistemine ilişkin veri tabanlarının bütünleştirilerek eğitsel veri ambarı oluşturulması ve verilerin yapay zekâ teknolojileriyle işlenmesi hususları, konuya verdiğimiz önemin yegâne göstergesidir” şeklinde konuştu. “Bu sayede, eğitim sistemindeki kurum ve kuruluşların veri analiz kabiliyetleri güçlendirilerek veriye dayalı planlama ve yönetim sistemlerinin hayata geçirilmesi sağlanacak” ifadesini kullanan Koç, “Ayrıca analiz edilen verilerden hareketle, kişiye özel, beceri ve kabiliyet merkezli bir eğitim sistemi inşa edilerek eğitim materyal ve altyapılarının, güncel teknolojiye uygun olarak hızla geliştirilmesine imkân sağlanacak” şeklinde konuştu.
Dijital dönüşüm akımına dair bilgi ve deneyimler DDO tarafından okullara aktarılacak
Dr. Ali Taha Koç, “Temel eğitimden başlayarak eğitim sistemimizin yeniden yapılandırılması ve mevcut insan kaynağımızın günün şartlarına adapte edilebilmesi için ihtiyaç duyulan eğitim ve sertifika programlarının hazırlanması oldukça önem arz etmekte” ifadesini kullanarak dijital çağa hızla geçtiğimiz şu günlerde, eğitim sistemimizde nasıl bir dönüşümün yaşanacağına ilişkin olarak farklı disiplin ve bakış açılarını irdelemenin önemine dikkat çekti ve konuşmasını şöyle sürdürdü: “Doğrudan eğitim öğretim amacıyla kullanılmaya başlanan uzaktan eğitim sistemleri her ne kadar Covid-19 öncesi dönemde var olsa da, salgın sürecinin yaşandığı günümüzde, tüm dünya genelinde yaygın olarak kullanılmaya başlandı. Bununla birlikte açık öğrenme kaynakları, sosyal ağlar, ders videoları ve açık çevrim içi dersler de artık öğrenme sürecinin bir parçası haline geldi. Öğrencilerimiz; ülkemizdeki ve dünyanın dört bir yanındaki uzaktan eğitim imkânlarına erişebilmekte ve algı düzeylerine cevap verebilecek nitelikte birçok eğitim materyaline ulaşabilmekte. Ayrıca farklı coğrafyalarla iş birliği yaparak açık kaynak projelere paydaş olup bilgi ve becerilerini paylaşım yoluyla geliştirebilmekteler. Eğitimde dijital dönüşümden beklenen faydanın sağlanabilmesi ancak ve ancak altyapı ve yatırımlarının zamanında yapılmış olmasına bağlıdır. Bu nedenle dijital dönüşüm sürecinde yapılan altyapı yatırımlarını önemsiyor ve önceliklendiriyoruz.” Dijital Dönüşüm Ofisi ile MEB Mesleki ve Teknik Eğitim Genel Müdürlüğü arasında ‘Bilişim Teknolojileri Alanı Siber Güvenlik Dalı’ öğrenci ve öğretmenlerinin siber güvenlikteki yeterliliklerinin artırılması amacıyla iş birliği protokolü imzalandığına dikkat çeken Koç, “Bu iş birliği protokolüyle; toplumsal ve sektörel ihtiyaçlara dijital teknolojilerin entegrasyonuyla çözüm yaratan, buna bağlı olarak hayatın her alanında büyük kolaylık ve tasarruf sağlayan ve yaratıcılıkla inovasyonu merkeze alan dijital dönüşüm akımına dair bilgi ve deneyimlerin, Cumhurbaşkanlığı Dijital Dönüşüm Ofisi aracılığıyla profesyonel şekilde okul, öğretmen ve öğrencilerimize aktarılması hedeflenmekte” açıklamasını yaptı.
Siber savunma için gerekli nitelikli insan kaynağını yetiştirmek işimizin en önemli parçası
Koç, “Dünyamızın giderek daha fazla ‘dijital’ hale geldiğine şüphe yok ancak ‘çevrim içi’ ve ‘çevrim dışı’ yaşamlarımız arasında sağlıklı bir denge kurmak her zamankinden daha fazla önem kazandı” değerlendirmesinde bulunarak şunları kaydetti: “Hızla artan siber tehditlere karşı vatandaşlarımızın, kurumlarımızın ve dijital altyapılarımızın korunmasına her zamankinden daha fazla ihtiyaç duyuyoruz. Siber savunma kavramının içinde sadece idari ve teknolojik altyapı bulunmuyor. Bunları yönetecek, üretecek ve geliştirecek nitelikli insan kaynağıyla toplumun her düzeyinde geliştirilmesi gereken farkındalığı temin etmek de işin önemli bir parçası. Bu farkındalığı artırmak için de çocuklarımız ve gençlerimiz için 81 İlde 81 Siber Kahraman Projesi, Siber Küme eğitimleri, Teknofest çatısı altında Hackİstanbul, HackZeugma ve bu sene yapacağımız HackKaradeniz gibi CTF yarışmaları, Siber Zekâ Bilgi Yarışmaları, kamu spotları, çizgi filmler ve sosyal medya paylaşımları ile faaliyetlerimizi sürdürüyoruz. Türkiye’nin ilk siber güvenlik lisesi henüz ikinci yılı olmasına rağmen en yüksek puan diliminden öğrenci alma başarısı gösterdi. Fen lisesi düzeyindeki öğrencilerimizin bu alanı tercih etmesi, kaliteli siber güvenlik uzmanlarının yetişmesi adına umut verici. Yerli ve milli siber güvenlik ekosistemimizi yakından tanıyarak yetiştirilecek bu öğrenciler, orta vadede ülkemiz için çok önemli bir kazanım olacak.” Gençlere yönelik proje destekleri hakkında bilgi veren Koç, şu detayları paylaştı: “Teknopark İstanbul Mesleki ve Teknik Anadolu Lisesi’sinde siber güvenlik eğitimleri veriliyor. Siber Güvenlik Laboratuvar kurulumu ve altyapı desteği sağlanıyor. Siber Güvenlik Kampı, Dijital Tayfa, Siber Güvenlik Bitirme Projeleri Yarışması, Cyber Anadolu, Fikir Maratonu düzenleniyor. Türksat-5A’nın Yolculuğu Dijital Resim Sergisi ve Uzay-10 Yarışması ve Uydu Haberleşme Teknolojileri Eğitimi organize edilmekte. Cumhurbaşkanlığı Millet Kütüphanesi İnovasyon Merkezi Atölyeleri’nde; Oyun Atölyesi, Apple Atölyesi, Siber Güvenlik Atölyesi, Yapay Zekâ ve Mekanik Atölyesi düzenlenip 23 Nisan Özel – Çocuklar İçin Python ile Programlama Eğitimi veriliyor ve Google Oyun Akademisi sürdürülüyor.”
Dijital dönüşüm vaadinin anahtarı: Tüm alanlarda entegre ve tutarlı politikalar geliştirmek
Pandemiyle birlikte yeni nesil teknolojilerin hayatın vazgeçilmez bir parçası haline geldiğine dikkat çeken Dr. Ali Taha Koç, “Son yıllarda dijital dünyada geçirdiğimiz süre hızla artıyor. Pandemi sürecinde bu sürenin daha da arttığını rahatlıkla söyleyebiliriz. Fiziksel mesafeleri korumak zorunda kaldığımız bu süreçte insanlık dijital teknolojilerle birbirine yakın kalabildi, hayat eve sığdırıldı. Koç, “Kamu kurum ve kuruluşlarımızın sunduğu elektronik hizmetlere tek noktadan, hızlı ve güvenli erişimi sağlayan e-Devlet Kapısı başlı başına bir başarı hikâyesidir” değerlendirmesini yaparak “Kamu perspektifinden dijital dönüşüm vaadini ortaya çıkarmanın anahtarı tüm alanlarda entegre ve tutarlı politikalar geliştirmekten geçmekte. Gerek sunulan hizmetlere ulaşım kolaylığı gerekse de ihtiyaç duyulan pek çok hizmetin bu süreçte entegre edilmesi e-Devlet Kapısı’na ilgiyi artırdı. 22 kamu hizmetiyle açılan e-Devlet Kapısı üzerinden, bugün 863 kuruma ait 6.390 adet hizmet sunulmakta. Diğer yandan kullanıcı sayımız da 59 milyonu aştı” dedi ve 31 Aralık 2021 tarihi itibarıyla ‘Adrese Dayalı Nüfus Kayıt Sistemi Sonuçları’na göre verileri şöyle aktardı: “Şifre zarfı alma yeterliliği bulunan 16 yaş ve üzeri toplam nüfusumuzun yüzde 90’ı e-Devlet Kapısı kullanıcısı. 16-29 yaş arası nüfusun yüzde 83’ü, 30-44 yaş arası nüfusun yüzde 98’i, 45-64 yaş arası nüfusun yüzde 93’ü ve 65 yaş üstü nüfusun ise yüzde 76’sı e-Devlet Kapısını kullanıyor. Özellikle 65 yaş üstü kullanıcı oranımıza dikkatinizi çekmek istiyorum. Yaş grupları arasında yüzde 76 oranıyla en düşük kullanıcı yüzdesine sahip 65 yaş üstü kullanıcı sayımız yaklaşık 6,3 milyondur.” “65 yaş üstü kullanıcı sayımızı artırmak ve özellikle pandemi döneminde sağlıklarını korumak amacıyla evden çıkmadan işlem yapabilmeleri amacıyla pilot bir proje başlattık. ‘Adrese Teslim Şifre Başvurusu Hizmeti’nin pilot uygulaması neticesinde 65 yaş üstü olup daha önce şifre almamış vatandaşlarımıza, başvurmaları halinde şifrelerini evlerinde teslim ediyoruz. Artık yaşlılarımız şifre almaya gelemiyorsa biz onlara gidiyoruz” bilgisini veren Koç, şu noktalara dikkat çekti: “Engelleri, e-Devlet Kapısından verilen hizmetlerle aşmaya çalışıyoruz. Ancak burada özellikle kadınlarımıza sesleniyorum: Şifre zarfı almayan toplam 6,9 milyon kişi kaldı. Amacımız ülkemizde herkesin e-Devlet Kapısını etkin şekilde kullanması. Şifre zarfı almayan kadın nüfusumuz oranı maalesef yüzde 90. Yani şifre zarfı almayan toplam 6,9 milyon kullanıcının 6,1 milyonunu kadınlarımız oluşturmakta. Kadınlardan ricam; e-Devlet Kapısı şifresi almaları ve sunulan hizmetleri daha aktif kullanmaları.”
e-Devlet Kapısına giriş sayısı 6 milyarı aştı
Pandemi öncesi, yani Aralık 2008’den 2020 başına kadar e-Devlet Kapısına toplam giriş sayısının 3,8 milyar olduğunu hatırlatan Koç, “2020 yılı sonrası ise gerek pandeminin etkisi gerekse de sunulan hizmetlerin vatandaşlarımıza daha fazla dokunmasıyla e-Devlet Kapısına giriş sayısı 6 milyarı aştı. Giriş sayıları, son yıllarda e-Devlet Kapısı üzerinde yaptığımız çalışmaların doğruluğunu bizlere bir kez daha gösterdi. Kaldı ki yapmış olduğumuz e-Devlet Kapısı memnuniyet anketi sonuçları da vatandaşlarımızın yüzde 95’inin e-Devlet Kapısı hizmetlerinden memnun olduğunu göstermekte. e-Devlet Kapısı aracılığıyla sunulan bilgi ve hizmetlerin mümkün olan en geniş kitleye sunulabilmesi ve erişilebilirliğinin tüm vatandaşları kapsayabilmesi, en önemli hedeflerimiz arasında. Sadece e-Devlet Kapısında sunulan hizmetlerin sayısının artırılmasına yönelik çalışmalara değil aynı zamanda hizmet kapsamının genişletilmesine ve bütünleşik hizmetlerin dijital ortama aktarılmasına da hız vermiş durumdayız. ‘Araçlarım’ ve ‘İkametgâhım’ bütünleşik hizmetlerinden sonra ‘Çalışma Hayatım’ bütünleşik hizmeti de e-Devlet Kapısı’nda açıldı. Vatandaşlarımızın iş arama, çalışmaya başlama, sigorta, emeklilik, mesleki yeterlilik gibi çalışma hayatlarına dair tüm iş ve işlemleri bütünleşik bir yapıda gerçekleştirebilecekleri ‘Çalışma Hayatım’ bütünleşik hizmeti 100 milyonun üzerinde kullanıldı. Benzer şekilde ‘Araçlarım’ bütünleşik hizmeti 251 milyonun üzerinde, ‘İkametgâhım’ bütünleşik hizmeti ise 17,5 milyonun üzerinde kullanıldı” açıklamasını yaptı.
‘Kamu Bulut Bilişim Stratejisi ve Eylem Planı’ ile kamu hizmetlerinin çeşitliliği ve kalitesi artırılacak
Dr. Ali Taha Koç, ‘Dijital Türkiye Endeksi’ gibi ‘Kamu Bulut Bilişim Stratejisi ve Eylem Planı’nın da ‘Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programları 2022 Yılı Tedbirleri’ arasında yer almakta olduğuna dikkat çekerek 2022 yılı içerisinde bütün bu çalışmaların sonuçlarının görüleceğinin altını çizdi. ‘Kamu Bulut Bilişim Stratejisi ve Eylem Planı’nın; kamu sektöründe yeni nesil dijital teknolojilerden en üst seviyede yararlanmak üzere yürütülen en önemli çalışmalardan bir tanesi olduğunu vurgulayan Koç, “2022 yılının ilk yarısında yayımlamayı hedeflediğimiz bu stratejiyle birlikte başta maliyet tasarrufu sağlamak üzere dijital kamu hizmetlerimizin çeşitliliğini ve kalitesini daha da artırmış olacağız” dedi. Diğer yandan ‘Dijital Türkiye’ vizyonunun ve ‘Milli Teknoloji Hamlesi’nin 21’inci yüzyılın en kıymetli değeri olan veri odaklı bir yaklaşımla şekillendiğinin altını çizen Koç, “Milli bir değer olarak gördüğümüz verimizin korunması 2022’de de en önemli başlık olarak ajandamızda yerini koruyacak. Milli ve yerli teknolojinin teşvik edilmesi, bu anlamda nitelikli uzman yetiştirilmesine yönelik hedeflerimizi hayata geçirmek de 2023 Vizyonumuz kapsamında önemli gündem başlıklarımız arasında yer almakta” şeklinde konuştu.
ULAK’ın tüm operatörlerimizin tercihi haline gelmesine vesile olduk
“Dijital dönüşümde bir dönüm noktasındayız ve Covid-19 sonrası ekonomilerimizin ve toplumlarımızın geleceği, bu süreci ne kadar iyi yönettiğimizle doğru orantılı olacaktır” ifadesini kullanan Koç, “Bu doğrultuda Dijital Dönüşüm Ofisi olarak; nihai ürün ve hizmetlerin dijitalleşmesi, kullanımlarının yaygınlaştırılması, iş süreçlerinin dijitalleşmesi ve dijital olarak etkinleştirilmiş yeni pazarlar ve iş modellerinin oluşturulması konusundaki çalışmaları da sürdürmekteyiz” şeklinde konuştu. Koç, şu noktalara dikkat çekti: “Teknolojiyi sadece tüketen değil üreten bir Türkiye olmak için, ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ sloganıyla çıktığımız yolda, geliştirilmesini desteklediğimiz yerli ve milli teknolojilerin, başta kamu olacak şekilde tüm sektörlerde yaygınlaştırılmasına yönelik çalışmalarımızı sürdürmekteyiz. Ülkemizin haberleşme alanındaki dışa bağımlılığını azaltmak, 5G’ye giden süreçte mobil işletmecilerin şebekeye ilişkin yapacağı donanım ve yazılım ihtiyaçlarını karşılamak ve elektronik haberleşme sektöründe yerli ve milli bir üretim ekosisteminin hayata geçirilmesini sağlamak amacıyla ‘Yerli ve Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi’ geliştirildi. Bu projenin somut bir çıktısı olan, Türkiye’nin ilk yerli ve milli baz istasyonu ULAK’ın, Cumhurbaşkanlığı yerleşkesinde kurulum ve kullanımına öncülük ederek ULAK’ın tüm operatörlerimizin tercihi haline gelmesine vesile olduk. Firmaların üretkenliği artırmaları için dijital araçların potansiyelini açığa çıkarmak, başarılı bir yayılımı gerektirir. İletişim altyapıları ve hizmetleri, dijital teknolojilerin kullanımının temelini oluşturur. Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’nin mobil iletişim altyapısının ULAK baz istasyonlarıyla karşılanmaya başlanması, Sayın Cumhurbaşkanımızın, dijital dönüşüm ve bu dönüşümü destekleyecek iletişim altyapılarında yerlileşme ve millileşme gayretlerine verdiği desteğin önemli bir göstergesi. Geldiğimiz noktada, Mart 2022 itibarıyla, toplam 1.764 adet yerli ULAK baz istasyonu faaliyet göstermekte.” Stadyumdaki izleyicilerin, maçlarda baz istasyonu olarak ULAK’ı kullanabildiklerinin ve maçta olup bitenleri anlık olarak sosyal medyalarından paylaşabildiklerinin, görüşmelerini yapabildiklerinin altını çizen Koç, ULAK’ın sorunsuz bir şekilde hizmet verdiğini vurguladı ve “ULAK projesiyle nasıl 4.5G’yi ülkemize kazandırdıysak, 5G’yi de kazandıracağımıza olan inancımız tam” değerlendirmesinde bulundu. Bu tür teknolojilerde bilgi birikiminin hep bir önceki teknolojinin üstüne koyarak geliştiğini dile getiren Koç, “4G’yi yapmadan 5G yapamayacağımız gibi 5G yapmadan da gelecek nesil iletişim altyapılarında söz sahibi olamayız. 4G herkesi birbirine bağlarken, 5G her şeyi birbirine bağlamak için geliştirilmiş bir teknolojidir. Pandemi döneminde bağlantı, insanları sanal olarak kavuştururken, fiziksel olarak da tedbirlere uymalarını sağlamanın en etkili aracı oldu. Bizler de yaptığımız çalışmalarla yerli ürünlerle herkes bağlanana kadar durmayacağız. Şunu biliyoruz ki dijital dönüşüm ancak iletişim ağlarına yüksek kaliteli erişim sağlandığında gerçekleştirilebilir. 5G’ye giden yolda ‘Milli 5G Haberleşme Şebekesi Projesi’nin ilk fazı Mart 2021’de tamamlandı ve hedeflenen ürünlere yönelik prototipler üretildi. Bu ürünlerin olgunlaşması ve ticarileştirilmesi önümüzdeki süreçte en öncelikli hedefimiz arasında yer almakta” açıklamasını yaptı.
Türksat 5B uydusu Türkiye’nin uydu veri iletişim kapasitesini 15 kattan fazla artıracak
Dr. Ali Taha Koç, Türkiye’nin yeni nesil haberleşme uydusu olan Türksat 5B’nin SpaceX’in Falcon 9 roketiyle yörüngeye fırlatıldığını hatırlatarak “1994 yılında Türksat 1B’nin uzaya fırlatılmasından 2021 yılındaki Türksat 5B’nin yolculuğuna, ülkemizin ‘uzayda biz de varız’ demesinin üzerinden tam 27 yıl geçti. Ülkemizde yerli imkânlarla geliştirdiğimiz ilk haberleşme uydumuz olacak olan Türksat 6A’yı da yakın bir zamanda fırlatacağız” dedi. Türksat 5B uydusunun ülkemiz için çok önemli olduğunun ve çok şey ifade ettiğinin altını çizen Koç, şunları kaydetti: “Veri trafiğine yönelik artan talep daha fazla bant genişliği gerektiriyor. 2002 yılında saniye başına 100 GB olan veri transferi miktarının, 2022 yılında 150.700 GB’a çıkması beklenmekte. Dünya genelinde internet kullanan tahmini insan sayısı 2019’da 4,1 milyarken 2021’de bu rakam 4,9 milyara ulaştı. Çok büyük bir rakam olarak gözükse de, bu değer yaklaşık 2,9 milyar insanın çevrim dışı olduğuna vurgu yapıyor. Yani dünya nüfusunun neredeyse üçte ikisi çevrim içi iken, maalesef üçte biri hâlâ çevrim dışı. Bu doğrultuda, Türkiye’nin uydu veri iletişim kapasitesini 15 kattan fazla artıracak olan Türksat 5B uydusunun sağlayacağı yüksek veri kapasitesiyle, ülkemizde karasal altyapıyla erişilemeyen yerlere ulaşılabilecek ve internet altyapısı kurulabilecek” açıklamasını yaptı.
Çocukların resimlerinin kolajıyla bir ‘Türksat-5B NFT’si oluşturduk
“Biraz önce de bahsettiğim Türksat-5A’nın yolculuğunu çocuklarımızın gözünden dijital bir resim sergisine dönüştürdük” bilgisini veren Koç, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çocuklarımız sınır tanımayan özgür hayal güçleriyle Türksat-5A’nın serüvenini resmettiler. Şunu söyleyebilirim ki çocuklarımızın uzaya ilgisi muhteşem. Daha sonra bu resimler yapay zekâyla; İbrahim Çallı, Vincent Van Gogh ve Katsushika Hokusai gibi ünlü ressamların gözünden yeniden yorumlandı. Bu ilgiyi canlı tutmak ve artırmak için de gelişen dijital teknolojiler doğrultusunda farklı çalışmalara da imza atmaktayız. ‘Türksat 5A’nın Yolculuğu Dijital Resim Sergimiz’deki resimlerden oluşan #NFT eser, Türksat 5B’yi uğurladı! Sergideki tüm resimlerin kolajıyla bir ‘Türksat-5B NFT’si oluşturduk. 81 ilimiz ve Azerbaycan’dan seçilen 82 şanslı öğrencimizin resimlerini de NFT’ye çevirdik. Bilim ve sanata olan ilgilerini artırmak için çocuklarımızı yenilikçi teknolojilerle buluşturan projeleri önemsiyoruz. Bu projemizle de gençlerin ilgisini; geleceğin teknolojilerinden biri olarak gördüğümüz blokzincire çekmeyi hedefliyoruz. ‘Milli Teknoloji Hamlesi’ ruhuyla; öğrenen, çalışan ve üreten gençlerimizin yenilikçi teknolojilerde de ülkemizi öncü yapacağına inancımız tam. Hatta Sayın Cumhurbaşkanımız Elon Musk ile yaptığı görüşmede bu anlamlı NFT’yi hediye etti. Son birkaç yıldır üretilen sanat eserleri, NFT olarak blokzincir altyapısına bağlanıyor.” Bu noktada özellikle gençlere seslenen Koç, değişimlerin yeniden yapılandırmayı gerektirdiğinin altını çizerek “Blokzincir tek bir teknolojiden ziyade birçok teknoloji ve ‘tema’dan faydalanan bir veri işleme modelidir. Bu teknoloji sadece kripto paralardan oluşmuyor. Eğitimden sağlığa, tarımdan hukuka birçok potansiyel uygulama alanına sahip. Bu sebeple kendinizi geleceğe hazırlarken, yeni nesil dijital teknolojilerin iş süreçlerinde ve sosyal hayatta köklü değişiklikleri de beraberinde getireceğini unutmayın.”
Rakiplere üstünlük almış olduğunuz patent sayesinde sağlanabilir
Ürünleri geliştirmek kadar ‘onları korumanın’ da çok önemli olduğuna dikkat çeken Dr. Ali Taha Koç, “Buluşlar patent ile koruma altına alınmadığı zaman, Ar-Ge faaliyetleri süreci boyunca harcadığınız zaman, emek ve ekonomik harcamalar bir anda kaybolabiliyor. Rekabetçi olan piyasa koşullarında, almış olduğunuz patent sayesinde rakiplerinize üstünlük sağlayabiliyorsunuz. Patentli olmak maliyeti artırsa da, firmalara büyük kazançlar sağlayabileceğine de şüphe yok” şeklinde konuştu. Koç, Ar-Ge çalışmalarının küresel rekabetin önünü açtığını vurgulayarak şunları aktardı: “Dijital dönüşüm ve Ar-Ge sayesinde, ‘gelişmiş ülkelerin teknolojiyi, gelişmekte olan ülkelerin de ürünleri ürettiği’ uluslararası iş bölümünde köklü değişimler yaşanmakta. Özellikle pandemiyle mücadele ettiğimiz bu günlerde, dijital teknolojiler ve büyük ölçekli veri akışlarının hayatımızı değiştirdiğini görüyoruz. Haziran ayında, 2021 yılının en değerli 100 markası açıklandı. 2020 yılında Covid-19 etkisiyle yaşanan ekonomik krize rağmen, 100 küresel markanın toplam marka değerleri yüzde 42 artarak 7 trilyon dolara ulaştı. Bugün geldiğimiz noktada dijital ekosistemimiz elde ettiği yetkinlikler bakımından dünyada ön plana çıkmaya başladı.”
Küresel rekabette ön plana çıkmak için güçlü bir dijital ekosistem gerekmekte
Koç, 2020 yılında 1 milyar dolar değerlemeyi aşan Peak Games’in ülkemizden çıkan ilk ‘unicorn’ olduğunu hatırlatarak konuşmasını şöyle sürdürdü: “Devamında 7,6 milyar dolar değere yükselen Getir ile mobil oyun geliştiricisi Dream Games bir milyar doların üzerinde değere ulaşarak ülkemizden çıkan yeni ‘unicorn’lar oldu. Artık hedefimiz ‘decacorn’lar çıkarmak derken, e-ticaret platformu Trendyol, 16,5 milyar dolar değerlemeyle Türkiye’nin ilk ‘decacorn’ şirketi oldu. Insider; 2012 yılında kurulmasına rağmen geçtiğimiz günlerde 121 milyon dolar yatırım alarak bir milyar dolar değerlemeyi aşıp ülkemizin yazılım alanındaki ilk ‘unicorn’ şirketi olma başarısını gösterdi. Gartner’ın raporuna göre kendi sektöründe dünyadaki en büyük 3 markadan biri olan Insider; Türkiye’den çıkmış küresel bir yazılım şirketi olma gururunu bizlere yaşattı. Unutmayalım ki bu firmalar bulundukları konuma bir günde ulaşmadı. Markalaşan bu başarıların altında, dijital iş modellerinin yanı sıra Ar-Ge alanında gerçekleştirilen yatırımlar da yer alıyor. Küresel rekabette ön plana çıkmak için güçlü bir dijital ekosisteme sahip olmak gerekmekte.” Bu noktada ülke olarak oluşturduğumuz kümelenme modelleriyle önemli yol aldığımızı dile getiren Koç, “Nitekim ‘Türkiye Yapay Zekâ İnisiyatifi’ndeki ‘startup’ sayımız 225’e yükseldi. Sürekli de artış eğiliminde. Bu ‘startup’lar yapay zekâ alanında görüntü işleme, makine öğrenmesi, öngörü ve veri analitiği gibi alanlarda yeni teknolojiler geliştiriyor ve ‘unicorn’ olma yolunda emin adımlarla ilerliyorlar. Kaldı ki ‘Startups.watch 2021’e göre Türkiye geçen yıl ilk kez ‘süper lig’e yükseldi. Tüm Avrupa ülkeleri arasında en çok yatırım çeken 10’uncu ülke konumuna geldik. Bu gelişmeler ışığında sektöre ciddi ölçüde yabancı yatırım girişi olduğunu da gördük. Bunun bir sonucu olarak ülkemiz 2021 yılında bir önceki yıla göre yüzde 11 büyüdü. GSYH’yı oluşturan faaliyetler incelendiğinde; bilgi ve iletişim faaliyetleri yüzde 20,2 artarak ülke ekonomisine en fazla katkı sağlayan sektörler arasında yerini aldı” şeklinde konuştu. Dr. Ali Taha Koç, şu noktalara dikkat çekti: “Milattan önce 500’lerde yaşayan Herakleitos’un da dediği gibi ‘Değişmeyen tek şey değişimin kendisidir.’ Bu değişim ve dönüşüme hızlı adapte olanlar, 2021 yılının en değerli 100 Markasında olduğu gibi, rekabette de öne çıkıp değişime yön verebilmekte. Dijital Dönüşüm Ofisi olarak temel hedefimiz; bu dönüşümü sürdürülebilir kılarak dijital teknolojilerin kullanımı yoluyla ülkemizin dünya sahnesinde rekabet gücünü artırmaktır. Bunu da değerli paydaşlarımızla birlikte başaracağız.”
Gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de 3,1 milyon iş artışı yaşanacağı öngörülüyor
Koç, teknolojik gelişmelerin kitlesel işsizliğe yol açmadığını yaşayarak öğrendiğimizi vurgulayarak “Bunun yerine iş gücü piyasasında dönüşümlere yol açtılar. Yapılan çalışmalarda gelecek 5 yıl içerisinde tüm çalışanların yüzde 50’sinin yeni beceriler kazanması gerektiğine vurgu yapılmakta. 2000’li yılların başında birisi size sosyal medya ‘influencer’ı veya otonom araba mühendisi olmak istiyorum dese, muhtemelen anlamsız gözlerle bakardık. 2020 yılında ülkemize yönelik hazırlanan bir araştırmada, otomasyon, yapay zekâ ve dijital teknolojilerin yaratacağı ekonomik fayda ve sosyal değişimler neticesinde gelecek 10 yıl içerisinde Türkiye’de 3,1 milyon iş artışı yaşanacağı öngörülüyor. Otomasyon ve dijitalleşmeden kaynaklı bazı işlerin kaybolma potansiyeli olsa da, verimlilik kazanımları, yatırım artışı ve hizmet ekonomisinin büyümesiyle birlikte yeni iş alanlarının oluşacağı belirtilmekte. Veri bilimcisinden yapay zekâ ve robotik mühendisliğine, blokzincir geliştiricisinden insan-bilgisayar etkileşimi tasarımcısına kadar birçok meslek hayatımıza girmiş olacak. Kaldı ki OECD tarafından yayımlanan ‘Ülkelerarası Yapay Zekâ Becerileri Penetrasyon Oranı’na baktığımızda ülkemiz 9’uncu sırada yer alarak birçok Avrupa Birliği ülkesini geride bıraktı” şeklinde konuştu.
Ar-Ge ve inovasyonu bir kaldıraç olarak kullanıp yeni şeyler söyleme zamanı
“Artık günümüzde şirketlerin yaşam döngüsü; inovasyon, Ar-Ge ve yenilikçi teknolojilere adaptosyona bağlı” diyen Koç, “Aksi takdirde rekabetçi olamıyor ve tarih sahnesinden siliniyorlar. Rekabet gücünü oluşturan iki önemli unsur var; biri verimlilik, diğeri ise inovasyon. Maalesef Ar-Ge birimlerinin çoğu hâlâ 20’inci yüzyılın organizasyon modellerini takip ediyor. Ar-Ge ve inovasyonu bir kaldıraç olarak kullanıp artık yeni bir şeyler söylememiz gerekiyor. Nasıl ki insanlık tarihine damgasını vuran sanayi devrimleri, hayatın her aşamasına etki ederek; üretim yöntemleri, iş yapış şekilleri ve tüketim alışkanlıklarını değiştirdiyse, dijital dönüşüm süreci de dünyayı yeniden şekillendirmekte. Bu doğrultuda; nesnelerin internetinden 5G’ye, blokzincirden bulut bilişime, yapay zekâdan 6G ile hayatımıza girmesi beklenen ‘Duyuların interneti’ne kadar yeni ve yenilikçi teknolojileri Ar-Ge süreçlerimize entegre etmeliyiz” şeklinde konuştu. Koç, “Türkiye bugün uzaya kendi ürettiği uydusunu göndermeye hazırlanan, yeni nesil dijital teknolojilerle donatılmış İHA-SİHA sistemleriyle dünyada lider konuma yükselen, dijital oyun şirketleri küresel firmalar tarafından milyarlarca dolara müşteri bulan bir ülkedir. Son dönemde küresel sermayenin Türkiye’de dijital pazara ilişkin büyük yatırım hazırlıkları içerisinde olduğunu da görüyoruz. Yüksek teknolojiye dayalı ürünleri tasarlayan, geliştiren, üreten bir ülke olma konusunda büyük bir potansiyel taşıyoruz ve bunun için hep birlikte daha çok çalışmamız gerekiyor” değerlendirmesini yaptı.