TOPLUMSAL HAREKETLER VE TEKNOLOJİ
Otoriter rejimlere ve baskıya karşı ayaklanmalarda internet teknolojisinin oynadığı rol dikkat çekici. Özetle, internetin sansüre karşı diğer iletişim araçlarından daha dayanıklı olduğu, toplumsal bilinci oluşturmaya yardımcı olduğu, kitleleri gösteri için meydanlara getirmeyi hızla örgütleyebildiği ve olan bitenden dünyayı haberdar edebildiği görülüyor. İnternetin toplumsal hareketler için gerekli olduğu, ama yeterli olmadığı da anlaşılıyor.
Otoriter rejimlerde internet hizmetlerini sunan firmaların davranışları da diğer bir ilginç konu olarak ortaya çıkmaya başladı. Üç Amerikan firmasının, Google, Facebook ve Twitter otoriter rejimlerin baskısı altında nasıl davrandığına bakalım.
YouTube’un da sahibi olan Google, daha önceleri Çin’de, Rusya’da ve Türkiye’de hükümetlerin otoriter baskısına boyun eğmemiş olmasıyla dikkat çekiyor. Arama motorunu sansürlemeyi veya hükümetin tercihleri yönünde çalıştırmayı reddederek, Çin gibi büyük bir pazardan bile çekilmeyi göze almıştı. Google firması Mısır’da daha da ileri gitti ve açıktan hükümet baskısına karşı durdu. Mübarek karşıtı harekete destek veren, hatta bu hareketin tohumlarını attığı iddia edilen Wael Ghonim, Google firmasının bölge temsilcisiydi. Her ne kadar Google firmasının Ghonim’i Mübarek karşıtı girişimlere teşvik ettiği iddia edilemezse de firmanın CEO’su Eric Schmidt “biz Ghonim’le gurur duyuyoruz” sözleriyle kendisine sahip çıkmıştır. Google firması bununla da kalmadı. Mübarek, İnternet’e erişimi kestiği zaman, Twitter mesajlarının telefon hatlarından gönderilmesini sağladı.(*) Ayrıca, Tahrir Meydanı’ndan gelen videolara dikkat çekmek için YouTube’da bir “hub” oluşturuldu.
Mübarek’e karşı ayaklananlara Google’ın bu yaklaşımı, Rusya’nın “Amerikan hükümetinin talimatıyla, Google, Mübarek’in devrilmesi için çalışıyor” suçlamasına yol açtı. Oysa, Google herhangi bir grubun yanında veya karşısında değil, sadece olan bitenin açıkça görülebileceği özgür bir platform sağlamak için çalıştığını iddia ediyor.
Facebook firması ise Google’dan farklı bir davranış içerisindeydi. Gerçi, Facebook, Mübarek’in devrilmesinde önemli bir rol oynadıysa da bu başarı Facebook platformunun müthiş gücünden ve etkisinden kaynaklanıyor, firmanın davranışından değil. Facebook’un ilkelerinden birisi, sayfa açanın gerçek ismiyle bunu yapmasını gerektiriyor. Her ne kadar, şikayet olmazsa veya gerekli görülmediği zaman (örneğin, şimdilik ülkemizde) uygulanmıyorsa da bu ilke gereği sahte bir yönetici ismiyle sayfa açmak önlenebiliyor. Firma, sayfa sahiplerinin bilgilerini gizli tuttuğunu iddia ediyorsa da Tunus’da Facebook sayfası açan aktivistlerin kimlik bilgilerine hükümet bir virüsle erişebilmişti.
Mısır’da, Kasım ayında Wael Ghonim’in sahte bir isimle açtığı Facebook sayfası ile hükümet arasındaki mücadelede, firma sahte isme göz yummak yerine ya gerçek kimliği açıklamak ya da sayfayı kapatmak arasında kalmıştı. Sayfa kapatıldı. Daha sonra, Tahrir Meydanı’ndaki önemli 25 Ocak gösterisini örgütleyen Facebook sayfasının yöneticisinin Wael Ghonim olduğunu anlayan hükümet, kendisini tutuklamış ve hapsetmişti. Bu durum üzerine Amerikan senatörü Durbin, Facebook firmasına yazdığı bir mektupta, totaliter rejimlere karşı mücadele veren aktivistleri korumak için, onların gerçek adlarından farklı isimle Facebook sayfası açmalarına izin verilmesini istedi; ama, Facebook firması bu talebi reddetti.
Aslında, toplumsal hareketleri örgütlemede Facebook çok etkin ve güçlü bir platform olduğu için, firmanın davranışı üzerinde durulmaması gerektiği düşünülebilir. Hatta, Ghonim bile Mısır’da hükümetin devrilmesi mücadelesinde oynadığı rol için Facebook’a teşekkür etmiştir. Fakat, Facebook firmasının, Google firması gibi, insan hakları yanlısı bir ilke sahibi olmadığını bilmek gerekir. Nitekim Google firmasının büyük karlardan vazgeçmek pahasına gönüllü olarak çekildiği Çin’e girmesine konan yasağı kaldırmak için Facebook firması özel bir çaba göstermektedir.
Twitter, Google’dan da bir adım ileride gözüküyor. Google “enformasyonun özgürlüğü” ilkesine sahipken, Twitter “ifade özgürlüğü” ilkesini benimsiyor. Twitter’ın iki kurucusu Evan Williams ve Biz Stone, kar maksimizasyonundan çok büyümeyi ve yeni denemeler yapmayı hedefleyen bir strateji izliyorlar. İkisi de, zaman zaman sorumsuzluk denebilecek kadar sınırlamalara karşı ve düzene başkaldıran bir anlayış içerisinde olduklarını belirtmekte sakınca görmezler. Bu Mart, kuruluşunun beşinci yıldönümünde kendisiyle yapılan bir söyleşide, Stone, Tunus ve Mısır’daki değişimin “ayaklanan cesur insanlar” sayesinde olduğunu, kendilerinin de gerekli teknolojik desteği verdiğini söyledi. Nitekim Mısır’da İnternet’in kesilmesi üzerine Google ile beraber hareket eden Twitter, yukarıda ve dipnotta açıklanan girişimlerle bu engeli aşmışlardır.
Toplumsal hareketlerde İnternet’in gerekli ama yeterli olmadığını baştan belirtmiştim. Bu hareketlerin başarılı olabilmesi için, İsmet İnönü’nün bir sözünde belirttiği gibi, “en az namussuzlar kadar cesur” olabilen “namuslular” gerekiyor. Ayrıca, İnternet hizmetlerini sunan firmaların bağımsız olmaları, etik anlayışları ve değer yargıları da önemli. Şimdi totaliter rejimlere karşı yapılan toplumsal hareketlere destek olan küresel firmaların, yarın küresel egemenlik peşindeki güçlere hizmet etme ihtimali yok denebilir mi?
* İnternete bağlanamazsanız Twitter’a mesaj atamıyorsunuz. Fakat, telefonda söyleneni, yani sesi Twitter mesajı haline getirmek “speech-to-text” yazılımlarıyla mümkün. Google’ın sağladığı telefon numaralarını arayanların eriştiği platformlarda sunulan “speak2tweet” hizmetiyle, telefonda söylenenlerden Twitter mesajı oluşturuldu ve İnternet üzerinden yollanabildi.
BİREYSEL
WAEL GHONIM: İLK TEKNOLOJİK DEVRİM LİDERİ Mİ?
İskenderiye’de polis nezaretindeyken öldürülen işadamı ismine, Wael Ghonim’in 2010 Haziran ayında başlattığı “We are all Khaled Said” (Hepimiz Khaled Said’iz) sayfası, kısa zamanda 400,000 civarında Mısırlı tarafından izlenir oldu. Bu sayfa sayesinde Mısırlılar hükümet baskısını ve polis terörünü öğrenmeye başladı. Dolayısıyla, Mısır’da daha sonraki ayaklanmaların beşiği bu sayfadır denebilir. Tunus’taki ayaklanmaların da tetiklemesiyle, Mısır’da olaylar başladıktan sonra, Tahrir Meydanı’ndaki büyük 25 Ocak gösterisinin örgütlenmesinde de Ghonim’in bir Facebook sayfası önemli rol oynadı. Nitekim ertesi gün kendisi Mısır polisi tarafından tutuklandı. Uluslararası protestolar sonucu 12 gün sonra serbest bırakıldı.
Hapisten çıkar çıkmaz, Mısır’ın en çok izlenen Dream2 TV kanalında bir söyleşiye katılan Ghonim, hapiste gördüklerini anlatırken birden gözyaşlarına boğularak stüdyoyu terk etti. Toplumsal hareketin sönmeye başladığı günlerde olan bu TV programından sonra, Facebook’da açılan “Mısır devrimcileri adına konuşmaya Ghonim yetkilidir” sayfasında bir anda 130,000 üstünde izleyici oluştu. Hemen sonra, 8 Şubat günü Tahrir Meydanı’nda dev bir miting yapıldı. Yanında küçük çocuklarıyla gelen bayanların bile katıldığı bu mitingte Ghonim ilk defa bir konuşma yaptı. 11 Şubat günü Mübarek, Eylül’de yapılacak seçimleri beklemekten vaz geçtiğini ve çekildiğini açıkladı.
Bu “devrim”e, teknolojinin, Amerika’nın, Mısır halkının ve bir birey olarak 30 yaşındaki Wael Ghonim’in katkılarının ne kadar olduğu tartışılıyor ve tartışma devam edecek. Tartışma götürmeyen ise, belki Amerika dışında, her birinin olmazsa olmaz olduğudur.
www.facebook.com/osman.coskunoglu
www.coskunoglu.org