Tübisad'dan dijital dönüşüm üzerine önemli bir rapor
Türkiye Bilişim Sanayicileri Derneği (TÜBİSAD) birkaç hafta önce “Türkiye’nin Dijital Ekonomiye Dönüşümü” başlıklı ve “Türkiye Bilişim Sektörü: Yeri, Önemi, Evrimi ve Yetenekleri” altbaşlıklı bir rapor yayımladı. Raporun güzel bir özeti ve sonuç önerilerinin tam listesi, BThaber Sayı 1160’da (http://bit.ly/2oyMRQH) yer aldı.
Beşi akademisyen, biri girişimci, altı kişilik bir ekip tarafından hazırlanan raporun sadece – zaten yıllardır bilinen ve tekrarlanan – öneriler listesine bakmak, çalışmaya haksızlık olur. Sağlam temellere oturtulmuş bir yaklaşım ve gerekli referanslarla desteklenen bir araştırma içeren raporun tamamı dikkatle incelenmeli.
Ülkemizde genellikle “şuradan buraya geldik” söylemi yapılır ama yerinde saymayan diğer ülkelere göreceli durumumuz gözden kaçar. Raporun “Türkiye ve Diğerleri” başlıklı 2. Bölümü’nde, bilişim sektörümüzün durumu ve evrimi, diğer ülkelere göreceli olarak incelenmiş ve e-devlet hizmetleri ve kullanımı dışında, pek de parlak durumda olmadığımız ortaya konmuş.
Bu bölümün sonuç kısmındaki özetin içinde, göreceli olarak geri olduğumuz konuların ilişkilendirilip önceliklerinin belirtilmesi yararlı olurdu. Yine de hükümet için öncelikli olan belirtilmiş (s. 97-98): “Bilgi toplumuna dönüşümde en kritik faktör altyapıdır…. BİT altyapısının güçlendirilip yüksek kaliteli ve ucuz erişimin herkese ulaştırılması…”
4.5G bağlantılı cep telefonu kullanımının yaygın olması nedeniyle, geniş bant erişilebilirliğinin de yaygın olduğu gibi bir yanılgı var ülkemizde. Raporun bu bölümünde ise geniş bant için fiber altyapımızın yetersizliği gösteriliyor. Ayrıca, AB ülkelerine göreceli olarak internetin, bulut bilişim dahil, ülkemizde nasıl kullanıldığını ayrıntılı olarak ortaya koyan Kısım 2.4 ile dijital beceriler ve STEM’de yine AB ülkeleriyle yapılan karşılaştırmanın yer aldığı Kısım 2.5, ülkemizde mobil genişbant yaygın da olsa, bunun etkin, üretken ve yararlı bir şekilde kullanılamadığını gösteriyor.
“Türkiye’de Bilişim Sektörünün [BİTS] Yapısı ve Evrimi” başlıklı 3. Bölüm’de, BİTS’in hem özel sektörün yarattığı toplam katma değeri içindeki payının hem de istihdamdaki payının çok düşük olduğu gösteriliyor. Bu payların, hizmet sektörüne göreceli olarak, sanayi sektöründe, iyice düşük olması, Endüstri 4.0 için olumsuz bir durum. Ayrıca, BİTS sanayi ürünleri imalatının zayıf olduğu zaten biliniyordu ama bu bölümde, giderek daha da zayıfladığı gösteriliyor.
Bilişim sektörünün dünyadaki dış ticaret yapısını analiz eden Bölüm 4’de önemli bir bulgu var (s. 130): genel endüstriyel ürünlerin küresel ticaretinde gelişmiş ülkelerin payı azalırken, gelişmekte olan ülkelerinki artıyor. BİT ürünlerinde de gelişmekte olan ülkelerin rekabet gücü giderek artıyor. Öte yandan, gelişmekte olan ülke kategorisine giren Türkiye’nin ise BİT ticaretindeki açığı giderek artmaktadır (s. 138). Ülkelerin rekabet gücünü ölçmek için kullanılan iki yöntemle (s. 152), Türkiye’nin pazar payı ve rekabet gücünün azaldığı gösteriliyor.
5. Bölüm’de, ülkemizin BİT sektörünün vizyonunu belirlemek amaçlanıyor. Bunun için, önce bir çalıştayda klasik SWOT (güçlü yanlar, zayıf yanlar, fırsatlar, tehditler) analizi yapılmış (s. 172). Burada, önemli gördüğüm bir fırsat olan “geriden gelme avantajı”nın (http://bit.ly/2F1XCW2) ele alınmaması bir eksiklik. Çalıştayda ayrıca, üç senaryo oluşturulmuş (s. 173-175): Teknolojik gelişmelere uyumlu (olumlu) senaryo, uyumsuz (olumsuz) senaryo, bazı sektörlerin ve toplumsal kesimlerin uyumlu diğerlerinin uyumsuz olduğu dengeli senaryo. En muhtemel olarak görülen dengeli senaryonun olumsuz sonuçları belirtilmiş (s. 175). Hangi senaryonun gerçekleşeceğini, bugün atılacak adımlar ve geliştirilecek politikaların belirleyeceği de vurgulanmış.
Bu politikaları belirlemek için bir anket çalışması yapılmış. Türkiye’de son 5 yılda BİT sektörünün gelişmesine ve önümüzdeki 5 yıl için öngörülere ilişkin sorular içeren anket, BİT sektörünün önde gelen uzmanları olarak TÜBİSAD üyelerine gönderilmiş. Sorular ve 71 yanıt Tablo V.3 ve Tablo V.4’de (s. 178-181) özetlenmiş. Sonuç olarak da politika önerileri sıralanmış (s. 182-183).
Anketin özenli bir dikkatle tasarlandığı anlaşılıyor (s. 175). Fakat, anket sonuçlarını daha sağlıklı değerlendirebilmek için, yanıt veren 71 kişi arasından seçilenler ile, örneğin, 5-6 kişiyle yüz yüze görüşme yapılması gerekirdi.
Son 5 yılın gelişmeleri hakkında anket sonuçlarını özetleyen Tablo V.3’ü incelersek, 29 sorunun yanıtları içerisinde 24 tanesine “Net yorum yapılamaz” yanıtı verenlerin sayısı %30 ile %50 arasında. Sektörün önde gelen uzmanlarının bu kadar çoğunun 4-5 soru dışındaki sorulara belirsiz yanıt vermesi, çok dikkat çekici. Bunu yorumlamak ancak yüz yüze görüşme ile mümkün olabilirdi.
Raporda, daha baştan iki konunun önemi vurgulanıyor ve “Sonuç” başlıklı Bölüm 6’da tekrarlanıyor (s. 194). Özellikle önemli bulduğum birinci konu: “Dijital ekonomi stratejilerini ve politikalarını yönlendiren bir yönetişim modeli ve yapılanması zorunludur.” Bu yapı tüm toplumu, tüm sektörleri, tüm kamu kurumlarını kapsayıcı ve denetleyici sorumlulukta olmalıdır. İkinci konu da, dijital dönüşüme devletin en üst düzeyde sahip çıkması ve gerekli yasal mevzuatla desteklemesi gerektiği. Bilişim sektöründe yıllardır tekrarlandığı halde gerçekleşemeyen bir dilek tekrarlanmış oluyor. Bu konuda daha gerçekçi olmak gerekiyor.
TÜBİSAD, 2012 yılında değerli bir çalışmayı daha kamuoyu ile paylaşmıştı: “Atılım İçin Bilişim: Türkiye Ekonomisi İçin Bilgi ve İletişim Teknolojileri Sektörü – Atılım Stratejisi
2023.” Orada da yukarıdaki ikinci konu güçlü bir şekilde vurgulanmıştı. Aradan iki sene geçtikten sonra, TBD Kurultayı’nda dönemin TÜBİSAD başkanına sormuştum: “Değerli raporunuzu hükümet dikkate alıp ne yaptı?” diye. Gülümseyerek, “toplumda bilişim konuları gereken dikkati çekmediği için, maalesef gündemde yer alamıyor” diye yanıtlamıştı. Bu gerçek hala geçerlidir.
Dolayısıyla, TÜBİSAD’ın diğer bilişim STK’ları ve TÜSİAD gibi iş dünyası STK’larıyla beraber hem kamuoyu yaratmak için çaba göstermesi hem de gerekli adımların atılması için bir sivil insiyatif başlatması gerekir diye düşünüyorum.
Bu raporun takdir edilesi bir yönü de, yer yer dipnot olarak atıfta bulunulan önemli bir kaynakça listesinin olmasıdır. Burada gördüğüm bir eksik, McKinsey’in yararlı olabilecek bazı araştırmalarının, örneğin, Çin için yaptıkları ve Aralık 2017’de yayımladıkları raporun yer almamasıdır. (Gelecek yazımın konusudur.)
Rapor, sunumuna da katılan Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Özlü’nün uzun süredir sözünü ettiği “yol haritası”nın hazırlanmasına önemli bir katkı yapacaktır diye umuyorum. “Yol haritası”nın ilk taslağının daha fazla gecikmeden toplumda tartışmaya açılması önemli. Örneğin, Malezya’da Uluslararası Ticaret ve Endüstri Bakanlığı (MITI), “Endüstri 4.0 Politika Çerçevesi”ni, hem de İngilizce olarak 12 Şubat’ta genel bir tartışmaya açtı (http://bit.ly/2BQM0mT).