“Türkiye’de Dijital Gözetim”
Alternatif Bilişim Derneği, yayınladığı “özgür e-kitaplar”a bir yenisini ekledi: “Türkiye’de Dijital Gözetim: TC. kimlik numarasından E-kimlik kartlarına yurttaşın sayısal bedenlenişi” (Kitabı ücretsiz olarak şu bağlantıdan indirebilirsiniz: http://ekitap.alternatifbilisim.org/files/turkiyede-dijital-gozetim.pdf). Selma Arslantaş Toktaş, Mutlu Binark, Şafak Dikmen, Işık Barış Fidaner, Gülden Gürsoy-Ataman, Elif Küzeci, Alkım Özaygen’in yazdığı kitabı Mutlu Binark yayına hazırladı. Daha önce “Cesur Yeni Dünya: Wikileaks ve 2011 Arap İsyanları üzerine tartışmalar” ve “Katılımın E Hali: Gençlerin Sanal Alemi” adlı e-kitapları yayınlayan Alternatif Bilişim Derneği, bu yeni kitapta ülkemizde dijital gözetimin ulaştığı boyutları gözler önüne seriyor.
“Bu kitap, devlet ve şirketlerin yurttaş ve tüketicileri işaret etmek için yaptıkları çalışmaları anlatıyor. Burada “devlet” derken, birçok kademede bulunan yetkililerin, memurların, çalışanların, hatta hassas vatandaşların tümünü kastetmiş oluyoruz. Bu özneler devlet adına “yurttaş”ı işaret ediyorlar. Böylece, (zaman zaman “derin devlet” de dediğimiz) özne-devleti oluşturuyorlar.” (Önsöz) Dönüştüğümüz gözetim toplumu, dijital gözetim olgusunun kavramsal çerçevesinden bu amaçla kullanılan DPI gibi belli başlı teknolojilere, Osmanlı'dan günümüze “nüfus idaresi ile başlayıp “MERNİS” projesi ile devam eden ve doruğuna biyometrik (parmak izi ile çalışan) kimlik kartlarıyla erişen yurttaşların kayıtlanması sürecinden modern devletin yurttaşlara ait kişisel verileri sınırsızca ele geçirip denetlemek konusundaki bitmez tükenmez hevesinin hukuki sonuçlarına farklı boyutlarıyla ele alınıyor.
On küsur senedir Meclise gidip gelen Kişisel Verileri Koruma Kanun Tasarısının hala yasalaşmadığı, yeni Anayasa’ya konulan ilgili maddelerin tamamen göstermelik olduğu Türkiye, gerek devlet gerekse şirketlerin at oynatabileceği bir “Vahşi Batı” gibi. Dinleme skandallarının gündelik olay haline geldiği, insanların hukuksuz dinleme ve izleme faaliyetlerinden hareketle hazırlanan iddianamelerle tutuklanmasının sorgulanmadığı, herkese kendisinin gözetlendiğini hissettiren “süper-panoptikon”un toplumun orta yerinde, hak ve özgürlükleri ihlal ederek adım adım kurulduğu bir ülkede, bu kitap ciddi bir uyarı niteliği taşıyor.