Türkiye, inovasyonda merkantilist
Amerikan Bilgi Teknolojileri ve İnovasyon Vakfı (ITIF) tarafından yayınlanan “Küresel İnovasyona Ülkelerin Etkisi: Katkıcılar ve Direnenler” (Contributors and Detractors: Ranking Countries’ Impact on Global Innovation) raporunda Türkiye, 56 ülke arasında 37’inci sırada.
Listede “alıştığımız” bir yerdeyiz: Ortalarda. Ama, raporun en önemli özelliği, ülkelerin “etkisine” göre sınıflaması. Türkiye için, “İnovasyon Merkantilist” diyor. Bizimle beraber: Brezilya, Malezya, Rusya, Ukrayna, Vietnam, Tayland, Hindistan, Endonezya, Arjantin.
Diğer değerlendirme başlıkları: Schumpeterciler (Finlandiya, İsveç gibi). İleri Asya Kaplanları (Singapur, Japonya, Tayvan gibi). AB Avrupalısı (Almanya, Fransa gibi). AB Yükseleni (Slovenya, Estonya gibi). Adam Smithci (ABD, Kanada gibi). İnovasyon Takipçisi (Bulgaristan, Romanya gibi).
Neden Türkiye merkantilist (% 100 bir tanım zor, ama belki “korumacı” diyebiliriz)? Bir yorumu, vizyoner iktisatçımız Güven Sak’ın şu paragrafında bulabiliriz:
“Şimdi bugünlerde TBMM’de kişisel verilerin güvenliğiyle ilgili kanun tasarısı tartışılıyor. Ben, vatandaşını potansiyel suçlu olarak gören anlayışın bugünlerde internet ve bilgi-iletişim teknolojileri bağlamında yeniden hortlamış olduğunu görüyorum. Kontrol ve ihanet önleme gayesi, iletişim hürriyetinin önüne geçiyor. Tarih bize ne diyor? Amerikan teknoloji liderliğinin kaynağı iletişim hürriyetidir. Biz pek farkında değil gibiyiz. Güvenlikçi yaklaşımlar inovasyonu engelliyor. Hürriyetçi yaklaşımlar inovasyonu tetikliyor. Türkiye, bir türlü güvenlik psikozunu aşıp kendine güvenemediği için ne tarihi ne coğrafyasıyla barışabiliyor, ne inovasyonun önünü açabiliyor.” (Türkiye’de değişim yapmak neden bu kadar zor? Dünya, 11.02.16)