Ulaşım – dizi yazı – son
Bir konuda yorum yaparken, olaya dar pencereden bakmamak, etkenler ve sonuçların tümüne değinebilmek, çoğu kez bir köşe yazısı içinde mümkün olmuyor. O zaman, ulaşım üzerine bu sefer olduğu gibi üç yazılık diziler yapmak gerekiyor. Bu yazı iki açıdan son; hem ulaşımda ele aldığım sonuncu unsuru anlatacağım, hem de artık köşe yazısı yerine daha seyrek ama bir konuyu her yanıyla tek yazıda ele alabileceğim uzun yazılar yazacağım.
Ulaşım konusunda en son değineceğim ama en önemli unsur, ulaşımı yönetmek. Kurallar koyup oyuncuları sahaya salıverdiniz mi o oyun illâ futbol olmuyor. Bir hakem gerekli. Trafikte hakem = polis. Bu belki oyunun futbol kuralları çerçevesinde oynanmasını sağlıyor ama bir unsur daha var: Antrenör. Futbolda antrenör bir amaca ulaşmak için hangi yolun izleneceğini belirler, bunu takıma verdiği taktik ile uygular. Maç sırasında da saha kenarında durur, taktikte iyi uygulanmayan yerler için ufak değişiklik ve önlemlerle yeni taktik verir, düzeltmeler yapar. Trafikte bunu yapan yok. Aksine, bunu yapması gerekenler, işi zorlaştıran önlemler alıyorlar. Trafiği “yasaklarla yönetiyorlar”. Bir yerde sola dönüş sıkışıklık mı yaratıyor? Hemen oraya bir sola dönülmez levhası, bir de polis, dönene ceza. Sola dönecekler ne yapsın? “Gitsin nerden dönerse dönsün”.
Bu yöntemle trafik bu kadar çözülür. Fazlasını beklemeyin. İşin doğrusu futboldaki antrenörün karşılığını trafikte yaratmalıyız. Taktik vermek ve trafiği yönetmek bir bilişim işi. İstanbul gibi bu yanı ihmal edilmiş bir kentte, kente ve insanına özgü bir sistemi yurtdışından alamazsınız, yoktur, bunu biz yapmalıyız. Günümüzde, ölçüm açısından İBB’nin bir altyapısı var ama bilgi panolarında sürücüleri yönlendirmek için bir öneri yok. Yerine, sürücüler ne kadar eziyet çekeceklerini öğreniyorlar. Yönlendirme yapmak, bunun için çalışacak algoritmaları kurmak çok pahalı bir sistem olacaktır. Buna yatırımı İBB yapar mı bilemem, ama ekonomi, buraya yapılan yatırımı daha senesi dolmadan geriye kazanacaktır.