Ülkemiz açısından teknolojiye bakışta önemli şeyler (3)!
Öncelikle “Ülkemiz açısından teknolojiye bakışta” BTK ve TSE’nin önemini neden vurgulamak istediğimi anlatmam gerektiğini düşünüyorum. Çünkü bu iki kurumdan bahsederken sizinle ilgisi olmadığını düşünmeniz muhtemeldir.
Eğer böyle düşünüyorsanız; kullanmakta olduğunuz akıllı telefonunuzla veya internet bağlantınızdan kaynaklanan herhangi bir sorun yaşadığınızda, yolda yürürken yere kapaklanıp kaldırımlardan birinin 10 diğerinin 35 santim olduğunu fark ettiğinizde bunları sorgulamıyorsanız, bu kurumların önemi hakkında yeterince bilgi sahibi değilsiniz demektir. Tabii ki amacım sosyolojik bir tespit yapmak değil. Ama öyle görünüyor ki “yenilik kültürüne” dikkatle bakmak lazım. Bir de her dönemde “eğitimin önemini” hatırlamak!
Bilişim hızlı değişimin yaşandığı bir alan. Diğer mesleklere baktığınızda da her şey aynı. Her mesleğin değerli üyeleri bilişimdeki gelişmeleri kendi alanlarında (yaratıcılık, tasarım ve yenileşim) kullanarak ilerliyorlar. Ve bu alanları ilgilendiren standartların hazırlanmasında önceliklerin nasıl tespit edildiği, çağdaş ihtiyaçlara ne oranda cevap verilebildiği de soru işaretleri içeriyor. Görülen o ki kararlılık, kavrayış ve sabır gerektiren bir süreç bu.
Aslında bu iki kurum yani BTK ve TSE, ülkemizin geleceğini doğrudan etkileyen çalışmalar yapıyor ve hatta çocuklarımızın gelecekteki formasyonu üzerinde etkili olabilecek konum ve yetkide. Daha da ileri giderek şunu söyleyebilirim ki bu kurumlar hakkında kitaplar yazılmalı ve daima mercek altında tutulmalıdır.
BTK’nın önemi
BTK, sektördeki serbestleşmenin önünü açmak ve serbestleşen piyasanın düzenlenmesini sağlamak maksadıyla 15 Ağustos 2000 tarihinde kurulan Telekomünikasyon Kurumu’nun (TK) devamıdır.
TK başlangıçta, o güne kadar iletişim hatlarına bağlanacak cihazların test işlemlerini sürdüren PTT (24 Nisan 1995’ten sonra Türk Telekom) yerine Telsiz Genel Müdürlüğü üzerine inşa edildi. Bu nedenle o güne kadar görevi “haberleşme maksadıyla kullanılan ve elektromanyetik dalgalar yoluyla açık/kodlu veya şifreli ses, veri ve resim vermeye/almaya yarayan her türlü telsiz sistemi…” şeklinde açıklanan kurumla ilgili yasada (05.04.1983 No:2813) ilk defa Telekomünikasyon Kurumuna (TK) atıf yapıldı. Tarih bilgisi nereden nereye gelindiğini daha iyi anlamak için gereklidir.
BTK’nın sadece bilişim alanında değil bilişim teknolojilerini kullanan diğer alanlarda da ülke geleceğine yön verecek olan en önemli kurum olduğu yadsınamaz. Değişim ve gelişimin sağlanmasında -olabildiğince erken harekete geçerek- kısa, orta ve uzun vadedeki hedeflerini oluşturması gerekmektedir. Eğer bu şekliyle bakarsanız, her şeyin yolunda gittiğini düşünebilirsiniz. Ancak “ülke geleceğine yön veren öncü ve yol açıcı” görevin yürütülmesi; güncel politikalardan uzak, evrensel değer ve kurallara bağlı bir çalışmayı gerektirmektedir.
Bu açıdan bakıldığında, BTK’nın stratejik amaçları arasında olduğu belirtilen “Yenilikçilik ve Ar-Ge Faaliyetlerinin Desteklenmesi” amacına dönük yapılan üniversite müracaatlarının cevapsız kalması ayrı bir sorun olarak ortada durmakta ve hala güncelliğini korumaktadır.
BTK ithal edilen tüm aktif iletişim ürünlerinin standartlara uyumluluğunu kontrol eden ve girişine onay veren bir kurumdur. Bu durum, bilişim alanında kullanmakta olduğunuz veya kullanacağınız cihazların neler olması gerektiğine karar vermek demektir. Satın alma ardından yaşadığınız her sorun için bu kurum muhatabınız olmaktadır. Verilen her yanlış karar ülkemizin teknolojik cihaz çöplüğüne dönmesi demektir ki cep telefonları örneği bile bunu anlamaya yeterlidir. Yaklaşık 4 yıl önce önemli bir bedel ödeyerek satın aldığınız bir telefonun üreticisi, teknolojik değişim/gelişim bahanesini ardına alarak bugün size destek sunmaktan vazgeçebilmektedir.
Oysa BTK yetkilendirme fonksiyonu ile sektöre girecek oyuncuların tespitini, hem sayısal, hem nitelik hem de nicelik olarak yapma yetkisine sahiptir. Sektörde kullanılan kıt kaynakların etkin ve verimli kullanılması, bu yetkilendirmede önemli bir parametredir. Bu yetki, sektörde rekabetçi yapının oluşması, hem hizmet kalitesi ve hizmet bedeli arasında denge kurulmasını sağlayan stratejik kararlara imza atsa da sonuçların takibinde eksikler olduğu da bir gerçektir.
Günümüzde genişbant hizmetlerin artması ile birlikte hizmet çeşitliliğinin artırılması zorunluluğu ortaya çıkmıştır. Sektördeki altyapıların verimli kullanılması kapsamında fiber optik altyapıdaki her hat üzerinde dalga boylarının paylaştırılması sağlanmalı ve ithale dayalı altyapıların ortak kullanımını (LLU) sağlamanın önemi unutulmamalıdır. Bu da fiber optik uygulamalarda “Esnek Regülasyonun” önemini gündeme taşımaktadır. Buna bağlı olarak “Dalga Boyu Tahsis” çalışmasının yapılması da gereklidir.
Ayrıca “genişbant” ifadesiyle kastedilen hızın ne olduğu artık açıklığa kavuşturulmalıdır. Ülkemizde tarif 256Kb/sn’den başlatılmaktayken Avrupa’da kastedilen genişbant UHD (Ultra High Definition TV) için 80-100Mb/sn’dir.
Son olarak BTK’nın (TK döneminde) başlattığı ve ülkemizde internet kullanımının yaygınlaştırılmasını amaçlayan “Sayısal Uçurum’un (2D-Digital Divide) azaltılması” çalışmalarının artık duyulmadığını da bir sitem olarak aktarmak isterim.
Yerel ağın ortak kullanıma açılması (LLU-Local Loop Unbundling) konusu ise bir sonraki “İşbirliğinin önemi” yazımda ele alınacaktır.
Standartların önemi
Standartlar hayatımızı güvenceye alan, sağlıklı bir ortam oluşturup yaşamı kolaylaştıran, muhtelif organizasyon ve kurum için olmazsa olmaz düzenlemelerdir. Ticareti ve iletişimi, kaynakları daha verimli bir biçimde kullanmamıza olanak sağlar.
Bilişim sektörünün önemli bir sorunu da; gerek altyapı gerekse hizmet standartlarının tespitinde yaşanan sorunlardır. Ülkemizin teknoloji üreten değil teknoloji kullanan yapısı gereği standartların oluşumu, öncelikle hizmet kalitesi standartlarından başlamıştır.
Ancak; altyapı standartlarının yani donanımların standartlarında yeterince bir etki ve etkinlik içerisinde olmadığı, olamadığını da ifade etmek gerekir. İthal ikameli olarak sektörde yer alan her türlü pasif/aktif donanım için standartlaştırma aşamasında “uluslararası standardizasyon kuruluşları”na gerekli katkı sağlanamamaktadır. Bunda ulusal standardizasyon kurumu olan TSE’nin bilişim sektöründe yeterince etkin olamamasının, bu sektöre gereken ilgiyi henüz gösterememesinin rolü büyüktür.
Oysa TSE, 58 yıldır standardizasyon konusunda faaliyetine devam etmekle birlikte, yaklaşık 35 bin civarında standartla dünyanın 10’ncu ve Avrupa’nın 5’nci büyük kuruluşu arasında yer almaktadır.
Teknolojik ürün (ağırlıklı olarak pasif ama genel kaliteyi etkileyen) talebinde bulunan şirket ve kurumların şartnamelerinde yer alan standartlara gelindiğinde ise -neredeyse tümü yabancı dilde olduğundan- yabancı üretici bağımlılığına yol açabilmektedir.
Ancak, TSE’nin 25 Ekim 2013 tarihinde düzenlediği 2. Bilişim Standartları Konferansı, bulut bilişime doğru uzanan bir ufuk çizilmekte olduğunun olumlu bir göstergesi olarak kabul edilmelidir.
Konu; inanılmaz hızların, değişimin ve dönüşümlerin söz konusu olduğu bu alanda yeterince hızlı kararlar alıp yapacaklarımızı hayata geçirip geçiremeyeceğimizdir. Yoksa standartları eski alışkanlıklarımıza göre yorumlayıp “Kaya gibiyiz, turp gibiyiz, aslanlar gibiyiz” diyerek hem çağı hem de yaşamı ıskalamak durumunda kalabiliriz. Yarınlarımızın aydınlık, ümitlerimizin gerçek olması dileğiyle…