Ülkemiz açısından teknolojiye bakışta ÖNEMLİ ŞEYLER (5) !
Konuyu bu kez iki önemli bölüme ayırıp anlatmakta yarar var. Biri yenilemenin diğeri ise yenileşimin (inovasyon) önemi. Ülkemizi daha iyi bir geleceğe taşımak ana hedef olduğuna göre; öncelikle elde olanın yenilenip içinde bulunduğumuz çağa uygun hale getirilmesi ve ardından teknolojide yenileşimle ticari başarıların elde edilmesi gerekiyor.
Ülkemiz teknolojisinin altyapısına baktığımızda günümüze uymayan çeşitli eksiklikleri görebiliriz. Daha önceki yazılarımda, gerek yönetimsel gerekse işbirliği eksikliklerine dayalı hususları anlatmıştım. Yenileme ihtiyacını ortaya koyabilmek için somut ve temel bir örnekle anlatmak daha doğru olacak diye düşünüyorum.
Örneğin; genişbantlı iletişimin olmazsa olmazı olan fiber optik altyapıda kaçınılmaz olması gereken yenilemelerin gecikmesi, başta “sayısal uçurumun azaltılması” ve küresel ekonominin yakıtı diyebileceğimiz genişbanta talebin karşılanmasında sorunlar yaratacaktır.
Yüksek hızlı uzak mesafe veri iletimi; iletişim kalitesi ve hızını doğrudan etkileyen ‘düşük değerde’ polarizasyon mod dağılımı (pmd)’ gerektirmektedir. Önemli bir gecikmeyle şartnamelere alınan (2007 sonu) bu önlem, önceden varolan havai hatların yenilenmesinin sebebi olmalıdır.
Çünkü, dünyada havai hatlı optik fiberlerin toplam fiber ağı içindeki payı yüzde 5’in altındayken Türkiye’de bu oran yüzde 20 civarındadır. Özellikle uzak ve dağlık bölgelerde bu oran yüzde 30’u geçmektedir. Bu nedenle, titreşimin fiber kablo iletim uzunluğu üzerindeki etkisinin belirlenmesi Türkiye’deki iletişim altyapısının zaaflarını anlamak bakımından önemlidir. Değişen sıcaklığın fiber kablolarda maksimum iletim uzunluğunu yüzde 23,3, rüzgar sebebiyle ise yüzde 20 azalttığı bilinmektedir. Sonuçta; iletişim için kullandığınız kaynak gücünün artırılması ek bir maliyet yarattığı gibi -özellikle yüksek hızlarda (stm-64 = ~10 gbit/s ve üstü) – bilgi kaybına yol açan sonuçlar doğurabilmektedir. Fiber kablo üretim tekniklerindeki son gelişmeler, bu zaafın en aza indirilebileceği müjdesini çoktan vermiş olduğundan yenileme altyapının olmazsa olmazıdır.
Yukarıda -aşırı teknik açıklamalara girmeden- verdiğim bilgi, geleceğe dönük ihtiyaçlar hakkında fikir vermeye yeter diye düşünebilirsiniz. Ancak, günün gerçeğine baktığımızda durum oldukça farklı. Örneğin İBB, hangi amaca hizmet ettiği belli olmayan “kazı yaptırıp şehri size delik deşik ettirmem” tutumu sonucu; yaklaşık 3 yıldır talebin en yüksek olduğu İstanbul’da bir tek metre bile yasal kazı yapılıp fiber döşenemiyor. Kazı yapıldığını görüp bildiren şikayet sahiplerini ise “arıza tamiri için verilen kısa ve geçici izinler olduğu” cevabıyla susturuyorlar. Bu durumda bırakın genişbantın şart olduğu çağdaş akıllı şehirler yaratıp istihdamı artırmayı, işletmelerin günlük taleplerini bile yeterince karşılamak mümkün değil.
Bu ve benzer nedenlerle geliştirilemeyen fiber optik altyapı, giderek yenilenmesi şart olan veri merkezlerinin (data center) birbirine hızla bağlanmasının önünde en büyük engel. Unutulmamalıdır ki verimliliğin yolu aksaksız iletişim altyapısından geçiyor. Çin’den Avrupa’ya yaklaşık 15.000 km. “fiber ipek yolu” projesinde bölge yatırımcısı olarak yer alan ülkemizin hala Amsterdam gibi “internet erişim noktası“ yaratamamış olması düşündürücü değil mi?!
Bir de fiyatlandırmada öyle bir dengesizlik var ki başlı başına bir sorun (dışarıda 10gb paket için 0,48-0,60 dolar/mb bizde ise benzer paket için 3,4-9,5 €/mb). Varın siz bu alanda gelişme/geliştirme nasıl sağlanacak oturup düşünün!!
Yenileşimin (inovasyon) önemi
Yenileşim; bilineni zorlayan, işletmeleri uzun vadeli şirket vizyonlarına taşıyan, pazarda farklılaşmayı gerçekleştiren bir çalışma. Kalkınmanın ve rekabetin anahtarı diyebileceğimiz “yenileşim”, ülkemizde iş dünyasının gündemine son yıllarda girdi. Ancak, insanlık tarihi kadar eski olduğu biliniyor. Şimdilerde ise daha sistematik yapılıyor ve ‘para kazanarak gelişmeyi’ gündemine hedef olarak koyan şirketlerin içine adeta gömülüyor ya da stratejilerinin temelini oluşturuyor. Yenileşim, sadece bilişim alanında değil tüm alanlarda geçerli bir unsur. Geoffrey Moore’un yenileşimle ilgili sözünü hatırlayalım: “Eğer birisi artık burada yenilik yapamıyoruz diyorsa, ona inanmayın. Bütün kuruluşların her zaman yenilik yapma olanağı vardır ve yapmalıdır, en azından makul bir maliyetle…”
Tabii ki şirketlerin yenileşimi geniş çaplı anlamalarında, iş süreçlerinden üretime kadar her alanda uygulamalarında yarar var. O nedenle yenileşimi, buluşçuluk ve keşiften daha öte bir yaklaşım olarak benimsemeleri, iyi algılamaları ve hayata geçirmeleri gerekiyor. Koruma altına alınması gereken “fikri mülkiyeti” temel alan kanunlarla ilgili olarak da hızlı ve verimli bir çalışma yapılması hayati önem taşıyor.
Yaşam laboratuvarları (livinglabs) ve akıllı şehirler/akıllı evler (smartcities/smarthomes)
Yenileşim fikirlerinin hayata geçirilmesi için oluşturulan “yaşam laboratuvarları”ndan günümüzde akredite olmuş 340’tan fazla laboratuvar var. Avrupa sertifikasyonunu sağlayan Enoll‘ün Türkiye’deki tek üyesi ise Başakşehir Belediyesi. 3000 m2 kapalı alana sahip binalarının yakında tamamlanacağı söyleniyor. Çalışmaların tümü BT ile ilgili ve hedef: Hem güzel ve estetik /zeka ile donatılmış yapı ve hizmet yani akıllı uygar şehir. Amaçlanan; bilişim dalında yapılan geliştirmelerin, gerçek doğal ortamında, gerçek kullanıcılarla test edildiği, iyileştirildiği ve uygulandığı ortam yaratmak. Çalışmalar üç başlık altında toplanıyor: Kuluçka, kullanıcı deneyim merkezleri ve evler. Çalışmaların; sanayi, üniversiteler, girişimci ve yatırımcılar arasında kurulacak işbirliği ile yürütülmesi planlanmış. Yani diğer bir deyişle “kesişimci” fikirleri yakalamak için zamanı iyi kullanırken “medici etkisi”1 yaratılmak isteniyor.
Tabiidir ki bu çalışmaların yürütülmesinde henüz netleşmeyen hususlar da yok değil. Örneğin; içinde Ar-Ge barındırmaması, fikir kabul edilirse “fikri mülkiyet”in nasıl korunacağı, çalışmaları anında değerlendirebilecek bir patent danışmanının eksikliği vb. Fikirlerin kabul kriterlerinde ise merkezi Amsterdam’da olan startupbootcamp organizasyonu, üniversiteler, iş adamları ve mentor’ların söz sahibi olacağı bildiriliyor. Bir de hedefte, 5 yıl içinde yaklaşık 50 bin kişiye doğrudan iş imkanı sağlanacağı öngörüsü var ve bu, umutları olumlu yönde besliyor. Bunlara ek olarak akıllı ev standardı oluşturmada atılan adımlar var ki çalışmalar; aydınlatma, ısıtma, izleme ve internet erişimi konularında 1300 haneyi kapsayan bir pilot bölgede yürütülüyor.
Yalnız bir kenara not etmekte yarar var. Gerçek anlamda akıllı bir şehir (bilişim kenti) üç ana temel üzerinde oluşturulmalı. Bunlar; bilişim, enerji ve ulaşımdır. Herhangi birindeki eksiklik o şehrin yarıştan kopmasına yol açar. Türkiye’nin 2013 yılı itibariyle; küresel yenileşim endeksi’nde 68. (gıı-ınsead), birbiriyle bağlantılı olmaya hazırlık endeksi’nde (nrı) ise 45. Sırada olması bu yönde yapılacak çalışmaların önemini gözler önüne seriyor. Benzer laboratuvarların ülkemizin diğer bölgelerinde de kurulması en büyük dileğimiz. Çünkü, bu alandaki sıralamaya baktığımızda Türkiye, yenileşim liderleri olarak nitelenen 6 ülke ile liderin takipçileri denilen 10 ülkenin epey gerisinde. Yenileşim alanında atılacak her başarılı adımla, ihtiyacımız olan istihdamın artırılmasına büyük katkı sağlanacağı yadsınamaz.
“Durup durup icat çıkarma” diyen anneler babalar yüzünden bilim adamı olamadık biz”, diyen onlarca arkadaşım var… Bugünlerde o sözün -ne olur bir icat çıkar! Şekline dönüşmesi boşuna değil…
Sahip olduğumuz tüm güzel değerlerimizle gelişmiş bir toplum olma yolunda yaşanası bir ülke yaratmak en büyük dileğimiz olmalı. Sağlık ve mutluluk dolu güzel bir yeni yıl diliyorum. Saygılarımla.,
“medici etkisi”1(f.johansson): adını 15.yüzyılda her alandan yaratıcılara mali destek sağlayan ‘medici ailesi’nden alıyor.
Gelecek yazı; küresel eğilimler ve nereye koşuyoruz/koşturuluyoruz?!