Unutulma hak mıdır değil midir?
Mayıs ayında Avrupa Birliği’nin aldığı “unutulma hakkı” kararı, arama motorlarının bölgede gösterilecek sonuçları gizlemesi gerektiğine hükmetti. Buna göre Google ya da Bing’in arama sonuçlarında çıkacak bağlantılar bireylerin talebi sonucunda kaldırılmalıydı.
Wall Street Journal’ın verdiği habere göre, şu ana kadar 91 bin kişi Google’dan 328 bin URL’nin kaldırılmasını talep etti. Şirketin bu taleplerin yalnızca yarısına cevap verdiği bilgisi verilirken, Avrupa’dan erişimlerde gizlenen bağlantıların en az 100 bini bulduğu tahmin ediliyor.
Yapılan başvuruların yüzde 30’u reddedilirken, yüzde 15’i hakkında başvuranlardan daha fazla bilgi talep edildi. En fazla başvuru Fransa’dan gelirken, sırasıyla Almanya, Britanya, İspanya, İtalya ve Hollanda’daki kullanıcıların talepleri Google’a ulaştı.
AB: “Sadece Avrupa değil, dünya çapında olmalı”
Arama sonuçlarının gizlenmesiyle ilgili kararı uygulayan Google, bu uygulamayı Avrupa Birliği sınırları içerisinde tuttu. Örneğin, bir arama Britanya’da kullanılan “google.co.uk” üzerinde yapıldığında gizlenmiş bağlantılar barındırırken, aynı bölgeden “google.com” adresine girenler, herhangi bir gizlenmiş bağlantıya rastlamıyor.
Reuters’ın haberine göre, Avrupa Birliği düzenleyicileri ve uzmanları alınan kararın doğru olarak işleyebilmesi için o bölgedeki erişimlerin tüm dünyadaki sonuçları etkilemesi istendi. Konuyla ilgili daha detaylı bilgilendirme için AB yetkililerinin resmi bir kitapçık hazırlaması bekleniyor.
Wales: “Geçmiş sansürlenmemeli”
Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales, şirketlerin nelerin gösterilip nelerin gösterilmeyeceğine karar vermesinin çok tehlikeli olduğuna değindi. Google’ın unutulma hakkı yasası çerçevesinde arama sonuçlarından içerik kaldırmaya başlaması üzerine geçtiğimiz zamanlarda Wikipedia’nın kurucusu Jimmy Wales, Wikimedia’nın şeffaflık raporunun duyurusundaki konuşmasında “unutulma hakkı”nı kullanmak isteyen kişilere karşı sert çıkarak bu durumu ‘zorbalık’ olarak tanımlamıştı.
Google’ın kararının, tıpkı gazetenin ön sayfasına hangi haberin konulacağına karar veren gazetecilerin kararları gibi bir “editör yargısı” olarak görülmesi gerektiğini ve devletin bu karara müdahale etmesinin sansürcü bir yaklaşım olduğunu savunmuştu.
Avrupa’daki bazı temsilcilerden de Wales’a destek geldi. Britanya Bilgi Gözlemcisi Christopher Graham ise şunları söyledi:
“İnsanların kişisel bilgisini kullanarak milyonlarca dolar para kazanan dev bir ticari işletmedir. Geçmişin yeniden yazılmasıyla ilgili bu konuşmaların hiçbir anlamı yok. Zira bu hiçbir zaman gerçekleşmeyecek. Ortaya çıkan karar Google’ı doğrudan bağlayıcı nitelikte değil ve yeni kanunlarla Google mahkum olmaktan endişe ediyor.”
Cambridge üniversitesi hukuk ve teknoloji araştırmacısı Julia Powles ise Guardian’da yer alan makalesinde Wales’in “tarih bir insan hakkıdır” sözüne karşılık gizlilik ve bellek arasında daha karmaşık bir ilişki olduğuna dikkat çekiyor.
Belleğin insanlığın temeli olduğunu belirten Powles, “Bellek hakikati inşa eder, hakikat adaleti getirir, adalet ise barışı sağlar” diyor. Tüm bu yapı taşları içinde ise gizlilik ve kişisel veri hakkının insan hakları içinde uyumlaştırıldığını ekliyor.
Hakikat, bellek ve tarih
Aslında bu sözde “unutulma hakkı”nın kalbinde sosyo-politik sorunlar yatıyor. Asıl sorunun arama motorları, çevrimiçi hizmetler, Google veya Wikipedia olmadığını söyleyen Powles, konunun ‘hakikat’, ‘bellek‘ ve ‘tarih’ tüccarları olarak insanlığın onlara atfettiği değer olduğunu belirtiyor.
Powles’e göre, internet daima çoğulcu ve kültürel bakış açısını teşvik eden bir alan olmalı. Veri koruma kanunu, ülkelerin komşularına saygı duyduğu ve farklı değer sistemlerinin olduğu bir alan. Veri koruma kanununun kalbindeki temel fikir, özellikle ifade özgürlüğünün ABD tarzı kavramlarına zıt olması. Yani, kişisel bilgi dediğimiz kişiyi endişelendiren ya da zamansızlığını veya doğruluğunu yitirmiş ve kamu çıkarı olmayan bir bilgi kişinin kontrolü dahilinde olmalı.
Unutulma hakkı nasıl düzenlenmeli?
Dr. Serdar Gülener’in 2012 yılında TBB Dergisi’nde yayımlanan makalesinde Türkiye için konunun bir gün karşımıza çıkacağı şu satırlarla ifade edildi:
“Sonuç itibarıyla unutulma hakkı olarak yeni ortaya çıkan ancak henüz net olarak kapsamı belirlenememiş bu hakkın, bireyin hak ve özgürlükleri içinde oldukça önemli bir yere sahip olacağını söylemek falcılık olmayacaktır. Kuşkusuz bu durumdan etkilenmesi beklenen ülkelerden biri de Türkiye olacaktır. 2008 yılında Kişisel Verilerin Korunması Hakkında Kanun Tasarısı meclise sunulmuş ancak hâlâ yasalaşamamıştır. Ardından 2010 yılında kişisel verilerin korunması anayasal güvence altına alınmıştır. Ancak bu konuda uygulamaya dönük herhangi bir somut ilerleme kaydedilmemiştir. Gelişen ve farklılaşan dijital teknolojiler dünyada olduğu gibi Türkiye’yi de bu konuda acil somut adımlar atmaya zorlamaktadır. Bugün yapılması gereken konunun tüm taraflarını kapsayacak ve unutulma hakkını da içine alacak bir biçimde somut adımların atılmasıdır”
Konuyla ilgili daha bu yılın Şubat ayında bir makale yazan Avukat Şebnem Ahi’nin görüşleri ise şu şekilde:
“Türkiye’de henüz unutulma hakkı düzenlemesi bulunmadığı gibi, aksine internetteki her hareketimiz takip edilmekte ve sanal tarihimizde attığınız tüm adımlar aleyhte kullanılabilmektedir. Bu durum, sadece sağlık, emniyet, adliye gibi alanlarda değil, kişisel ve kurumsal anlamlarda da karşımıza çıkmaktadır. Diğer yandan açıkça kanunda yer alsaydı kamuya mal olmuş kişilerin bu hakları hangi sınırlar kapsamında kullanılmalı, kullanılırsa halkın bilgi alma ve diğer yandan ifade özgürlüğü kısıtlanmış olur mu, bu hususların açıklığa kavuşturulması gerekir.
… Hakkın kullanımı sınırlandırılırken yalnızca eksik ve yanlış bilgilendirme içeren bilgiler ile kişisel veri kapsamında değerlendirilebilecek veriler hak kapsamında tutulmalıdır. Önemli olan eleştiri niteliğindeki veya kamunun bilgilenmesinde zorunluluk olan içeriklerin kapsam dışında bırakılmasıdır.
Örneğin tarihte suç işlemiş kişilerin bu hakkı kullanması da elbet mümkündür ancak bunun sınırı bilginin eksik ve hatalı olmasıdır. Aksi halde kamunun bu suçun işlendiğini bilme hakkının kısıtlanacağından bahsedilir. Diğer yandan hakkı kullanmak isteyen kişi, geçmişteki bu haberlerden rahatsız oluyorsa ve artık düzene koyduğu hayatı bu içeriklerden ticari, maddi, manevi etkileniyorsa, online itibar yönetimi yaparak olumlu içerikler ile dijital tarihini yönlendirebilir.”