Venedik Bienali’nde Türkiye
Venedik Bienali 58’inci Uluslararası Sanat Sergisi’nde bu yılki Türkiye Pavyonu, yaratıcı-yenilikçi özellikleriyle yabancı basının ilgisini çekti. Örneğin, Fransız popüler gazetesi Le Figaro, “Bienal’de sansasyon yaratan 10 eser” arasına aldığı Türkiye Pavyonu’nu şu sözlerle özetledi: “Büyük sanatçı (La grande artiste) İnci Eviner, dijital sanatın bütün yapı taşlarını, antik tiyatronun duygularını, en şekilsiz, en korkutucu olanı, sansürle baskı arasında kalışı, “Biz, Başka Yerde”yi harmanlıyor. İki kata yayılan bu yerleştirme, çizimler, fotoğraflar, tablolar ve sahne dekorlarıyla oluşturuldu. Bir adam bir köşede sessizce ağlıyor. İnsanları koyun gibi [pasif] görüyoruz [çünkü onlar, yaşam ortamlarında değil, “başka bir yerdeler” artık. Onlar sığınmacı, yersiz, yurtsuzlar].
Mimar; kavramsallığı, betona, ahşaba, demire nasıl tercüme eder? Türkiye Pavyonu’nda Eviner’in soyut tasarımını somuta dönüştüren mimar çift Birge Yıldırım Okta ve Gürkan Okta’ya sordum, eposta ile cevapladılar:
“Sanatçı İnci Eviner’in objeler, videolar ve seslerden oluşan eserinin sunumu için bir sahne oluşturmayı hedefledik. Sanatçının “Biz, Başka Yerde” adlı yerleştirmesi, göçlerin, ilticanın, toplu yer değiştirmelerin birey üzerindeki olumsuz etkilerine dikkati çekmeyi amaçlıyordu. Bunu sağlamak için, kişinin, Türkiye Pavyonu’nda kendisini sarmalayan, algısını dönüştüren bir mekânın içinde bulması, hissetmesi gerekiyordu. Bu mekânın tasarımında izleyiciyi duraksatacak, dolaştıracak, farklı kotlardan eserlerin algılanmasını sağlayacak bir sirkülasyon kurgusu oluşturduk. Mekânın içinde kesitleri alınmış, “yarısı olmayan” sandalyeler, pisuarlar, ranzalar ve projeksiyonlarla yansıtılan figürler yer alıyor. Mimari tasarımımız, izleyiciyi görünmez bir rotada dolaştırıyor. Kişi yürüdükçe tekrar eden sesler, diğer yarılarını bulmaya çalışan eksik figürler, hayvanlar ile karşılaşıyor. Bu mekânı oluştururken Eviner’in bizden talebi “bir ada” yaratmamızdı. Bu adanın tasarımı, mekânı ve Eviner’in yapıtlarını bir obje/nesne olarak algılamak yerine izleyiciyi içine alarak farklı perspektifler sunuyor. Dolayısıyla her bir desen, figür ve sesin ayrıştırılarak algılanmasını sağlıyor. Mekânı Eviner’in sanat üretimi için izleyici ile diyaloğa giren düşsel bir mekân olarak kurguladık. Mimari proje süreci sanat için mekân kurgusunu araştırdığımız 6 aylık bir sürecin sonunda tamamlandı. Bu kurguya Tolga Tüzün’ün ses tasarımı da eşlik etti. Böylece, kişi mekânla bütünleşirken, kendisini çok-katmanlı sayısız çağrışımların içinde buluyor.”