Veri çığ gibi büyüyor, veri merkezleri dönüşüyor
Küresel veri hacmi hızlanan bir ivmeyle artıyor. Şirketler ya da hizmet sağlayıcılar açısından artık verilerin geleneksel yöntemlerle depolanması ve yönetilmesine imkan kalmıyor. IDC verilerine göre, geleneksel depolama yöntemlerini kullanmaya devam eden şirketlerin depolama maliyetleri 2020’de yüzde 50 oranında artacak. Bu maliyetten kaçınmak için bulut tabanlı depolama hizmetleri veren şirketlere yönelim olacağını şimdiden belirtmek gerekiyor. Zira geleneksel sunucu kiralama yöntemleriyle 2 terabaytlık bir depolama hizmetinin maliyet hesabı yapıldığında ayda bin dolarlık giderler karşımıza çıkarıyor. Bulut tabanlı bir depolama hizmeti alındığındaysa aylık yüz dolara depolama hizmeti almaktan söz edilebiliyor. Hatta maliyetler daha da aşağıya çekilebiliyor.
Ekonomik çalkantılar tasarruf tedbirlerini öne çıkarıyor
Avrupa’nın ve Amerika Birleşik Devletleri’nin içinde bulunduğu ekonomik durum, tüm dünyayı ve dolayısıyla BT sektörünü, sektördeki yatırımları etkiliyor. Finansal piyasalarda yaşanan bu durum nedeniyle tasarruf tedbirleri her şirketin 2012’de yapılacaklar listesinde ilk sıralarda yer alıyor. BT yöneticileri için bilgi işlem masrafının azaltılması sunucuların çalışması, yönetimi, ağ ve depolama çözümlerinin maliyetlerinin azaltılması büyük önem taşıyor. Depolama alanında verimlilik BT karar vericilerini sanallaştırmaya, daha az yer kaplayan, daha az enerji harcayan çözümlere yöneltiyor.
Geleneksel yöntemler yerini daha akıllı ve iyi yönetilebilen depolama alanlarına bırakıyor. Sanallaştırma ve depolama kavramları bir araya geliyor ve veri koruma, performans optimizasyonu, konumlandırma gibi ihtiyaçlar tek çözümde giderilmeye çalışılıyor.
Bulut bilişim kavramının da temellerini oluşturan verimlilik ve kaynak paylaşımı yakınsamanın da yaşanmasını zorunlu kılıyor. BT sektörü konsolidasyona odaklandı ve birçok uygulama konsolide edildi. Tasarruf sağlamak için sunucular, depolama, ağ ve uygulamaların birbirine yaklaştığı ve tüm çözümlerin tek şirket tarafından karşılandığını görüyoruz. Bu noktada yine büyük şirketlerin satın alma yapabileceği fikri de ortaya çıkıyor.
Çevreci veri merkezi kavramı da yerleşiyor (mu?)
Bulut bilişimin veri depolamada sunduğu avantajlardan biri de kaynakların verimli kullanımı olarak göze çarpıyor. Sanallaştırma ve hızla gelişen sunucu teknolojileri sayesinde daha çevreci ve enerji verimliliğini öne çıkaran çözümler elde edilebiliyor. Şirketlerin çevreye bıraktıkları zararlı maddelerin en düşük seviyeye çekilmesi ortak kaynak kullanımıyla mümkün olabiliyor. Tabii bunun yanında, Facebook, Amazon ve Google gibi şirketlerin daha önce olmayan ve iş için değil de bireysel kullanım için dev veri merkezlerinin de kurulması gündeme geliyor. Bu tür veri merkezlerindeki enerji tüketimi çevreci bir fırsat sunmuyor. Zira dünya çapındaki karbon salınımının yüzde 14’ü veri merkezlerinden ortaya çıkıyor.
Sel nedeniyle 2012’de veri merkezleri etkilenir mi?
Bulut bilişim kavramının da gelişmesiyle birlikte hızla çoğalan veri merkezlerinin de sabit disklerdeki üretim sorunu nedeniyle özellikle 2012’nin ikinci yarısında sıkıntı yaşayabilir. Proband’den Iain Bowles’a göre önümüzdeki yıl BT sektörü, her ay duyacağı sabit disk ihtiyacından 20 milyon daha azını temin edebilir. Son çeyrekte BT sektörü 177 milyon sabit diske ihtiyaç duymuştu.
Bu durumun 2012’deki veri merkezlerinin artış hızını doğrudan etkilemesi beklenebilir. Yine de veri merkezleri kısa vadede kişisel bilgisayarlar gibi sabit diske ihtiyaç duymayacaktır. Bu nedenle 2012’nin ilk yarısında üretici şirketler eski üretim kapasitelerine dönebilirse veri merkezi kurmanın maliyetleri pek de artmadan sorunlar ortadan kalkabilir.
SSD’lerin gelişme yılı 2012 olacak
Solid State Drives (SSD) kurumlara çok daha fazla işlem hızı veriyor. Düşük enerji ve az yer kapladığı için verimliliğin de artmasını sağlayan yeni nesil sürücüler sunucu ve sanallaştırmanın en büyük yardımcısı olacak gibi görünüyor.
Tayland’da yaşanan sel nedeniyle veri merkezlerinde de kullanılan sabit disklerin büyük zarar görmesi daha çok mobil cihazlarda ya da aşırı inceliği ile bilinen -MacBook Air gibi- ultrabook bilgisayarlarda kullanılan Solid State Drive (SSD) depolama araçlarının önü açılabilir. Özellikle dizüstü bilgisayar üreticilerinin 2012’nin ikinci çeyreğinden itibaren cihazlarında SSD’lere daha fazla yer vermesi beklenirken, veri merkezleri de bu durumdan nasibini alacaktır.
SSD’ler daha az yer kaplayarak daha az enerji harcasalar da kapasite ve fiyat açısından sabit disklerin yerini tutamıyor. Örneğin 500 GB sabit disk yaklaşık 140 lirayken, 64 GB SSD 250 liradan fiyatlanıyor. Sabit disklerde ortaya çıkacak fiyat artışıyla birlikte SSD’li bilgisayarların dönüşümün önü açılmış olabilir.
M2M kavramı öne çıkacak
Verimliliğin artırılması hedeflenirken makineler arası iletişim kavramının öne çıkacağı görülüyor. 2020 yılında makineden makineye iletişim (M2M) gerçekleştirebilen, yani birbirleriyle iletişim kurabilen cihaz sayısının 80 milyarı bulması bekleniyor. Deloitte tarafından yayınlanan “Elektronik Haberleşme ve Eğilimler 2011” raporu da bu rakamı 50 milyar olarak öngörüyor.
Taşıtlar, elektrik, gaz ve su sayaçları, seralar, kümes ve çiftlikler, gıda muhafazası için soğuk zincirler, asansörler, POS cihazları, konutlar ve beyaz eşyalar gibi hayatımızın her alanında kullandığımız cihazların iletişim kurabileceği 2020 yılına kadar gerçekleşmesi beklenen hedefler arasında yer alıyor. Bu hedefin kısa vadede gerçekleşmesi daha muhtemel haliyse veri merkezlerinin iletişimi. Bulut bilişimin de temellerini oluşturan iletişim sayesinde verinin anlamlandırılma çabası da çok daha hızlı bir hale gelecek. Makineler insanların beklediğinden çok daha fazlasını sunmaya başlayacak.