Veri Merkezleri, Enerji Tüketimini Azaltan Bileşenler ile Kuruluyor
İşletmeler iklim değişikliğinin giderek daha fazla farkına vardıkça, müşterilerinden ve kamuoyundan daha fazla baskı görüp, hızlı hareket etmeleri istendikçe, veri merkezlerinin de sürdürülebilir stratejilere yönelmesi gerekti. Bu gereklilik ve bilinç her geçen gün daha da artıyor.
Veri merkezleri dünyanın toplam enerji tüketiminin yüzde 1’ini harcarken, 2010-2020 yılları arasında veri merkezlerinin iş yükü 6 kattan fazla arttı. İşte bu noktada enerji tüketim düzeyi bu rakamlarla orantılı olarak artmadı. Bu, durum veri merkezi altyapısını oluşturan teknolojilerdeki ilerlemeler sayesinde oldu. Önemli ölçüde daha az güç tüketen bileşenler veri merkezlerinin kurulumunda yer almaya başladı. Örneğin, en çok enerjiyi kullanan yeni nesil depolama çözümlerinin enerji tüketimleri oldukça yüksek oranlarda düşüşler gösterdi.
Bu durum gösteriyor ki geleceğin veri merkezleri daha da çevre dostu olacak. Veri depolama talebi kesinlikle yavaşlamayacak, ancak veri merkezleri veri sıkıştırma, veri tekilleştirme ve diğer verimliliği artırıcı yöntemlerin kullanımını genişletecek. Ek bir faktör, modern veri merkezlerinin soğutulmasının sıvı veya hatta pasif olarak adlandırılan sistemlerle gerçekleştirilmesidir. Sunucuların iyi durumda kalmasını sağlamak için bugüne kadar kullanılan hava soğutması, büyük miktarda kaynak tüketiyor. Sıvı soğutma ise sıcaklık ve enerji tüketiminde hızlı bir azalma sağlıyor ve genellikle kapalı bir ekolojik döngü olarak kuruluyor. İklim değişikliği çalışmalarına, veri merkezi sektörünün liderlik etmesinin zamanı geldi. Bulut bilişimin devasa enerji ayak izi, veri merkezi endüstrisinin yenilenebilir enerjiyle çalışan işletmelere dönüşümünü gerektiriyor. Müşteriler ve paydaşlar, iklim etkisi konusunda şirketlerden hesap verebilirlik talep ediyor ve sürdürülebilirliği benimsemeleri için baskı yapıyor. Veri merkezi müşterileri, sürdürülebilirliğe odaklanan tek paydaş değil. Portföylerini iklim direnciyle uyumlu hale getirmeye çalışan yatırımcılar da yeşil enerji devriminin bir parçası olmaya hazırlanıyorlar. Bu, kredilendirme ve finansman hedeflerinin seçiminde ESG kriterlerine (çevresel, sosyal ve yönetişim) öncelik veren sürdürülebilir finansta bir büyüme fırsatı yaratıyor.
2020 yılında veri merkezlerinin büyümesi ve harcamaları yavaşladı. Geleceğe yönelik tüm planlar da pandeminin kontrol altına alınmasına yönelik tahminler çerçevesinde kaldı. Ekonominin yanı sıra tüketici harcamaları ve güven üzerinde ne gibi bir etkisi olacağını bilmeden, planlanan birçok veri merkezi tesisinin yapımı yavaşladı ya da durdu. Harcamalar 2020’de genel olarak düşerken, Gartner bu yıl sonunda itibaren başlayarak önümüzdeki dört yıl içinde tam bir toparlanma ve büyüme öngörüyor.
Tüm bu açılardan bakıldığında sürdürülebilirlik konularına odaklanmak artık büyük bir eğilim olarak karşımıza çıkıyor. Sadece veri merkezlerinin bulunduğu bölgeler su kullanımına odaklanmaya başlamakla kalmıyor, aynı zamanda enerji tüketimi ve emisyonlar da büyüyen bir endişe kaynağı. Buna yanıt olarak, birçok veri merkezinin yenilenebilir kaynaklara yatırım yapmaya başlaması bekleniyor.
Veri merkezi altyapısı, dijital ekonominin yükselişinde de itici güç konumuna geldi. Pandemi döneminde oluşmaya başlayan yeni normaller de bu gelişimin önünü açıyor. Salgının öngörülemeyen doğası, aşılama çalışmaları, yeni varyantların ortaya çıkması gibi unsurlar hem pandeminin süreci hem de bu süreçte değişen iş yapış şekillerinde belirsizliklere yol açıyor. Ama ortaya çıkan bir gerçek var ki esneklik, süreklilik, uyarlanabilirlik ve dayanıklılık günümüzün en önemli iş özellikleri olacak. Bu da “Daha fazla bilişim” anlamına geliyor.