Veri merkezleri yeşile bürünüyor
Günümüzde sektörlerin dijitalleşmeye başlamasıyla, internet trafiğinin büyük bir kısmını veri merkezleri üzerinde yoğunlaşıyor.
Mobil cihazlar, video içerikler ve bulut depolama günümüzde veri artışının en önemli sebepleri arasında yer alıyor. Yüksek kullanılabilirliğe sahip veri merkezleri, aynı zamanda hataya dayanıklı yapılarıyla yüksek miktarda enerji tüketiminde bulunuyorlar. Bu durum hükümetleri yeni enerji santralleri üretmeye iterken, bunun sonucunda çevre kirliliği kaçınılmaz bir hale geliyor. Konuya örnekle devam edersek, geçtiğimiz yıl Amerika Birleşik Devletleri’nde yer alan veri merkezlerinin tükettiği enerjinin miktarı 91 milyar kilowatt saat olurken, bu veri merkezlerinin tükettiği enerji 500 megawatt enerji üreten 34 enerji santrali ile ancak karşılanabiliyor. 2020 yılına gelindiğinde ise veri merkezlerinin enerji sarfiyatlarının yüzde 53 oranında büyümesi beklenirken, bu durum özellikle çevre konusunda büyük endişelere neden oluyor.
BT yöneticilerinin bu konudaki şüpheci tavırları ise durumu içinden çıkılmaz bir hale getiriyor. Sıcak ve soğuk koridorlar, iklimlendirme teknolojileri, izolasyon gibi projeler hayata geçirilse de, bu yeniliklerle gelen ek maliyetler BT yöneticilerinin yeni veri merkezleri yatırımları konusunda geri adım atmalarına neden oluyor. Yöneticilerin kısa vadeli kazancı hedefleyen bu “çekingen” yapıları sebebiyle hem şirketler zarar edecek, hem de enerji israfı katlanarak artacak. Bunun aksine yeni nesil veri merkezi sistemlerini hayata geçiren şirketlerin uzun vadede yüzde 70’e varan enerji tasarrufuyla büyük maliyet avantajı yakaladıklarını da belirtmek gerek.
Yazılım ve donanım uzmanları, yeni veri merkezlerini tasarlarken, veri merkezlerinin enerji tüketimi konusunda yeterince hassas davranmıyorlar. Hükümetler ve sanayi için önemli bir konu haline gelen veri merkezleri için “yeşil” çözümler geliştirilse de, birçok şirket ve kurum getirdiği yüksek maliyet ve bilinçsizlik sebebiyle bu tarz çözümleri kullanmayı tercih etmiyorlar.
Çözüm: Kendi enerjisini üreten ve yenilenebilir enerjiye sahip veri merkezleri
Yeni nesil veri merkezleri geliştirilirken, şirketlerin önünde farklı seçenekler yer alıyor. Kendi enerjisini kendisi üreten veri merkezleri ve yenilenebilir enerji kullanan veri merkezleri, öne çıkan alternatifler olarak göze çarpıyor.
Alman teknoloji firması Siemens, yakın zamanda faaliyete geçirdiği ve Microsoft ve FuelCell Energy ile birlikte çalıştığı pilot proje ile veri merkezini şehir ağından bağımsız hale getirdi. Uygulamaya geçen proje için tesis ve enerji yönetim yazılımları için akıllı kontrol sistemi geliştiren Siemens, bu sayede sunucularda hata payını en az seviyeye indirerek, gereken elektriği üretebilecek. Şirketler bu projeyle beraber akıllı donanım ve yazılım kullanarak veri merkezleri gibi hassas kurulumları dahi, alternatif enerji kaynakları ile güvenilir bir şekilde işletilebileceğini göstermeyi amaçlıyorlar.
Şirketler de yeşilleniyor
Tüm güç kaynağı için hem enerji yönetimi yazılımı hem de akıllı kontrol ve gözlem teknolojisini geliştiren şirketler, bu sayede sistemin güvenilirliğini sağlamayı planlıyorlar. Sistem, biyogaz kaynağını ve buna ilaveten üretilen elektriğin ve yakıt hücre işleminin tam anlamıyla gözden geçirilmesini denetliyor. Bu yöntem, gerekli enerji kalitesini garanti altına alıyor. Ek olarak, eğer güç kalitesiyle ilgili bir problem meydana gelirse ya da güç harcama tahminleri üretilen miktarı aşarsa, sistem veri merkezi operatörlerini durumu bildiriyor.
Veri merkezlerinde yenilenilir enerjiye yer vermek isteyen Google, Hollanda’ya açmayı planladığı yeni veri merkeziyle bu konuda ne kadar ciddi olduğunu ortaya koyuyor. 2017 yılının sonlarında açılması beklenen veri merkezinin, önümüzdeki 50 yıl boyunca hizmet vermesi bekleniyor. Bünyesinde 150 kişinin çalışacağı merkezde, özellikle verimlilik ve enerji tasarrufu konularına büyük önem veriliyor. Eski model veri merkezlerine göre yüzde 50′ye varan oranda daha düşük enerji tüketeceği açıklanan merkezin, verimlilik konusunda da klasik veri merkezlerinden daha üstün olacağı konuşuluyor.
Şirket politikası olarak yeşil enerjiyi benimseyen Apple da, veri merkezlerinde yenilenebilir enerji kaynaklarını kullanmayı tercih ediyor. Teksas, Kaliforniya, Almanya ve İrlanda’da yer alan veri merkezlerinde güneş, rüzgar, su ve jeotermal enerji kaynaklarını kullanan şirketin, toplam enerji tüketiminde ise yüzde 75 yenilenebilir enerji kullanıldığı belirtiliyor.
Veri merkezlerinde asıl hedef 2025
BT yöneticilerinin hedefinde 2025 senesi var. Bu yıla ulaşıldığında kendi enerjisini kendi üreten ve enerji sarfiyatını en aza indirmeyi amaçlayan BT yöneticileri, veri merkezlerini daha kompakt bir yapıya oturtmayı planlıyorlar. Günümüzde kullanım oranı sadece yüzde 1 olan güneş enerjisini, veri merkezlerinin temel enerji kaynaklarından biri haline getirmek isteyen BT yöneticileri, önümüzdeki 10 yıl içerisinde bu planı hayata geçirmek istiyorlar.
Buna paralel olarak, daha fazla enerji tasarrufu adına veri merkezlerini küçültmek isteyen BT yöneticileri, bilişim dünyasının bulut bilişimi daha fazla benimsemesiyle beraber planlanan yol haritasının başarıya ulaşacağını vurguluyorlar.
Sistem nasıl işliyor?
200 adet sunucudan oluşan sistem Wyoming Üniversitesi’nde bulunan Süperbilgisayar Merkezi’ne bağlı. Metan gazı, kanalizasyon arıtma tesislerindeki özümseme tankları içerisinde biyogaz olarak elektrik üretimine başlıyor. Elektrokimyasal işlemle yanmasız olarak gazı elektriğe dönüştüren 300 kilowattlık yakıt hücresi veri merkezini işletiyor. Veri merkezi, ürettiği 250 kW elektriğin 100 kW kadarını kendi amaçları için kullanırken, kalan kısmını kanalizasyon arıtma tesisi kullanacak. Bu sayede veri merkezi kendi enerji maliyetini düşürecek.