Verinin Aldığıyla Verdiği –
Gazeteci ve Yazar M. Serdar Kuzuloğlu, Bilişim Zirvesi’nin açılışında yaptığı konuşmada, verinin tarihi ve gelişim süreci hakkında bilgiler vererek, şunları kaydetti:
“1640’larda veri hayatımıza giriyor. Bugün onu teknoloji ile özdeşleştiriyoruz. Verinin teknoloji ve bilişime ihtiyacı yok, hep orada duruyor. Hamurabi yasaları ile tanrının yeryüzündeki gölgesi kral insanlık tarihinde ilk kez yasalara bağlanıyor. Veri böylece hikmete dönüşüyor. İnanılmaz bir veri havuzundayız ve rekabeti de sosyal medya kanalları kullanımı belirliyor. Beklentileri bu uygulamalar oluşturuyor. Her bir birey 1.7 MB veri üretiyor çeşitli formlarda ve giyilebilir cihazlar da buna etki yapıyor. Biz de buna alışmaya çalışıyoruz. Herkes çok şey bildiğini sanıyor, ama sosyal medya geleceği değiştirtti. Bizim verimiz ile bizi istismar ettiler, Facebook çıktı, ama sonra Mark Zuckerberg’in yıllardır ettiği özürlerin haddi hesabı yok. Oysa bir NAZİ olan Martin Heideger’in fikirleri aslında bugüne ışık tutuyor. Örneğin teknoloji zorlar, yardımcı olmaz, insanın doğal çıktısı değildir. Teknoloji tehlikelerin en büyüğü, çünkü her şeyi hammadde olarak görür. ‘Sonunda insanı araç yapar’ der Heideger. Teknoloji insanı da hammadde yerine koyar, bu nedenle onu kontrol edelim ki biz mi onu kullanıyoruz o mu bizi bilelim. Ama bu mesafeyi koymak o kadar kolay değil. Yapay zeka otomasyondan farklı ve insanın kendi zekasından daha büyük bir şey yaratma çabası. Ama pratiğimiz yok ve asıl korktuğumuz şey aslında yapay zekayı kimin programlayacağı, onun kime hizmet edeceği. Google unutmuyor, yapay zeka da bildiğini koruyacak. Çin en büyük yapay zeka projesini yürütüyor. İnsanları izliyor ve buna göre puanlama yapıyor. Siyah ırkta net yüz tanıması yapamadığı için Çin bu konuda Afrika’da çalışma da yapıyor. Verinin hacmi veya işlenmesi değil, ne amaçla toplanıp ne amaçla işleyeceğimiz önemli. Bu işi yaparken kime, neye hizmet ediyoruz, istismara karşı bir hamlemiz var mı? Aldığımız kararlar bugünün ve geleceğin Türkiye’sinde önemli. Hamurabi’den bugüne veri var ve hep düşünmemiz gereken de veriyi kim için ve ne amaçla topladığımız.”