Verinize hak ettiği değeri verin!
Veriyi doğru buluşturma ve değerlendirme odaklı çalışmalar yürüten Opentext, Türkiye pazarında gücünü, bilişim sektörünün deneyimli ismi Safa Haktanır rehberliğinde geliştirecek.
Büyük ve farklı yapılardaki veriyi yönetmenin kurumsal ve bireysel öncelik halini alması paralelinde, bilgi ve belge yönetimi, bu başlıkta da yapısal olmayan veriyi yönetmek, yapısal olan veriyi yönetmekten daha da önemli hale geliyor. Kanada merkezli Opentext’in Türkiye pazarı odaklı çalışmaları da bu eksende gelişim sergiliyor. Documentum ürününü de satın alması ile beraber hem dünyada hem Türkiye’de pazardaki payı daha da arttı. Opentext 40 ülkede 104 ofisi, bin 200 iş ortağı ile 100 milyon son kullanıcıya dokunan, vizyonu ‘akıllı ve bilgi bütünlüğü olan işletmeler yaratmak için fayda sağlamak olan’ bir firma. Kendisini ‘the information company’ olarak tanımlayan Opentext’in Türkiye’de çıkış noktası doküman yönetimi, Türkiye Ülke Müdürü ise bilişim sektörünün deneyimli ismi Safa Haktanır. “Hayatım boyunca hep yapısal veriyle uğraştım ve Opentext ile şimdi yapısal olmayan veri tarafına geçtim” vurgusunu yapan Safa Haktanır, Opentext’te kendisini etkileyen konunun da bu olduğuna işaret etti. Çünkü yapısal olmayan veri tarafı çok önemli. Bulut yapıları bu veriyi tutma noktası, ama Safa Haktanır’ın da dikkat çektiği gibi, geldiğimiz noktada veriyi güvenli tutmak kadar, bunu faydalı olacak şekilde yönetmek de şart. Opentext yapısal olmayan veriyi akıllı ve güvenli yönetmenin yanında SAP, Oracle, Microsoft gibi kurumsal uygulama pazarının lideri olan marka ve çözümlere entegre ve gömülü çözüm de sunuyor. Bu da Opentext’i tercih edilir kılıyor. “Ben 39 yaşında SAP Türkiye’ye Genel Müdür oldum. 20 yıldır üst düzey pozisyonlarda devam ettim ama hep farklı şeyler yaptım. Bilişim dünyasında etkin olmanın faydalarını görüyorum ve daha gidecek çok yolum olduğunu düşünüyorum” diyen Safa Haktanır, yeniliklere açık olduğunun altını çizdi. Yaklaşık 4 senedir Güney Afrikalı EOH şirketini Türkiye’de temsil eden ve 2019 sonu itibarı ile bu görevini tamamlayan Haktanır, ne gibi yeni adımlar atabileceğine dair araştırmalar yaparken Opentext ile karşılaşmış. “Daha öncede SAP’nin kuruluş aşamasında Türkiye’de benzer bir süreci yaşadım. Belli bir markayı, ürünü temsil etmek yeni bir organizasyon kurmak yenilikler yapmak istiyorum. Bunu yaparken de en iyi ürün ve güçlü firmalarla çalışmayı tercih ediyorum” bilgisini paylaşan Safa Haktanır, 2020 hedeflerini paylaştı:
Opentext bağı nasıl kuruldu?
Dünya dijitalleşme yolunda ilerliyor ve en önemli şeylerden biri yapısal olmayan veriyi de yetkin olarak yönetmek. Bildiğim ve sevdiğim bir iştir sıfırdan bir şirketi Türkiye’ye getirmek… SAP, EOH gibi deneyimlerime dayanarak bunu söylüyorum. Hızlı geçişlere alışığım, ama öğrenmenin de sonu yok. Türkiye’de çok dinamik bir ortam var. Türkiye’deki bilişim pazarı çok büyük değil, hatta son iki yılda dolar bazında küçüldü. Fakat yine de dinamik bir pazar. İnsanlar son derece esnek davranabiliyor. Pazarın küçük olması da bazen yeni fırsatlar yaratabiliyor. Sonuçta Türkiye gibi gelişen pazarlar bana her zaman daha cazip geldi. Opentext’de böyle bir görevi seçmemde bu düşünce çok etkin oldu.
Genel olarak bilişim sektörünü ve veriye bakış açısını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Son yıllarda bireyler için en önemli konu dijital iletişim oldu. Burada önemli olan her bir iletişim kanalını nasıl yönettiğiniz. Konuyu sadece anlık mesajlaşma, e-posta gibi dijital ve sesli iletişim ile sınırlayamazsınız. Platformlar üzerinden, örneğin Facebook ya da Instagram iletişim adımlarını da doğru yönetmek lazım. Doğru bekletiler ile doğru adımları atıp doğru yatırımı yapmak önemli. Hiçbir yazılım bir şirketi yönetemez, yöneten yine kişilerdir ve yazılım ona yardımcı olur. Şirketin iş süreçlerini iyileştirmesine yönelik yazılımlar seçilirken yapısal olmayan verilerin yönetiminin de bu süreç içerisinde değerlendirilmesi gerekir. Yani kişi, süreç ve veri birlikte değerlendirilmeli ki sonuçta faydalı olsun. Bu konuda daha bütünleyici çalışmalara imza atılması ve danışmanlık alınması ise şart. Çünkü misal iPhone’dan Instagram hesabına bakmak dijitalleşme değildir. Belirttiğim gibi, dijitalleşme; kendi çalıştığı ortamda iş süreçlerini belli bir yapı içerisinde yönetmek ile alakalı. Oysa birçok şirket bir yazılım alıyor, ‘bunu bize uydurun’ diyor. İşte tam da bu nedenle birey, sistem ve veri bir bütün olarak değerlendirilmeli, yurtiçi ve yurtdışından danışmanlık alınmalı.
Yurtiçi ve yurtdışındaki gelişimi, değişimi bizzat gördünüz. Türkiye, nasıl bir seviyede?
Elindeki fırsatları kullanamayan bir konumda. Türkiye’de genç nüfus var, herkes bir şey yapmak istiyor ama bunu yönlendiremiyoruz. Yurtdışına baktığımız zaman en büyük istihdam açığı bilişim sektöründe. Yurtdışında birçok arkadaşım emekli oldu ve sonrasında hemen iş teklifi aldılar. Oysa eskiden böyle bir şey pek yoktu. Avrupa bilişim piyasasında yaşanan gelişmeden hala yaralanamayıp, profesyonel bir hizmet ihracatı modeli yaratamıyor ve yapamıyorsak, bu da bizim suçumuz. Hizmetin verildiği yer değil, nereye verildiği önemli Bunu yapmak için de yabancı dile hakim, iletişim yeteneği olan, teknoloji aşığı ve öğrenmeye açık kişilerin bir araya gelmesi yeterli olur. Bunları yaptığın zaman dünyaya açılırsın. Ben bilgi işlem dünyasına Almanya’da atıldım ve Türkiye’ye geldiğimde 2000 senesiydi. O zaman daha bir heyecan vardı Türkiye’de. Büyük üreticiler pazara giriyor, yatırımlar hızlanıyor, birleşmeler ve satın almalar oluyordu. Hareket daha çok donanım tarafındaydı, ama yazılım tarafı da hızla büyüyordu. Bilişim 500 araştırmasının da gösterdiği gibi, yazılım artık donanımı geçti. Bu tüm dünyadaki trend, ancak Türkiye’de eksik olan taraf BT dünyasına yön veren danışmanlık ve sektör spesifik danışmanlık şirketlerinin yeteri kadar olamaması.
Danışmanlık neden bir gereklilik?
Teknoloji ve iş süreçler arasındaki bağın doğru biçimde kurgulanması için buna çok gerek var. Satış ve pazarlamanın ön planda olduğu bir yapı söz konusu. Oysa müşteri tarafından bu satın almanın bir hazırlığının da olması lazım. Yani bu ürünü neden, hangi amaç doğrultusunda alacağım? Üreticiler ve onların satış kanalları satmaya odaklanırken, danışmanlık ise neyin, neden alınması gerektiğini belirtiyor. Bence böyle bir mekanizma kurmanız lazım. Neden dünyada bu kadar çok danışman var da, Türkiye’de bu konudaki global şirketlerin sayısı az? Eskiye oranla değişiklik oldu ancak son yıllarda bu trend daha kötüye gitti. Bunun bir nedeni de ‘ürün ile danışmanlığı ikame ederiz’ algısının fazlası ile yayılması oldu.