Veriye dayalı organizasyon olabilme yetkinliği, liderliği getiriyor
SAS Güneydoğu Avrupa Bölgesi Genel Müdürü Tayfun Topkoç, “Türkiye için artık bundan sonra değer yaratan, daha çok yazılıma, veri bilimine, teknolojiye dayalı bir ekonomik model geliştirmek gerekiyor” değerlendirmesini yaptı. ‘Bulut’un Türkiye ekonomisi için öneminin çok büyük olduğunu vurgulayan Topkoç, lokal bulut oluşumlarının, yatırımlarının yapılması konusunda çağrıda bulundu.
Türkiye’nin geleceğinin; veriye dayalı düşünen, analitik kafa yapısında gençlerimizi yetiştirmekte olduğunun altını çizen SAS Güneydoğu Avrupa Bölgesi Genel Müdürü Tayfun Topkoç, BThaber’in ‘3 Gazeteci 1 Konuk-3G1K’ başlıklı dijital etkinliğinin konuğu oldu. Topkoç, BThaber Yayın Koordinatörü Ayhan Sevgi, BThaber Ankara Temsilcisi Sedef Özkan ve BThaber Editörü Handan Aybars’ın sorularını yanıtladı:
Pandemi süreci, kurum ve şirketlerin dijital dönüşüm süreçlerini nasıl etkiledi?
Türkiye ve Güneydoğu Avrupa Bölgesi olarak SAS’ın pandemiye rağmen en fazla büyüyen, büyümeye devam eden ve hedeflerini her alanda aşan bir organizasyon konumundayız; bu gurur verici. Uluslararası kurumlarda çalışan birisi olarak uzaktan çalışmaya ve bu teknolojiyi kullanmaya zaten 20 yıldır alışkın ve uzaktan ekipler yönetmiş birisiyim. Müşterilerimize danışmanlık işlerimizde başlangıçta bazı sıkıntılar yaşasak da sonra aştık. Bunu çok denemiş birisi olarak uzaktan çalışma taraftarı değilim. Ekiplerle bir arada olmayı, yüz yüze temasın önemli olduğunu düşünüyorum. İş yerinde temas, mutluluk önemli. Planlarımızı, pandeminin etkilerini 2021’in sonuna kadar devam edeceğini öngörerek yapıyoruz. Artık ekonomi akmak zorunda. Dijitalleşmenin tam olgunlaşmadığını, kurum içinde yaygınlaşmadığını, bunun teknolojik platform olarak, süreç olarak, insanların kapasite olarak bu kültüre eksik olduğunu gördük. Daha da önemlisi dijitalleşme projelerinin artık Yönetim Kurulu seviyesinde daha da önemsenmesi daha stratejik boyuta dönüşmesi gerekiyor. Değişik sektörlerde etkisini farklı farklı görüyoruz. Değişmeyen bir şey var; bazı sektörlerin işleri azaldı, bazı sektörlerin işleri arttı. Bu anlamda Türkiye için artık bundan sonra değer yaratan, daha çok yazılıma, veri bilimine, teknolojiye dayalı bir ekonomik model geliştirmek gerekiyor. TBV ile ‘Dijital Teknoloji Geliştiriciler Programı’nı anons ettik. Biz yapay zekâ teknolojileri ve ileri analitikte dünya lideri bir firma olarak Türkiye’de de 23. yılımızdayız. Bu sevdamızı böyle bir eğitimle taçlandırmak istedik. Buna çok gönül verdik, ciddi de bir yatırım yaptık. ‘2023’te 50 bin Veri Bilimci’ diye sloganla yola çıktık. Şu an 15 üniversiteye yaklaşmışız. ‘Veri Bilimine Giriş’ ve ‘Yapay Zekâ ve İleri Analitik’ diye 2 tane içerik hazırladık; bunu çok önemsiyoruz. Çünkü Türkiye’nin geleceği veriye dayalı düşünen, analitik kafa yapısında gençlerimizi yetiştirmek… Artık veriden çıkan değer ve akıllı organizasyonlar gündemde. Sizin organizasyonunuz ne kadar akıllı, şehriniz ne kadar akıllı; pandemiye, sele, ekonomik krize anında tepki verebiliyor mu? Ya da bunları olmadan öngörebiliyor mu? İş dünyasında detaylara kadar öngörebilmek gerekiyor. ‘Dijital Teknoloji Geliştiriciler Programı’; ‘1 Milyon Yazılımcı Projesi’nin alt kümesi gibi düşünülebilir. Bunlar doğru hedefler; herkesin destek olması, herkesin bu yöne doğru stratejilerini belirlemesi gerekiyor. Türkiye’deki kapasiteyi artırmalıyız. Türkiye’de 100 -130 bin arasında yazılımcı olduğu tahmin ediliyor. Bu rakamı bizim çok kısa bir süre içerisinde en az 3 katına çıkarmamız gerek. Yetiştirmek tamam da sonra tutabilir miyiz? Ne kadar bu tip proje çok olursa, kaynaklar da Türkiye’de kalır. Sadece Batı’ya değil Türkiye’nin Orta ve Doğu’suna da bakıyoruz. Çok yetenekli, çok arzulu, çok hayalleri olan öğrenciler, gençler var. Onlara da uzanıyoruz. Bu programdan çıkan arkadaşlarımızın hem SAS hem müşterilerimiz olarak işleri hazır.
Turkcell ile ‘SAS Bulut’u Türkiye’ye getirdik
- Bu süreçte verinin ve analizin değeri ön plana çıktı. Peki ya şirketlerin bu konuda yatırım yapma, var olan mimarilerini geliştirme ilgisi ne seviyede?
‘Kazanan kaybeden yok; sadece önde misiniz yoksa arkada mı kaldınız?’ sonsuz oyunu içindeyiz. Kurumlarda da bu sonsuz oyunu oynayabilmek önemli. SAS 45 yıldır bu oyunun içinde. Alanında lider kalmayı başarmış. Bu organizasyonların ortak noktaları veriye dayalı organizasyon olabilme yetkinliği. Veriye dayalı organizasyonlar daha çevik; risk ve büyümeyi dengeleyebilen organizasyonlar oluyor. Detayları verebilen, öngörebilen, buna göre değişik senaryolarda tepki verebilen organizasyonlar olmak önemli. Bunun için önce teknoloji gerekli burada hangi süreçleri çalıştıracağınız, nasıl bir yetkinlikle bu işi yapacağınız önemli. Kültürel değişimi sağlayabiliyor musunuz? Herkes bundan fayda sağlayabiliyor mu? Bunları organizasyona tepeden aşağıya doğru koyduğunuzda çok ciddi bir verimlilik ve hız kazanıyorsunuz. Dolayısıyla veriye dayalı bir organizasyon olmak önemli. Türkiye’de bunu tam anlamıyla yapan hâlâ 2 elin parmakları kadar var, hâlâ kamuda, üretim, servis sektöründe çok ciddi bir dönüşüm gerekiyor. Telekom ve finans nispeten daha ileride. Bu konuda danışmanlık alıyorlar. Yönetim kurulu ve liderlerin vizyonu çok önemli. Ne kadar farkındalığı artırırsak o kadar başarılı oluruz. Son dönemlerde bankalarda riskin yönetilmesi tarafında çok yoğun çalışıyoruz. Telekom ve bankacılıkta analitik platformların modernizasyonu ve müşteriye dijital kanallardan entegre bir şekilde ulaşabilme, daha gerçek zamanlı değer sunuşları yapabilme konularında projeler gerçekleştiriyoruz. Özellikle Ankara ve İstanbul’da belediyelerde çok önemli akıllı şehir projeleri başlattık. Hayata geçişleri devam ediyor. Danışmanlık alıyorlar. Türkiye’deki en önemli problemlerden bir tanesi; donanıma çok para harcıyoruz. Bulut mimarilere geçiş çok önemli. Türkiye’de milli olarak Turkcell ile SAS Bulut’u Türkiye’ye getirdik; ansmanını yakın zamanda yapacağız. Biz sektördeki BT yöneticilerinin; Türkiye’ye yatırım yapılmasını sağlamak için önce buna gönül vermesi, inanması ondan sonra inandığını rakamlarla ikna etmesi, ittirmesi gerekiyor. Bulutun Türkiye ekonomisi için önemi o kadar büyük ki bugün sizin 12 ayda yaptığınız projeler, belki 4, 5,6 aylara düşecek. Bunun kurumlara, ekonomiye girdisi, katkısı çok ciddi. Donanıma verilen paraların daha çok yazılıma, hizmete kayması, yeni iş alanlarının açılması çok çok önemli. Özellikle lokal bulut oluşumlarının, yatırımlarının yapılması konusunda çağrıda bulunmak istiyorum. Müşterilerin de pozitif ayrımcılık yapması gerekiyor.
Kamudaki dijital dönüşümün veri dönüşümünden başlaması gerekir
- Türkiye’de kamu kurumlarının analitik veri yaklaşımlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Sizin bu konudaki yaklaşımlarınız neler?
Vatandaşlar kamu kurumlarından, belediyelerden daha hızlı, kaliteli hizmet ve daha yakınlık istiyor. Yakınlaşabilmek için de vatandaşın bilgileri ve bu bilgilerin değişik versiyonlarda olması önemli. Kamudaki dijital dönüşümün veri dönüşümünden başlaması gerektiğini düşünüyoruz. Önce verinin ‘Open Data’ dediğimiz açık veri mimarisinin kamu kurumlarında nasıl kullanılacağının belirlenmesi gerek. Açık veri ve mimarisi altında da veri sözlüğünün belirlenmesi, bu verinin kurumlararası nasıl kullanılacağı önemli. Bu konuda çok önemli bir boşluk var; biz de bazı tavsiyelerde bulunuyoruz. Çok ciddi bir bilgi birikimine sahibiz. Kamuda veriyi kullanarak verimliliğin artırılması konusu da büyük önem taşıyor. Analitiği ve veriyi kullanarak birçok verimli optimizasyon yapmak mümkün. Buralarda biz analitik olgunluk seviyesini, iş zekâsını tam raporlama seviyesinde görmüyoruz. Kamuda daha gidecek çok yol var. Daha öngörülebilir, tahminlemeler yapabilir, yapay zekâya geçiş şeklinde evrilmesi gerekiyor. Teknoloji alıp yapmak değil teknolojiyi kullanacak kapasite gerekiyor. ‘Biz buradaki verilere göre politikalarımızı değiştiriyoruz’ yaklaşımı kritik. Kamunun bu tip politikaları anında, gerçek zamanlı alması, veriye dayalı yapması çok önemli. Vatandaşa yakın, hassas, vatandaşın ne istediğini bilen, daha akıllı, veriyi akıllı kullanan sistemler önemli. Bulut; KOBİ’ler için de çok net bir çözüm. Analizleri verebilecek yapıları gösterdiğimizde ciddi bir talep görüyoruz. Kamu tarafında kurumun stratejisine bağlı olarak değişiyor. Eğer verilerini kendi ortamlarında tutma gibi bir stratejileri varsa, hassas verilerle çalışıyorlarsa bulut ortamlarını tercih etmiyorlar. Ama kamunun da bulut ortamını tercih etmeye başlayacağını kesinlikle öngörüyoruz. Güvenlik ve altyapı anlamında Turkcell’in bulut yapısını kullanan bazı kamu kurumları hâlihazırda var.
BT organizasyonları inovasyonu ve dönüşümü sahiplenmeli
- SAS, Türkiye’deki gelişmeleri nasıl değerlendiriyor ve stratejilerini ne yönde oluşturuyor?
2019 yılından bu yana benim göreve gelmemle, SAS’ı yeniden konumlandırdık ve bir büyüme planı yaptık. Bu büyüme planına göre şu anda baktığımızda çalışan sayımız 3 kat arttı. Kamu tarafındaki yayılımımız, daha stratejik projelere imza atmamız, SAS’ın gerçek kapasitesini daha fazla göstermemiz, ülkeye verebileceği ‘know-how’ transferini gerçekleştirebilmemiz, Turkcell ile bulut yatırımını yapmamız önemli. Kısa sürede çok yatırım yaptık. Yeni iş modellerini Türkiye’ye getirdik. En az 3 iş ortağımızı bölgeye açtık. Bugün Azerbaycan’dan Dubai’ye, Slovenya’dan Sırbistan’a pek çok alanda çalışma yapan iş ortaklarımız var. Benim bölgem içerisinde Türkiye; olgunluk, yetkinlik, cirosal anlamda da en büyük… Bazı başarılı uygulamaları yaygınlaştırmak için örnek bir ülke olarak duruyor. SAS, ülkede nasıl değer yaratabilirim diye bakıyor. Bu da yatırımla oluyor. Biz ne kadar burada değer yaratıp kapasite oluşturursak daha fazla insan yetiştirirsek pastayı da herkes için büyütmüş oluyoruz. Türkiye, benim bölgemde lider, örnek ve en fazla büyüyen ülke. Bu yüzden burada birçok başarılı örneği biz gerek kamu sektöründe gerek bankacılıkta gerek telekomda diğer bölge ülkelerine de yaygınlaştırmaya çalışıyoruz. Olgunlaşma sürecinde en önemli şey; iş ortaklarıyla değer yaratmak. Değer de; dijital dünyada ürün, hizmet yaratmaktır. Bunun bütün özellikleriyle tanımlanabilir, pazarlanabilir olması çok önem kazanıyor. Biz bu yönde iş ortaklarımıza destek oluyoruz. Diğer yandan Türkiye’de biz her şeyi kendimiz yapalım zihniyeti mevcut. Böyle bir dünya yok! İşin, iş dünyasının beklentisi artık bu değil, 3-4 ay içinde sonuç bekliyor, bilemediniz 6 ay içinde proje bekliyor. BT organizasyonlarının inovasyonu ve dönüşümü sahiplenmesi gerek. Yoksa işin içinden gelip birisi alacak! Sahiplenmezlerse başkası sahiplenecek! Çünkü işin bekleme tahammülü kalmadı! Aynı anda birden fazla proje yapabilir hale gelinmeli yoksa bakım yapan bir organizasyon haline gelecekler! BT ekipleri pandemiden sonra daha da yoğunlaştı. BT ekiplerinin iş yapma şekli, bakış açısı değişmeli. ‘Her şeyi içeride ben yapayım’ dönemi bitti.