Wirecard Türkiye’de yeni servislerle büyüyecek
Ödeme sistemleri alanında agresif bir büyüme hedefini önüne koyan Wirecard Türkiye, yurtdışına satış yapmak isteyen müşterilerine yönelik servisleri de hayata geçiriyor. Mikro Ödeme şirketini satın alarak Türkiye pazarına giriş yapan Wirecard, bu gelişimin ardından yeni servisleri de Türkiye pazarına sunmaya başladı. Wirecard, özellikle Türki cumhuriyetlere giriş kapısı olarak da Türkiye’yi görüyor. Wirecard Türkiye CEO’su Alper Akcan, sundukları servisler ve hedefleri konusunda sorularımızı yanıtladı.
Wirecard Türkiye’nin gelişim süreci nasıl oldu?
Küçük tutarlı ödemelere aracılık etmek amacıyla Mikro Ödeme Anonim Şirketi’ni, 2008 yılında kurduğumuzda Türkiye’de henüz mobil ödeme servisleri yoktu hatta bu konu dünyada da yeni yeni gelişiyordu. İlk yılımız konuyu operatör ve servis sağlayıcılara anlatmakla geçti ve 2009 yılının Mart ayında ilk işlemimizi gerçekleştirdik. Daha sonra yeni yatırımlar ile yeni servisleri hayata geçirdik. Pazar çok hızlı gelişmeye başladı ve 2014 yılında da bu konudaki düzenlemeler hayata geçmeye başladı. Daha sonra da lisansımızı aldık. Türkiye’de e-para lisansı almış yedi firmadan bir tanesiyiz. 2014 yılında da şirketimizi Almanya kökenli Wirecard şirketi satın aldı. Bundan sonra da faaliyetlerimizi Wirecard Ödeme Sistemleri adı altında sürdürmeye başladık.
1999 yılında kurulan ve son 10 yılda çok hızlı bir büyüme gösteren Wirecard, ödeme sistemleri alanında faaliyet gösteren ama bankacılık lisansı da olan bir firma. Bildiğimiz anlamda perakende bankacılık işlemleri yapmıyor ama uluslararası para transferi için bu lisans çok büyük bir fayda sağlıyor. Yüzde 96’sı halka açık bir şirket olduğu için de çok çok büyük bir güven sağlıyor. Dünyanın pek çok bölgesinde faaliyet gösteriyor. Almanya merkezli oluşundan dolayı ise Avrupa’da çok güçlü.
Wirecard, bu operasyonu sadece Türkiye pazarına girmek için mi yaptı. Sizden bir teknoloji transferi oluyor mu?
Wirecard, tüm dünyada satınalmalarla büyüyor. Pazardaki kredibilitesi yüksek, ekibi güçlü ve dinamik şirketleri seçip satın alıyorlar ve ardından da kendi know-how’larını o ülkeye aktarıyorlar. Türkiye’nin potansiyeli, bölgedeki konumu ve gücü, genç ve dinamik nüfusu, teknoloji adaptasyonundaki yeteneği ve batı ile entegrasyon süreçleri bu satın almada etkili oldu. Mobil ödeme konusunda ise bizden daha geride idiler ve bu konuda bizden know-how aldılar. Tabii hala mobil ödeme konusu, ana gelir içinde küçük bir payı oluşturuyor. Wirecard, Türkiye’de bu lisansa ve potansiyele inanıyor ve Türkiye’nin koyduğu bütün kuralları kabul ederek, bu yatırımları yaptı. Wirecard olarak mobil ödeme konusunda, katma değerli servisler sunuyoruz. Orta ve uzun vadedeki stratejimiz, Türkiye’ye alternatif ödeme yöntemlerini adapte etmek olacak. Artık yeni servislerle birlikte agresif bir şekilde büyümemizi sürdüreceğiz.
Ne tür servisler ve hedefleriniz var?
Bizim üç temel servisimiz var. Birincisi, operatör faturaları kullanılarak mobil ödeme yapmak. Bu alanda 10 milyonun üzerinde tekil kullanıcıya ulaştık ve yüzde 60 pazar payına sahibiz. Bir diğer servisimiz kredi kartı servisi. Bu konuda sanal POS hizmeti sağlıyoruz. Üçüncü servisimiz ise ön ödemeli kartlar. Bu yeni bir alan ve bu konuda yeni uygulamalar geliştirdik. Yakın zamanda kendi ön ödemeli kartlarımızı da dağıtıyor olacağız. Biz bu üç alanı da birbirinin tamamlayıcısı olarak görüyoruz. Uluslararası bir şirketin Türkiye ayağı olarak edindiğimiz bazı yetenekleri Türkiye pazarına sunmak istiyoruz. Türkiye’de ürün ve hizmet satan birçok iş ortağımız var. Bu firmalar Türkiye dışına da satış yapmak istiyorlar. Bunun için de satış yaptıkları ülkelerdeki insanların ödeme alışkanlıklarına uygun ve yoğun olarak kullanılan ödeme araçlarını kullanmak zorundalar. Düşünsenize yurtdışı müşterilerinizi ürününüzü almaya ikna ettiniz ama onlar ödeme yapamıyorlar. Wirecard olarak biz yüzlerce alternatif ödeme aracını sunabiliyoruz. Müşterilerimiz ya da iş ortaklarımız hangi ülkede satış yapmak istiyorsa bizim o ülkeye yönelik ödeme araçlarımızı kullanabilecek. Bu bizi oldukça heyecanlandıran bir gelişme. Biz bunun ihracatımızı da pozitif yönde etkileyeceğini düşünüyoruz. Ülkemizin ‘2023 Nakitsiz Türkiye’ hedeflerine ulaşılmasında da destek olmak istiyoruz.
Bu hedef sizce ne kadar gerçekçi?
Bu oldukça gerçekçi bir hedef. Çünkü Türk toplumunun teknoloji adaptasyonu çok yüksek. Sanırım iki yıl içinde akıllı telefon kullanmayan kalmayacak. Ülkedeki ATM’lerin teknolojik özellikleri dünya ortalamasının çok üstünde. 2023 yılına kadar bu durum daha da gelişecek. Dolayısıyla insanlara maliyeti daha düşük ve kullanışlı ödeme hizmetleri sunarsanız mutlaka kullanacaklardır. Tabii bu durum ekonominin kayıt altına alınması açısından da önemli bir gelişme olacak.
Türkiye, bölgenin merkezi olabilir mi?
Wirecard için Türkiye önemli ülkelerden bir tanesi ve özellikle Türki cumhuriyetlere açılma konusunda önemli bir hub rolü oynuyor. Genel olarak baktığımızda Türkiye fintech alanında önemli bir gelişim gösterebilir ve bölgenin fintech merkezi olabilir. Ortadoğu, Türki cumhuriyetler ve Afrika kıtasına hizmet ihraç edebileceğimizi düşünüyoruz.