Wired dergisinin ve Financial Times’ın yaz okuma önerileri
Uzun bayram tatili geçti ama önümüzdeki sıcak aylarda yaz tatili günleri bizi bekliyor. Ben de burada, saygın yurtdışı kaynaklarının yaz okuma önerilerini, kısa yorumlarımla, paylaşmaya devam ediyorum. Daha önce, Bill Gates’in ve New York Times’ın yaz okuma önerilerini yazmıştım (http://bit.ly/2I70IZD).
Wired Dergisi Önerileri
Teknoloji dünyasının önemli dergilerinden Wired, 14 kitabı “mutlaka okunmalı” diye listelemiş (http://bit.ly/2KfdPt0). Arasında, trollerin saçtığı nefret, Melinda Gates’in kadınları güçlendirilmesi, okul öncesi eğitim önerileri, internet kültürü konularında kurgusal olmayan kitaplar ile fantastik ve bilim kurgu havasında romanlar da var. İki kitap ilgimi çekti.
Sosyoloji yardımcı doçenti Jen Schradie’nin “The Revolution that Wasn’t: How Digital Activism Favors Conservatives” kitabı aslında yaşayarak öğrendiğimiz bir gerçek üzerine. İnternetin her bireye güç vereceği, böylece demokrasiyi güç odaklarının etkisinden kurtarıp tabana yayacağı hayal edilmişti. Oysa, başta Evgeny Morozov’un “The Net Delusion: The Dark Side of the Internet Freedom” başlıklı 2012 kitabı ve daha sonraki yıllarda olan biten, çok sayıda makale ve kitap, bu hayalin değil, tam tersinin gerçekleştiğini göstermişti. Schradie de Amerika’nın North Carolina eyaletinde yaptığı ayrıntılı araştırma ile aynı olumsuz sonuca varıyor: İnternet tutucu güç odaklarının elini güçlendiriyor.
Artık bildiğimiz, gördüğümüz bir gerçek üzerine yeni bir kitap neden ilgimi çekiyor? Çünkü, internetin güç odaklarına ve olumsuzluklara hizmet etmesini kaçınılmaz bir gerçek olarak değil, çözülmesi gereken bir sorun olarak görüyorum. O zaman, neden şu anda dünyanın çeşitli yerlerinde internetin toplumu değil güç odaklarını, özgürlükleri ve demokrasiyi değil tutuculuğu ve otokratik yönetimleri desteklediğini çok iyi anlamak gerekir. Dolayısıyla, kitap ilgimi çekti ve okuma listeme aldım.
Akıllı Robot İnsanlar Arasında
İkinci ilgimi çeken ve yeni okuyup bitirdiğim kitap, önemli edebiyat ödülleri kazanmış İngiliz yazar Ian McEwan’ın “Machines Like Me” romanı. Yıl 1982 ama dünya bizim bildiğimizden çok farklı. Örneğin, Alan Turing hala yaşıyor ve yapay zeka üzerine çok başarılı çalışmalar sonucu, 12 erkek (Adam) 12 dişi (Eve) insan gibi robot yapıp satıyor. Bir Adam’ı, Londra’da yaşayan Charlie satın alıyor. Adam’da genel yapay zeka ve bilinç yüklü ama kişilik parametreleri değil. Sevgilisi Miranda ile beraber, Adam ile beraber gelen kullanım kılavuzundaki tercihlere göre kişilik parametrelerini – içe kapanık veya değil, uyumlu veya değil, deneyime açık veya değil, duygusal denge, işine bağlılık gibi – belirliyorlar.
Roman bir yandan yapay zeka ile donatılmış bir makine ile insan ilişkisini, uyum ve çelişkileri, günlük yaşam içerisinde ama makale havasında anlatıyor. Örneğin, Alan Turing’in görüş ve yorumları da var. Roman, bir yandan da kompleks ve esrarengiz olaylarla, gerilim yaratıyor. Örneğin, Adam, Charlie’nin sevgilisi Miranda’ya aşık oluyor! Sürekli internete bağlı olduğu için devamlı öğrenebilen ve hatasız mantık yürütebilen Adam’ın, cinsel arzu gibi duyguları ve orgazm olma gibi özellikleri de var. Daha fazla açıklamayayım, önermekle yetineyim. Umarım Türkçe’ye de çevrilir.
Financial Times Önerileri
Gazete 26 kategori altında çok sayıda öneriler yapmış (https://www.ft.com/summerbooks2019). Burada sadece gazetenin editör ve yazarlarının kişisel önerileri (https://on.ft.com/2KRQlva) arasından bir ilgimi iki de dikkatimi çekenleri belirteceğim.
Dünyamızı şekillendiren en önemli teknoloji olan yapay zeka üzerine kitaplar her zaman ilgimi çekiyor. Bu konuda genellikle iş ve çalışma dünyasının geleceği tartışılırken, Oxford Üniversitesi’nde simetri üzerine çalışan matematik profesörü Marcus du Sauty’nin “The Creativity Code: Art and Innovation in the Age of AI” başlıklı yeni kitabı, sanatta yaratıcılığın geleceği üzerine. Mükemmel öğrenen makineler ile beraber yaşayacağımız dünyada, yaratıcılık alanında insanın yerini anlamamıza da yardımcı olma iddiası taşıyor kitap.
Dijital dünyada çok fazla zaman harcayıp, analog dünyayı, sosyal yaşamı ihmal ettiğimiz iddiası yaygın ve geçerli. Bu konuda çok sayıda yazı ve kitap varken, Georgetown Üniversitesi bilgisayar doçenti – ve hiçbir sosyal ağ hesabı olmayan – Cal Newport’un “Digital Minimalism: Choosing a Focused Life in a Noisy World” başlıklı yeni kitabı hemen New York Times ve Wall Street Journal’da en çok satan kitap listesine girince dikkatimi çekti.
Çok iyi bir yazar olmakla beraber, Türkiye hakkında görüşlerini ters bulduğum ve benim de bulunduğum bir uluslararası toplantıda konuk konuşmacı olarak yanlış algı yaratan lafları (orada kalkıp düzeltmiştim) nedeniyle ihtiyatlı yaklaştığım Elif Şafak’ın Türkiye’de de “On Dakika Otuz Sekiz Saniye” başlığıyla yayımlanan romanı, 1789 Fransa Devrimi üzerine yazdığı müthiş kitabı nedeniyle saygı duyduğum Simon Schama önerdiği için dikkatimi çekti. (Kitabın İngilizce başlığı nedense biraz farklı: “10 Minutes and 38 Seconds in this Strange World”)