Yalan, gerçeği yiyor
İnternette ve sosyal medyada her okuduğuna inanan, bu inancını mutlak gerçek/doğru sayan milyonlar, milyonlar… Oysa dünya tarihinde eşi görülmemiş bir bilgi/veri bolluğunda yaşıyoruz. Yani en azından, dünyanın bir kısmı böyle. O halde, insanlık, bu nimetten doğru dürüst yararlansa ya? Bir haberin/verinin/bilginin doğruluğuna/gerçekliğine bakmadan inanmak nedir? Orta Çağ’da mıyız?
İşte, bu “gerçeğin yerini sahtenin alması, ama onun gerçek sanılması” durumuna hop diye bir sözcük uyduruldu: Post-truth. Bunu dilimize nasıl çevirsek? Öneriler var: Post-gerçek. Gerçek ertesi. Gerçeğin ötesi. Hakikati aşan.
Tanımı: “Tarafsız gerçeklerin, kamuoyu fikrini etkilemede duygulara ve kişisel inançlara cazip gelen şeylerden ‘çok daha az’ etkili olması durumuyla ilgili olan…”
Yani kısacası: Yalan, gerçekten daha caziptir.
Oxford Üniversitesi Yayınevi’nin Oxford Sözlüğü, post-truth sözcüğünü “yılın sözcüğü” seçti. İçinen geçmekte olduğumuz travma dönemini yansıtıyormuş. Her halde bilimciler, bu dönemin bitmeyeceğini, hep süreceğini, artık bunun “yeni normal” olduğunun farkındadır?
Yurtdışındaki yüzakımız bilimcilerimizden Zeynep Tüfekçi (Kuzey Carolina bilişim analisti) New York Times’ın daveti üzerine yazdığı makalede, Facebook’u, “yalan dolanı” ekranlara taşımakla suçladı (15.11). Zuckerberg, zoraki de olsa “Öyle değil, şöyle oldu” diye geveledi. Ama konuya Başkan Obama bile değindi: “Eğer neyin doğru veya sahte olduğuna bakmazsak, gerçek veriler hakkında ciddi olmazsak, hele bu sosyal medya düzeninde ne kadar çok insan, haberi/bilgiyi parça pürçük alırken, eğer ciddi öneriler ile propagandayı ayırd edemezsek, o zaman ciddi sorunlarımız var demektir.” (18.11.16)
Sosyal medyada yalan dolan yeni değil. Bizden bir örnek: “Asparagas haber yaptım, bir gecede yayıldı” demişti Gülin Topaç adlı hanım. “Amacım TT yaratmaktı.” Uydurduğu tweet şuydu: “Can Bonomo’nun Eurovision adaylığı yahudi olduğundan iptal edilmiş.” Gülin Hanım’ın açıklaması: “Sosyal medyanın, bu haber karşısında tepkisiz kalmayacağına adım gibi emindim. Olayın hiç kimseye zarar verdiğini düşünmüyorum. Hatta yararı bile olmuş olabilir.” (25.04.12)
Sosyal medyadan önce de yalan dolan boldu. Bizden bir örnek daha: ABD Dışişleri Bakanlığı, yabancı gazetecilere verdiği olağan brifinglerden birine Nobel ödüllü iktisatçı Paul Krugman’ı davet etti. İçinde Türkiye sözcüğü geçmeyen bu konuşmaya “birisi” Türkiye sözcüğünü koydu, Türkiye’ye eposta yolladı: “Krugman, Türkiye’nin iflas riski var dedi”. Bizim medya, doğru mu eğri mi bakmadan, bu “haberi” hop diye aldı yayınladı. Oysa araştırsalardı, böyle bir şey olmadığını görürlerdi. (18.04.09)