Yapay zekada hızlı olan kazanır!
Yakın zamanda Bain & Company tarafından gerçekleştirilen ankete katılan 570’ten fazla yöneticinin yüzde yetmiş beşi, yapay zekanın halihazırda beklentilerini karşıladığını veya aştığını söyledi. Bain’in dördüncü yıllık Küresel Teknoloji Raporu’na göre, güncel nesil yapay zeka araçları ve modelleri, şirketlerin kalite kaybı olmadan çalışan görevlerinin %20’sini hızlandırmasına yardımcı olabilir.
Büyük dil modeli (LLM) uygulama programlama arayüzlerine (API’ler) kolaylıkla erişilmesi, yapay zeka destekli yeni ürünlerin tanıtılmasını nispeten kolaylaştırırken, Bain’in anketi, yazılım şirketlerinin %89’unun ürünlerini farklılaştırmak için halihazırda yapay zekayı kullandığını ortaya koydu – diğer sektörlerden yüzde 15 daha yüksek oranda. Bain’in bulgularına göre, yapay zekayı erken benimseyen şirketler, işletmelerinde yapay zekayı kullanmanın yeni yollarını keşfettikçe, sonuçları ve verimlilik artışlarını şimdiden görmeye başladılar.
Bain Teknoloji birimi küresel başkanı David Crawford, “Anketimize katılan her dört yazılım şirketinden üçü, erken hareket edenlerin sonradan erişilemeyecek kalıcı bir avantaja sahip olacağına inanıyor. Yazılım sektörünün liderleri, bu teknolojinin satış büyümesini ve müşterileri tutmayı arttırmak adına önemli fırsatlar yaratmasını bekliyor. Araştırmamız, bu hızla değişen ortamda, yapay zeka konusunda “bekleyelim ve görelim” yaklaşımını benimseyen şirketlerin geride kalma riskiyle karşı karşıya olduğunu gösteriyor” dedi.
Yazılım şirketlerinin, üretken yapay zekanın müşterileri ve rakipleri tarafından benimsenmesinin temel faaliyet alanlarını nasıl etkileyebileceğini de ele almaları gerekiyor. Veri koruma ve erişimi, kişiyi tanımlayabilen bilgiler, denetim geçmişi, özel veriler ile temellendirme ve diğer makine öğrenimi (ML) ve otomasyon teknolojileriyle entegrasyonla ilgili birçok müşteri endişesi, LLM dışındaki platform katmanlarında görülüyor. Rapor, yazılım şirketlerinin müşteri mimarilerindeki yerleşik konumlarından yararlanarak bu alanda kendilerini farklılaştırabileceklerini vurguluyor.
Stratejik bir gereklilik
Bain İstanbul Ofisi Uzman Ortağı Müjdat Ayoğuz konuyla ilgili görüşlerini şu sözlerle dile getiriyor: “İnternet, arama ve büyük veride neler olduğuna bir bakın. Üretken yapay zeka, kesinlikle uzun vadede hayatta kalmanın köklü değişiklikler yapmak adına oyunda öne geçmeye bağlı olduğu devrimlerden biridir. 2023 Teknoloji raporumuzdaki bulgular, rekabetin yoğun olduğu bir pazarda öncü olmak için yapay zekadan yararlanan şirketlerin sayısının giderek arttığını gördüğümüz Türkiye’deki deneyimlerimizle örtüşüyor. Üretken yapay zekayı benimsemek bir seçenek değil; Türk işletmelerin değişen müşteri beklentileri ile bağlantılarını koruması ve sürekli değişen bu ekosistemde başarılı olması için stratejik bir gereklilik.”
Müşteriler yapay zekayı kendi süreçlerine dahil ettikçe, iş rollerinin de değişmesi bekleniyor. Mühendislik ile satış ve pazarlama, önümüzdeki 18 ay içinde yapay zekadan en çok faydalanacak alanlar arasında yer alıyor. Şirketler yapay zeka ve makine öğrenimi alanında, özellikle LLM’leri oluşturma veya entegre etme deneyimine sahip daha fazla mühendise ihtiyaç duyacak. Üretken yapay zeka, müşteri yaşam döngüsünün her adımında önemli ölçüde otomasyon sağlaması bakımından şirketlerin ürün ve hizmetlerini pazarlama ve satma biçimlerini değiştirecek. Özellikle de talep ve potansiyel müşteri yaratma, dijital self servis satış, müşteri başarısı ve diğer destek faaliyetlerinin tümü, üretken yapay zekanın sağladığı otomasyon türlerinden yararlanma potansiyeline sahiptir.
Bain’in raporu, yapay zekanın teknoloji sektörü üzerinde önemli bir etkisi olacağı konusunda çoğu yatırımcının hemfikir olduğunu gösterdi. Öyle ki, yapay zeka ve makine öğrenimi yatırımlarının 2023’ün ilk yarısında girişim büyümesine öncülük ettiği göz önüne alındığında yatırımcılar yapay zeka konusunda oldukça hevesli. Bununla birlikte, çoğu yatırımcı rekabet ortamının nasıl evrileceğinin görülmesi gerektiğini düşünüyor. Dalgalanma risklerinden kaçınmak için, yatırımcılar hem pazardaki dalgalanma potansiyelini hem de yapısal engelleri göz önünde bulundurmalılar. Ayrıca, şirketlerin kendi özel verilerinin üretken yapay zeka uygulamalarını zenginleştirip zenginleştiremeyeceğini de dikkate almalılar.
Öte yandan, teknoloji sektörünün geneline ilişkin yatırımcı duyarlılığı 2022’nin üçüncü çeyreğinden bu yana sönük seyrediyor. Anlaşma hacimleri ve çıkış değerleri düşerken, 2018 ve 2021 yılları arasında satın alınan 700 milyar dolardan fazla teknoloji varlığı da dahil olmak üzere artan anlaşma birikimi, teknoloji portföy şirketlerinin daha uzun süre elde tutulmasına yol açtı. 2023 yılında, teknoloji portföy şirketlerinin neredeyse yarısı dört yıldan uzun süredir elde tutuluyor ve 2012’den bu yana ilk kez, teknoloji portföy şirketlerinin %40’ından fazlası dört yıldan uzun süredir elde tutuluyor. Uzun süredir elde tutulan portföy varlıklarından oluşan bu birikim, sabit duran rekor seviyedeki hazır paradan daha hızlı büyüyor ve bu da faaliyetler arttığında bir alıcı piyasası yaratacak.
Bain’e göre yatırımcılar teknoloji şirketlerini, şirketin bağlamına ve yaşam döngüsündeki konumuna göre farklı şekillerde ödüllendiriyor. Bazı yatırımcılar büyüme potansiyelleri nedeniyle genç ve ezber bozan şirketlere ilgi duyuyor. Şirketler ve pazarları olgunlaştıkça, yatırımcılar büyüme ve getirinin bir karışımını bekliyor. İstikrarlı pazarlarda kanıtlanmış bir geçmişe sahip olgun şirketler, yatırımcıları kârlılığa yakından odaklanırken daha yavaş bir büyüme bekleyebilir.
Değeri en üst düzeye çıkarmak için, teknoloji şirketlerinin yatırımcı ilişkileri stratejileri, piyasalar olgunlaştıkça zaman içinde değişmelidir. Pazar olgunluğu, yatırımcı beklentileri ve toplam hissedar getirisi kaynakları arasındaki ilişkinin rolünü anlamak, yolculuğun her adımında hissedar değeri sağlamak için çok önemlidir.
Teknoloji üreticileri çeşitlilik peşinde
Teknoloji raporunun bir başka bölümünde Bain, teknoloji değer zincirinin küresel ayak izinin bundan on yıl sonra çok farklı görüneceğini öngörüyor. Son birkaç yılda yaşanan makroekonomik şoklar, teknoloji üreticilerini, öncelikle coğrafi ayak izlerini Asya, Avrupa ve Kuzey Amerika’daki yeni konumlara yayarak ve yetenek havuzlarında daha fazla esneklik yaratarak tedarik zincirlerine dayanıklılık kazandırmaya sevk etti.
Bain Amerika Teknoloji Birimi lideri Anne Hoecker’e göre, “Şirketlerin ilk dürtüsü öncelikle tedarik zincirlerini birbirinden ayırmak oldu. Şimdi ise bu çabalarını Ar-Ge, yetenek ve inovasyon merkezlerine doğru genişletiyorlar. Önemli olan pratik dayanıklılık; bu da son pazarlara yaklaşırken işinizin en kritik yönlerini çeşitlendirmek anlamına geliyor.”
Hoecker, şirketlerin üretimi taşımalarının zaman alacağını ve yeni tesisler devreye girdikçe arz fazlası riskini de dengelemeleri gerektiğini söyledi. Yarı iletken endüstrisi, öncelikle daha küçük düğüm geometrilerindeki yeni çipleri hedefleyen, eski konumların dışında yeni fabrikaların kurulmasını teşvik ediyor, ancak yeni fabrikaların faaliyete geçmesi ve yüksek hacimde çip üretmesi üç ila beş yıl alıyor. Üretimi yeni yerlere taşıyan satışa yönelik orijinal ekipman üreticileri ve bileşen tedarikçilerinin bile orijinal fabrikalarla aynı standartları yakalaması ve sunması için birkaç yıl gerekecektir.