Yapay zekanın kişilik haklarına hukuki çerçeve
Teknoloji hayatımızdaki her alanda daha fazla yer almaya hızla devam ederken hukukun bu değişim ve gelişimlerin gerisinde kalmaması dijital dönüşümü daha kalıcı hale getirirken, Çetinkaya Avukatlık Bürosu Hukuk ve Uyum profesyoneli Avukat Ayşe Anaeli, gelecek dönemde yapay zekanın öz farkındalığı olan, entelektüel kapasitesi insana yakın veya eşdeğer olacak şekilde gelişmiş insansı robotların kişiliklerinden ve buna bağlı olarak haklarından bahsedileceğini açıkladı.
Çetinkaya Avukatlık Bürosu Hukuk ve Uyum profesyoneli Avukat Ayşe Anaeli, yapay zekanın geniş anlamda haklara ve borçlara ehil olması şimdilik söz konusu gibi görünmese de çok da uzak olmayan bir gelecekte öz farkındalığı olan, entelektüel kapasitesi insana yakın veya eşdeğer olacak şekilde gelişmiş insansı robotların kişiliklerinden ve buna bağlı olarak haklarından bahsedileceğini ifade etti.
İnsansı robotun kendi varlığının devamına karar verip veremeyeceğinin önemli bir tartışma konusu olduğuna da dikkat çeken Anaeli, “Üretim amacına aykırı veya çevresine karşı tehlikeli sayılabilecek davranışların söz konusu olması halinde insanlara ilgili robotu “kapatma hakkı” verilmeli midir? İnsansı robotlara tıpkı günümüzde bazı ülkelerde tartışmalı olan ötenaziye benzer şekilde “kendi kendini kapatma hakkı” verilmesi de söz konusu olabilir mi? Bu sorulara verilecek cevaplara göre kapatma işleminden maddi veya manevi zarar görenlerin duruma göre kullanıcıdan veya üreticiden tazminat talep etmesi de gündeme gelebilecek meselelerden biridir.
Bu noktada yapay zekaya atfedilen kişilik tipine göre haklarının ve sorumluluklarının kapsamı da değişecektir. Hatta insansı robotlara insan hakları benzeri haklar tanınmasına yönelik tartışmalar da söz konusu olabilir. Yapay zekanın kişilik tipine göre ortaya çıkabilecek problemlerin başında kişiliğin hangi anda doğduğu meselesi yer alabilir. Örneğin insansı robotlara insana eşdeğer veya benzer bir kişilik atfedilmesi halinde yazılım ve donanımın bir araya getirilmesi yapay zekanın kişiliğinin doğumu için yeterli ise kodlama, üretim ve montaj faaliyetlerinden sonra robotların ihracatı ve dağıtımının uluslararası satış sözleşmelerine konu olması mümkün olmayacaktır. Mevcut hukuk sisteminde bu faaliyetler yalnızca eşya statüsündeki varlıklara göre düzenlenmiş ve kurallar bu kapsamda oluşturulmuştur. Ancak yapay zekaya bir kişilik türü atfedilmesi, ekonomik faaliyetleri kolaylaştırıcı bir etki yaratmaktan çok süreçleri zora sokuyorsa çoğu ülkenin kabul etmek istemeyeceği bir olgu olarak kalacaktır.
Kişiliğin başlangıcı olarak yazılımın tamamlandığı anın kabul edilmesi halinde ise ticaret hukukunda bu konu özelinde yepyeni bir düzenleme yapılması ihtiyacı doğacaktır. Bununla birlikte insansı robotun kendi karar mekanizması ile hareket etmesi söz konusu olacağından kendi üretim amacına aykırı olarak iş görmeyi reddetmesi halinde bu durumun “ayıplı mal” hükümleri kapsamında değerlendirilip değerlendirilemeyeceği de belirlenen kişiliğin sınırlarına göre farklılık gösterecektir. Tüketicinin böyle bir robotun yenisi ile değiştirilmesi hakkını kullanması halinde iş görmeyi reddeden robotun akıbetinin ne olacağı sorusu akla gelecektir. Robotun kapatılması adeta efendisine isyan eden kölenin öldürülmesine eşdeğer bir uygulama olacağından etik açıdan oldukça problemli bir durumun karşımıza çıkması söz konusu olabilir.
Hukuk sadece insan ilişkilerini değil aynı zamanda hayatın gereklerini de düzenlemeli ve bu durumda hızlı bir adaptasyon süreci içinde yer almalıdır. Tüm paydaşlar bunu sağlamak için gelişmeleri yakından takip etmeli ve proaktif bir yaklaşımla yalnızca bugünü düşünerek değil holistik bir bakış açısıyla yarına da hazırlanmalıdırlar. Yapay zekanın, günümüzde bu ihtiyaçtan doğan ve hala tartışmalara konu olan hukuki konumu noktasında birçok fikir öne sürülmektedir. Öğretide yapay zekaların eşya olarak kabul edilebileceği, köle statüsünde olması gerektiği, yapay zekalara tüzel kişilik verilebileceği ya da Avrupa Parlamentosu’nun sunduğu raporda geçen “elektronik kişilik” gibi öneriler ön plana çıkmaktadır. Bu farklı yaklaşımların günümüzdeki ve gelecekteki ihtiyaçlara ne kadar cevap verdiği tartışmalı olsa da pozitif hukukta somut bir adım bulunmadığı için tüm görüşlerin değerlendirilmesi önemlidir.
Çoğu ülkede yapay zekaya ilişkin uygulamadaki düzenlemeler otonom cihazlar, dronelar gibi halihazırda çeşitli sektörlerde kullanılan araçlara yöneliktir. Mevcut düzenlemelerde yapay zekaya sahip araçlara ilişkin nitelendirmeler yapılarak bu araçlar vasıtasıyla gerçekleştirilen işlemlerde sorumluluk üreticiye veya duruma göre kullanıcıya bırakılabilmektedir. Sorumluluk konusu başlı başına ayrı bir tartışma alanı yaratmakla birlikte tüm yapay zeka tiplerinin hukuki nitelik bakımından şimdilik eşya kategorisinde değerlendirildiğini söyleyebiliriz.” şeklinde konuştu.