Yatırımlarda hedef verimlilik ve üretkenlik
Endüstriyel otomasyon; hâlihazırda mekanize olmuş üretimde süreç içerisindeki makine ve ekipmanın insanlar yerine bilgisayar veya robot gibi kontrol sistemleri ile yönetilmesi anlamını taşıyor. “Endüstri 4.0 olarak da ismi geçen seviyede otomasyon teknolojilerinin 5G ile gelişim ve yayılım hızının armasını bekliyoruz” beklentisini dile getiren EY Orta, Doğu, Güneydoğu Avrupa ve Orta Asya (CESA) Gelişmekte Olan Teknolojiler Danışmanlık Hizmetleri Lideri Alper Karaçar’a göre, reel sektörün buna kayıtsız kalması elbette ki söz konusu değil. Bu nedenle, Alper Karaçar’ın dikkat çektiği gibi, Türkiye’nin önde gelen reel sektör kuruluşları üretim tesislerini verimlilik ve üretkenlerini artırmak için endüstriyel otomasyona yatırım yapmaya yakın gelecekte de devam edecekler.
Ülkelerin rekabeti söz konusu olduğu için endüstriyel otomasyon çabasının kamudan bağımsız sürdürülmesi de mümkün değil. Gelişmiş ve gelişmekte olan ülkelerde kamuda endüstriyel otomasyon konusunda yönlendirici çalışmalar gelişiyor ve ülkenin stratejisini belirliyor. Karaçar’ın belirttiği üzere, ulusal, bölgesel ya da küresel ölçekteki reel sektör kuruluşları da bu çalışmaların içinde bulunuyor ve şekillendirilmesine katkı sağlıyor.
Günümüzde Endüstri 4.0 uygulamaları ile hatasız, yüksek hızda ve ultra-esnek üretim ve tedarik modellerinin uygulanabilmesini mümkün. Bu da özellikle gelişmiş ülkelere, geçtiğimiz yarım yüzyılda gelişmekte olan ülkelere kaydırdıkları üretim aktivitelerini tekrar ülkelerine geri getirebilme imkanını sağlıyor. “Robot teknolojileri yapay zeka ve artırılmış gerçeklik bu minvalde değerlendirildiğinde uzun vadede üretim sahalarındaki mavi yaka personelin azalacağını öngörmek yanlış olmaz. Kısa vadede ise tecrübe ve gözlemlerimiz, üretimde artan otomasyon kullanımının sahadaki mavi yaka personelin daha vasıflı hale gelmesini gerektirdiğini gösteriyor” beklentilerini dile getiren Karaçar, şöyle devam etti:
Politikaların bir ucunda çalışanlar var
“Uzun vadede mavi yaka personelin azalmasına karşılık, tam otomasyon ile çalışan üretim sahalarının yönetimini gerçekleştirecek, etkinlik ve verimliliğini artıracak, üretilen veriyi anlamlı analizlere dönüştürecek nitelikte mühendis, proje yöneticisi, veri bilimcisi gibi beyaz yaka personele olan talebin artmasını düşünmek makul olacaktır. Reel sektör özelinde hangi teknolojinin nerede en fazla katkıyı sağlayabileceğini ve rekabet avantajına dönüştürülebileceğini şirketler konu uzmanı danışmanlar, teknoloji çözüm ortağı, start-uplar gibi çok paydaşlı bir yaklaşım ile belirleyebilir. Bununla birlikte, yaklaşım kapsamında belirlenen hipotezlerin gerçek hayatta geçerli olup olmadığının çevik yöntemlerle denenmesi elzem. Bunun şirketlerde kültürel değişimi de getirmesi kaçınılmaz. Endüstriyel otomasyon sonucunda içinde bulunduğumuz iş hayatı ve sonuç olarak toplumsal hayat değişmeye devam edecek. Burada yurtdışı örneklerinde de ön plana çıkan önemli bir husus ise giderek otomasyon oranı artan üretim içerisinde çalışanların yeri. Çalışanların daha katma değerli işlere yönlendirilmesi gerektiğine dair görüşler olmakla birlikte, bunun gerçekleştirilmesinin mümkün olmaması ihtimaline karşılık devletin tüm vatandaşlara temel gelir sağlaması da değerlendiriliyor. Nasıl ele alınacağı, politik bir mesele olduğundan, devletin üst kademelerinde değerlendirilmesi gereken bir konu olduğunu söyleyebiliriz.”