Yeni normalle dijital buluşma!
Koronavirüs ile geçen bir yılın ardından, yılın son haftaları da dünyanın farklı ülkelerinde farklı şirketlerin aşı çalışmaları küresel gündeme damga vuruyor. Bu aşı haberi dalgası, en azından 2021 yılı için iyimserlik sebebi. Ama bir ‘yeni normal’ yapısına alışmak gerek liderler gerek ekipleri için hiç de kolay olmayacak. Yılların standartlarını geride bırakmak için her şirketin kurumsal felsefesinden BT yapısına ve dijitalleşme hedeflerine uzanan kapsamlı bir veri kitlesine bakması gerekiyor. Yani pandemi sonrası dönem ve yeni normal ile alışkanlık değişimi süreci çok da kolay olmayacak.
Ayrımsız her ölçekte şirketi etkisi altına alan pandemi bir gerçeği liderler dünyasına yeniden hatırlattı: Fikir paylaşımı, iyi ve kötü deneyimlerin ele alınması herkesin yararına. Pandemi ile birlikte kurumsal hayat evlere kapanmak zorunda kalan çalışanlara, çalışanların boş vakitleri de internetten alışverişe ve bir şeyler izlemeye, ayrıca oyun keyfine odaklanmasına yol açınca, internet bağlantısında kesintisizlik ve hız da hiç olmadığı kadar önemli hale geldi. Yapay zeka (AI) uyumu bu süreçte daha da öne çıkarken, kurumsal AI uygulamaları gelişti. Öyle ki, gelirlerinin önemli bir kısmını AI ekseninde elde etmeye başlayan bazı sektörler için ‘yeni normal’ de AI merkezli gelirleri artırmanın yeni yollarını bulmak. Sözün özü, ‘yeni normal’ aslında ‘önce dijital’ felsefesinin bir yansıması olarak ortaya çıkıyor.
Tedarik zinciri yeniden tanımlanacak
Pandemi sonrası dünyada farklı sektörler ve coğrafyalar arasında dijital dönüşümler hız kazanıyor. Gerek kurumsal hayat gerek bireyler hiç olmadığı kadar hızlı biçimde yeni teknolojiileri benimsiyorlar. Pandemi perakende gibi birçok sektörde köklü değişimlerin sebebi oldu desek yalan olmaz. Karantina süreçlerinde küresel bazda online alışverişin artışı bunun bir örneği ve online mağaza ile offline mağazaları doğru buluşturmak, tedarik zincirini ve lojistiği doğru konumlandırmak korona sonrası dönemin en önemli sektörel değişikliği olarak anılacak gibi görünüyor. Zaten tedarik zincirinin halkaları ve bu halkaların yönetiminin artık farklı teknolojilere ve modellere ihtiyaç duyduğu da aşikar.
Endüsri 4.0 konsepti de aslında pandemi ile yenileniyor. Bağlantı gücü, ileri analitik, otomasyon ve gelişmiş üretim tekniklerinin ön plana çıktığı Endüstri 4.0 konsepti, pandemi sayesinde şirketlerin bu yoldaki haritalarını güncellemeleri ve geliştirmeleri, esas değeri ede etmek için daha doğru yöntemleri belirlemesi ve benimsemeye hazırlanması sonuçlarını beraberinde getirdi. Birçok uzmana göre Endüstri 4.0 teknolojileri, küresel pandemi döneminde daha da belirgin bir hal aldı. Bahsettiğimiz tedarik zincirinin yeniden düzenlenmesi, ofis konseptinin ev-iş buluşması haline dönüşmesi ile hibrit bir anlam kazanması, dijitalleşme sürecinde teknoloji satın alma ve kullanma eğilimlerinin gelişimi gibi unsurlar kurumsal BT mimarilerini de etkileyecek kaçınılmaz olarak… Çoğunluğun ortak fikri ise net: Pandemi, dijital dönüşümün herkes için daha da hızlanmasını sağlayacak.
Sosyal mesafe olmazsa olmaz
Her ölçekte şirket için hızlanan bir dijital dönüşüm ve Endüstri 4.0 çağına uyum süreci karşısında kısa vadede bazı teknolojilere uyum doğal olarak daha hızlı olacak. İş hayatında yeni modellerin konumlandırılması, üretim ve sevkiyat alışkanlıklarının değişimi, istihdamı azaltmadan iş gücünü üretimin farklı ve yepyeni başlıklarında konumlandırabilmek ve verimlilikte yüksek seviyeleri koruyabilmek önemli. Tabi tüm bu süreçte sosyal mesafeyi çalışanlar arasında korumak da kritik ve ‘yeni normalin bir vazgeçilmezi. Bu ‘yeni normal’ uyumu için sosyal mesafeye uyumu denetlemek adına giyilebilir teknolojiler vazgeçilmez hale gelecek. Yapay zeka (AI) tabanlı risk analizi uygulamaları da çalışanlar arasındaki etkileşime yön verecek. Halihazırda var olan teknolojik altyapıyı gerektiren çözümlerin bu belirttiğimiz dönemde etkisi azalacak. Ama yine de süreç otomasyonu ve akıllı fabrika, akıllı depo ve lojistik uygulamaları de istidam başlığındaki bu değişimle yeni bir yapıya bürünecek. Daha doğrusu bu uygulamalar, kurumsal bazda insan kaynağı bağımlılığı azaldıkça önemini ve gerekliliğini daha da pekiştirecek.
Blockchain, nanoteknoloji ve uçtan uca gelişkin otomasyon sistemleri gibi büyük yatırım gerektiren çözümlere uyum da öne çıkacak. Bu açıdan bakıldığında Endüstri 4.0 birkaç sene önceki teorik konseptini pandemi süreci sayesinde daha gerçekçi ve pratiğe uygun bir konsepte kavuşturdu. Halihazırda dijital çözümleri konumlandıran sektör oyuncuları operasyonlarına daha da verimli biçimde kesintisiz olarak devam edecek. Yakın gelecekte şirketlerin BT yatırım öncelikleri ise iş sürekliliğini garanti eden ve konumlandırması hızlı teknolojiler olacak. Uzun vadede de şirketler gelişmiş üretim ve değer zinciri yatırımlarıyla uyumlu dijital çözümlere yatırımlara odaklanacak.
Bulutu herkes tanıdı
Teknoloji ve bilişim sektörü, pandemiyi yönetme çabasındaki dünyaya destek olmada öne çıktı. Ama sektörün bizzat kendi risklerine odaklanması da önem taşıyor. Veri analitiği, iletişim, bulut depolama ve kullanıcı arayüzü gibi alanlarda çözümleri konumlandırmak pandemi döneminde öne çıktı. Her ölçekte şirket ve her birimden çalışan verimliliği, bağlantılı olma halini ve güvenliği mümkün mertebe sürekli kılma çabasında. Bu da, konu yenilikler olduğunda daha hızlı ve fonksiyonel bir bilişim sektörünü gerekli kılıyor. Yani bilişim sektörü şirketleri de pandeminin üzerlerinde bıraktığı etkiden kurtularak daha proaktif olmaları gerektiğini bilmeli. Pandemi ile hayatımıza giren ‘yeni normal’ konsepti ülkeler ve şirketler bazında stratejilerin de değişimini gerektiriyor. Bulut servisleri, paylaşım ekonomisi gibi yenilikler veya bazı geleneksel bilişim başlıklarını göz önüne aldığımızda, bilişim sektörü de bu değişimi yapmak durumunda.
Bu süreçten en avantajlı çıkan bilişim başlığı ise bulut oldu. Milyonlarca çalışan uzaktan çalışırken, bu süreçte bulutun faydalarını deneme ve bu yapıyı tanıma imkanı da buldu. Kurumsal hayatta çevik çalışma modellerine, ev-ofis buluşmasını yansıtan hibrit modellere de geçiş olacak. Bu beklentiler kısa ve uzun vadede VPN gibi uzaktan bağlantı yetkinliğine uyumu öne çıkaracak. Şirketler bu gibi hizmetleri benimserken, hangi özellikleri kullanıp hangilerini kullanmayacağını, ekiplerini eğitmesi gerektiğini de bilmeli. Aksi halde, yani sınırları iyi çizememek ise haklayıcılar için davetiye anlamına gelebilir. Bu arada pandemi döneminde artan haklama hamlelerinin bulut şirketleri de farkında. Bulut servis sağlayıcıları ve uygulama geliştiriciler de pandemi döneminde kötü adamlar için ne kadar çekici hedefler haline geldiklerini görüyorlar. Tam da bu nedenle artan bulut talebini karşılama çabalarının yanında bulut güvenliği protokollerine de gereken önem verilmeli.
Farkı ‘çeviklik’ belirleyecek
Pandemi nedeniyle küresel bazda birçok sektörde kapalılık hali var ve bu da teslimat hizmetlerine yönelik talebi artırıyor. Ama bu ihtiyaca odaklanan şirketler bir takım zorluklarla karşı karşıya. Nihayetinde, müşterilerini ve çalışanlarını belirsiz bir ortamda güvende tutmaları, hizmetlerini yeni müşterilere ve yeni yüklenicilere hızla ve kesintisiz hizmet vermek için sürekli genişletmeleri gerektiğini biliyorlar.
Paylaşım ekonomisinin kısa vadeli kiralamalar ve yolculuk paylaşımı gibi başlıkları pandemi sürecinden ziyadesiyle olumsuz etkilendi ve bu trendin devam ettiği de aşikar. Bu hizmetlere yönelik talep, seyahat ve sağlık kısıtlamaları kalktığında eskiden olduğu gibi devam etse bile, her şirketin bu fırtınayı ne kadar iyi atlatabileceği, bilanço gücüne, sermayeye erişimine bağlı. Çünkü şu bir gerçek ki söz konusu şirketler yıllara dayalı güçlü bilançolara ve köklü birer geçmişe sahip değiller. Kârlı oldular, ama sermaye yaratma güçleri hem kısıtlı oldu. İşte tam da bu nedenle pandemi dönemi ve sonrası, araçtan turizme birçok başlıkta birkaç yıldır öne çıkan paylaşım ekonomisinin temsilcilerinin test edileceği bir dönem olacak. Her zaman olduğu gibi stratejik çevikliği güçlü olan kazanacak.
Güvenlik her zaman ön planda olacak
Sonuçta pandemi dönemi, paylaşım ekonomisinin bazı temsilcileri için zor olsa da, örneğin araç paylaşımı ve mikro mobilite, toplu taşımaya daha bağımlı bölgelerde kullanımda bir artış ortaya çıkartabilir. Ofise geri dönme zamanı geldiğinde, yolculuk paylaşımı veya mikro mobilite seçeneği ile bireyler kendilerini daha güvende hissedebilirler. Dünyanın bazı bölgelerinde bulunan yolculuk paylaşım şirketleri, onları salgın öncesi sayılara yaklaştıran yolculuklarda artışlar da gördü.
Yazılım şirketleri, pandemi döneminin etkisiyle genel ekonomik daralma sonucunda satış kaybına karşı birincil derecede savunmasız bulunuyor. Ancak, güvenlik sistemleri gibi belirli yazılım türleri muhtemelen artan taleple bu segmentte öne çıkan taraf oluyor.
Donanım şirketleri de benzer pazar zorluklarıyla karşı karşıya. Üstüne, küresel tedarik zinciri aksamaları ile de başa çıkmak zorundalar. Ülkeler arasında sınırların kapatılması, bölgesel kapanmalar ve dünya çapında siyasi çatışmalarla birlikte, üretim için gereken hammaddeler de hedeflerine aylarca ulaşamayabiliyor. Bu gecikmelerin önemli ve kaçınılmaz yansımaları olabileceği üzerinde duran sektör temsilcilerine göre, birçok şirket tedarik zinciri stratejilerini yeniden gözden geçiriyor ve bu, farklı faydaların yanı sıra farklı riskler de beraberinde getirecek.