Yenilikçi miyiz?
OECD tarafından ilk kez hazırlanan Becerilere Bakış 2013 Raporu’nda Türkiye’de, yenilikçiliğin özel sektör iş/çalışma yaşamındaki rolü için sorular (Skills Outlook: Survey of Adult Skills):
• Son üç yıl içinde çalıştığınız iş yerinde yeniden yapılanma/yeniden örgütlenme olarak tanımlanacak bir yapısal değişiklik oldu mu? İş/çalışma ortamınızı etkiledi mi? (Tablo A1.7a, sayfa 255):
Türkiye’de “evet, etkiledi” diyenlerin oranı yüzde 20,80.
OECD ortalaması yüzde 36,92.
Türkiye, 34 ülke içinde bu oranla 33. sırada. En altta Polonya. En üstte Finlandiya yüzde 52,20.
• Son üç yıl içinde çalıştığınız iş yerinde yeni süreçler/teknolojilerin kullanılmaya başlandı mı? İş/çalışma ortamınızı etkiledi mi? (Tablo A1.7b, sayfa 256):
Türkiye’de “evet, etkiledi” diyenlerin oranı yüzde 22,90.
OECD ortalaması yüzde 44,88
466 sayfalık raporda iki sayfaya sıkışmış bu istatistikler, Türkiye’nin neden ve nasıl rekabetçilikte “orta-vasat” kaldığını, “orta gelir tuzağı”na düşmekle düşmemek arasındaki o “kader çizgisi”nde yürüdüğünü gösteriyor. Çünkü durmadan usanmadan inovasyon-yenilikçilik-yenileşim-yenilik diye sayıkladığımız halde, “son üç yılda” bile bu işin, Türk özel sektör iş/çalışma yaşamında bile cılız bir şekilde ilerlediğini anlıyoruz. Kamu sektörü konu dışı.
İşin bir de şu boyutu var: Neden İsveç, Finlandiya, Danimarka v.b. gibi “malum” ülkelerde “evet, etkiledi” oranları yüksek? Bu ve benzeri ülkeler zaten yenilikçilikte ileri değil mi? Hah, işte, zaten sorun tam o noktada! Onlar, yenilikçiliği “zaten” bir yaşam tarzı olarak yaşadıkları için, o hızla devam ediyorlar. Oralarda yenilikçilik, yaşamın ta kendisi…