Yine F klavye
Basit bir teknik ayrıntı sanılan F klavye konusu, hiç de basit olmayan bir konu. Teknolojiyi sadece cihaz, donanım, alet, araç, gereç, kablo, fiş, ekran olarak gören kişi, bu teknolojinin, zihnin işlemesine ne etki yaptığıyla ilgilenmez. Çünkü teknolojiyi, sadece görünen şekli ve işleviyle anlar.
Oysa teknoloji, zihnin işlemesini etkiler. Marshall McLuhan: Mecra, mesajdır.
Eskiden, çook eskiden, yazılar parşömen üzerine, “konuşma biçiminde” elle yazılırdı. Yani: Konuşurken, sözcüklerin arasına nasıl boşluk koymuyorsak, yazarken de sözcüklerin arasında boşluk yoktu. Bu, tabii ki dönemin yazı dili Latince için söz konusuydu. (Arapça, o zaman nasıl yazılıyorsa şimdi de öyle yazılıyor.) El yazısı sözcükler, gözle tek tek seçilemediği için yazı yavaş okunurdu. Ve ancak sesli okunursa, ne yazdığı anlaşılırdı.
Yazarken, sözcüklerin arasını açmayı akıl eden arkadaş çok iyi bir iş yaptı. Çünkü araya boşluk sokulunca, sözcükler tek tek görülmeye başlandı. Sesli okumaya gerek kalmadı. Sessiz okuma başladı. Okuma hızlandı. Eğitim hızlandı. (Bu, tabii ki Avrupa için geçerli).
Tarihe gömülüp unutulduğu için bugün aklımıza bile gelmeyen, öğrenince “yaa?” diye hayret ettiğimiz çok basit bir teknik adım, zihnin işlemesini hızlandırdı.
F klavye de Türkçe yazmayı hızlandırıyor ve kolaylaştırıyordu. Çünkü dilimizin yapısına fonetiğine uygundu. Bugün basında hala kullanılmasının nedeni bu. Ama F klavyemiz, Sanayi ve Ticaret Bakanlarımız, çook daha önemli konularla meşgul oldukları için küresel markalara kurban edildi. Şimdi bunu BTK düzeltecek mi?