Yönetim kurulları dijital yetkinliklere sahip değil!
Dijital dönüşüm başta reklam olmak üzere pazarlama, satış ve üretim süreçlerini etkiledi ve etkiliyor. İş yapma paradigmalarını değiştiriyor ve şirketlere mükemmel fırsatlar sunuyor. IAB Türkiye yetkililerinin verdiği bilgilere göre ancak bu fırsatları değerlendirmenin bir koşulu var: Geleneksel aklı bir kenara koyup dijital aklı benimsemek. Çünkü hedef kitleler ve onların markalarla kurduğu ilişkinin niteliği ve kapsamı değişiyor. Markalar artık dijitalle doğup büyüyen kuşaklarla iletişim kurmak zorunda. Bu kuşakları iyi anlayan, onlarla doğru iletişim kurabilen işletmeler dijitalin sunduğu fırsatlardan yararlanabilecek ve markalarını geleceğe taşıyabilecek.
Dijital akıl tek başına yeni kuşaklarla iletişim kurmak, onlara ürün, servis satmaya indirgenebilecek bir şey değil. Şirketlerin en tepeden başlayarak yönetim anlayışlarını değiştirmeleri gerekiyor ve maalesef dünyanın önde gelen kuruluşları bile bu konuda henüz yeterli seviyede gelişmiş değil. Örneğin Amrop’un küresel ölçekte yaptığı Dijitalizasyon Araştırması (Digitalization on Boards 2016), yönetim kurullarının dijital dönüşüm ile başa çıkmak için gereken kilit yetkinliklere henüz sahip olmadığını gösteriyor. 11 ülkede (Avrupa ve Amerika’da) halka açık en büyük 110 şirketin yönetim kurullarının dijital yetkinliklerini ve 1.280 bağımsız yönetim kurulu üyesinin profesyonel tecrübesini inceleyen araştırmanın temel bulguları, teknoloji şirketlerinde yönetim kurulu üyelerinin yüzde 36’sının, diğer alanlarda faaliyet gösteren kuruluşların yönetim kurulu üyelerinin ise sadece yüzde 5’inin dijital yetkinliklere sahip olduğunu ortaya koyuyor.
Dijital dönüşüm bizzat karar vericiler düzeyine taşınabildiği takdirde gerçek olabilecek. Aksi halde yeni iş modelleri, yeni ortaklıklar ve inovatif yaklaşımı benimsenemeyecek ve dijitalden yararlanmak bir yana, markalarını başarısızlığa mahkum olacak. Dijitalleşme üç farklı düzlemde etkisini gösterdi.
1.Üretim: Dijitalle birlikte tüketicinin ürün hakkında daha fazla söz sahibi olduğu bir döneme girildi. Dijital kanallar ve özellikle sosyal medya bireylerin etki alanını genişletirken, şirketlerin tüketiciyi daha iyi dinlemesine ve tüketiciden aldığını ürüne/markaya yansıtmasına imkan vermeye başladı.
2. Reklam ve iletişim: Dijital büyük- küçük tüm firmalara hedef kitleyle birebir temas kurma fırsatı sunarken, dijitali doğru kullanabilen markaların rekabet gücünü arttırdı. Bireylerin etki alanı büyürken benzer şekilde markaların etki alanı da genişledi ve ticarette şehir, bölge, ülke sınırları ortadan kalktı.
3. Veri ve otomasyon: Başta sosyal medya olmak üzere çeşitli kanallardan toplanan veri, gelişen ölçüm teknolojileri ve otomasyon sayesinde elde edilen anlık satış bilgileri, mobil internet sayesinde elde edilen konum bilgileri reklam ve satışı bambaşka bir boyuta taşıdı. Ölçeği hayal gücünü zorlayan büyüklükteki veriyi mili-saniyeler içinde işleyen teknolojilerle, tüketiciye doğru yer ve zamanda doğru reklam gösterilmeye başlandı.
Kısaca dijital dönüşüm dalgasını yakalayan markaların doğru kişiye, doğru kanalla ve doğru zamanda (tam ihtiyaç anında veya düşünme aşamasında ihtiyacı yaratarak) ulaşma olanakları gelişti ve satış kabiliyeti büyük oranda arttı. Üstelik mobil teknolojiler ve cihazlarla birlikte bu, yer ve zamandan bağımsız hale geldi.