Yüreğinle Düşün
Hareket etmemi gerektirecek hiç bir sporu sevmemem bir yana çok iyi bir spor seyircisi de değilim. Benim sanırım dünyaya geliş amacım okumak, yazmak ve çalışmak. Kendime uygun olan okuma sporunu yaparken (göz kaslarımı geliştirmek için albetteJ) Fanatik Gazetesi’nde basketbolun efsane baş antrenörü ve Euroleague’nin vazgeçilmezi Zjeliko Obradovic’in bir ropörtajı ile karşılaştım.
Obradovic; 61 yaşında, 5 farklı kulüp ile 9 Euroleague şampiyonluğu, 1 Avrupa Basketbol Şampiyonası, 1 FIBA Basketbol Dünya Şampiyonası kazanarak Avrupa’nın en iyi koçları arasında yer alıyor. Ayrıca 2017’den bu yana Euroleague Basketbol Danışma Kurulu üyesi (Vikipedi).
Hayat dersleri var ropörtajda, bunları sizlerle paylaşmak için not aldım ve buyrunuz sizler için yorumladım:
Asıl Servet Arkadaşlar: “Sırbistan’a gelmeyi hiç bırakmadım. Atina’da çalışırken şanslıydım, çünkü Sırbistan’a her gün uçuş vardı. Akşam saat dokuzda Belgrad’a gelirdim ve sabah altıda kalkar Atina’ya dönerdim. Evime bile gitmezdim. Arkadaşlarımla kafede otururdum sabaha kadar ve sonra işime geri dönerdim. Burada birçok insanın zor yaşamlar sürdüğünü biliyorum. Servet dediğiniz şey para değil, arkadaşlardır. Benim çok arkadaşım var ve hepsiyle aramı iyi tutuyorum. Onlarla ilgilenmeye çalışıyorum ve biliyorum ki, ben zor durumda olursam benimle ilgilenirler.”
DZ: Babalıkta ne kadar iyiyim bilmiyorum ama bir oğlum ve iki yeğenim var. Onlara fırsat buldukça “kendini bir ağaç gibi düşün boyunun ne kadar uzun olmasını istiyorsan kökünü o kadar derine salmalısın” derim. Kökün ailendir, kökün arkadaşlarındır. Kökün geçmişindir toprağın altındadır görünmez ama geleceğinle yakından ilgilidir. Ulu bir ağaç olmak istiyorsan, her rüzgarda savrulmak, eğilmek istemiyorsan kökünü sağlam tutmalısın. Obradovic ve daha benzer pek çok örnek insanın ortak özellikleri arasında geçmişleri ile olan bağları vardır ve sürekli olarak bu bağları güçlü tutarlar. Bu arada ilginç bir bilgi; beyinle ilgili yapılan araştırmalar göstermiştir ki beynin geçmişle ilgili hatıraları tutan bölgesi ile gelecek ile ilgili planları yapan bölgesi aslında aynı bölge. Bu bölgeden beyin hasarı almış insanlar geçmişlerini hatırlayamamakla birlikte gelecekleri ile ilgili plan da yapamıyorlar. Yani beyin bile geçmişle geleceği aynı merkeze toplamış durumda.
Yeteneklerim nereye gitti? “Oyuncular için biraz para almak, biraz daha iyi yaşamak ve iyi bir antrenman yapacakları kulübe gitmek önemlidir. Kimse yedek bekleyen bir oyuncu olmak istemez. Bazı genç oyunculara soruyorum, ‘En son ne zaman bireysel antrenman yaptın evlat’ diye. Antrenman yaptığını söylüyor ama ekstra çalışma yok. Sonra yeteneklerinin nereye kaybolduğunu merak ediyor. Bireysel antrenmanlar yapmadan, kendine yatırım yapmadan kim oyuncu olabilmiş? Ben böyle bir şeyi hiç görmedim.”
DZ: Herkes yaptığı işte çok iyi olmak ister ancak bunu çok azı başarabilir. İstemek tek başına yeterli değil istediğini almak için çalışmak, sabretmek ve pes etmemek gerekiyor ve bunların sonunda isteğinize ulaşabiliyorsunuz. Bizler ekran başında çok iyi oyuncuları izliyoruz çok iyi olmak için ne yaptıklarını bilmeden. Oysa çok iyi oyuncular maçlardan sonra hatalarını görmek için videolarını izliyorlar, aynı hatayı tekrar etmemek için defalarca bireysel antremanlar yapıyorlar, takım arkadaşları evlerinde dinlenirken maç bitiminde bir süre çalışıyorlar. Örneğin futbolda Ronaldo’nun frikiklerini, zıplayışını ve oyununu izlerken bunların sadece yetenek olduğunu düşünüyoruz. Elbette yetenek olarak kabul edebiliriz ama sadece yetenek mi? Ronaldo gittiği her takımın açık ara en çok çalışan futbolcusu. Beyin ile ilgili bir başka örnek vereyim; beyin nasıl öğreniyor biliyor musunuz? Tekrarla. Ilk yaptığınızda size çok zor gelen ve yapmak için düşünmek zorunda kaldığınız şeyleri tekrarladıkça bilinçaltınıza yerleşen bilgi ve hareketleri bir süre sonra otomatik olarak yapar hale geliyorsunuz. Yetenek evet ama tek başına yeterli değil çalışmak zorundayız.
Yeni gelen oyuncularımla konuşurum: “Bir oyuncuyu kulübe getirdiğinizde ülkenin ve şehrin ne olduğunu ona açıklamak zorundasınız, halkın zihniyetini anlatmalısınız. Taraftarların ne istediğini söylemelisiniz. Özel hayatını, dışarı çıkmayı, benzerlerini sevip sevmediğini bilmelisiniz. Oyuncuları getirdiğimde onlarla bu konuları konuşurum. Ben oyuncunun neden geldiğiyle ilgilienirim. Bir koç olarak onu neden takımda istediğimi anlatmalıyım.”
DZ: Kolay efsane olunmuyor. Ne yapıyorsan yap yaptığın işe eğer yüreğini koymuyorsan olamıyorsun. Çünkü ancak yüreğini koyarsan daha fazlasını da koyabiliyorsun. Koçluk yapıyorsan (ki bizde yöneticiliğe benzetilebilir) oyuncuna (çalışanına) anlatacaksın. Nasıl bir yerde çalışıyor, amaç ne, beklenti ne? Tek beklenti kazanmak değil çünkü o sadece bir sonuç. Bazı takımlar var bir iki yıldız ve bireysel oyuncusu var ve maçları kazanıyorlar. O oyunu seyretmek bana zevk vermiyor. Oyuncu gidiyor sayı yapıyor ve geri geliyor. O oyuncu varsa takım kazanıyor yoksa takım kaybediyor. Takım halinde savaşan, takım halinde kazanan ve takım halinde kaybeden kulüplerin maçlarını izlemek daha keyifli. Bunu ancak oyuncusunu tanıyan koç mümkün kılabilir. Amacı bilen ve bu amaçla oyuncusunu buluşturan koç efsane oluyor. Kısa vadeli sonuçlar bazı yıldız oyuncularla elde edilebilir ama uzun vadeli sonuçlar istiyorsanız felsefeniz olmak zorunda. Efsane yönetici olmak mı istiyorsunuz o zaman ne yapılması gerektiğini bilmeniz yetmiyor nasıl yapılması gerektiğini bilmeniz gerekiyor. Çalıştığınız ekibi tek tek tanımalısınız, onlarla konuşmalısınız, amacı anlatmalısınız, neden sizin ekibinizde olduğunu bilmeli. Kolay gibi görünüyor değil mi? Yüreğinizle düşünmeden olmazJ
6 ay maaşımın geciktiği yerde çalıştım: “NBA öncelikle mükemmel bir iş. Herkes her zaman pozitif. Oyuncular ve koçlar dakikasında maaşlarını alıyor. Kulüp on dakika gecikirse oyuncuyu arayıp “Hey kusura bakma maaşın 10 dakika gecikecek” demekle yükümlü. Avrupa’da maaşımın altı ay geciktiği bir yerde çalıştım. NBA’de böyle bir şey yok, organizasyon mükemmel. Oyuncuların neden oraya gitmeyi sevdiğini merak ediyoruz. Çünkü baskı yok.”
DZ: Büyük kurumlar nasıl büyük oluyorlar? Neden çalışanlar bazı kurumlarda çalışmayı daha çok istiyorlar? Neden bazı kurumlara daha çok güveniliyor? Kurum bir bütündür her şeyi ile. Varoluş amacı, ürünü, toplumsal, sektörel, müşteri ve genelde atlanan bir başka şey ile çalışanlarına karşı sorumlulukları ile. Bunlar bir kurum için “ilke” konularıdır. Bunlardan bir tanesinde bile bir sapma olduğunda kurum özelliğini orta uzun vadede yitiriyor. Nasıl ki her canlının temel amacı soyunu devam ettirmekse kurumların da temel amacı aynı şekilde kalıcı olmaktır. Bunun da tek yolu kurumun ilkeleri olmasından geçer.
Özetle demiş ki Obra; kim olursan ol köklerini unutma, sadece yeteneklerinle bir yere kadar ilerleyebilirsin efsane olmak istiyorsan çok çalışmalısın, yöneticiysen her çalışanını tanımak ve onları kazanmak zorundasın, patronsan kurumunun da aynı insanlar gibi ilkeleri olmalı.