Zafiyet
22 Mart’taki yazımda, interneti “hiçbir şekilde sırtı yere gelmez” olarak algılanabilecek şekilde tanımlamıştım. Dünya ölçeğinde öyle, ama bölgesel olarak öyle olmayabilir.
İstanbul trafiğine bakın. Yollar yetmiyor. Ne yapıyoruz?: Ayırımcılık. Gerçek kullanım amacı, bir şekilde yola devam edemeyecek araçların trafiği tıkamaması için çekileceği yer olan “emniyet şeridi”ni, adındaki emniyet sözünden hareketle, güvenlik güçlerinin kullanımına ayrılmış özel yol haline dönüştürdük. Şehrin iki yakasında uçtan uca giden yolun ortasına da özel bir yol yaptık, burada otobüs çalıştırıyoruz. Ama duraklardan yaşam/iş yerlerine dağılımda yapımız güdük.
Karayolu ve iletişimdeki veri trafiği bir diğerine çok yakın. Zaten bu yüzden değil mi, ikisi de Ulaştırma Bakanlığı’nın ilgi ve yetki alanında? Veri iletişiminde de karayolu trafiğinde olduğu gibi uluslararası kurallar bulunmakta. MPLS, hangi aracın siren veya ışıklı uyarı işareti takabileceği ve geçiş üstünlüğü sağlayacağı ayırımcılık yönetmeliği. Olması gereken yaygınlığa ulaşmayan metro-ethernet, metrobüs hattı. VPN ve tunnelling Çamlıca’nın altından geçen tünel. Her iki ortamdaki trafiği yönetmenin de yaklaşımı mantıksal olarak çok benzer. İşte bu yüzden karayolu trafiğinde yaptığımız gecikme ve plansızlık gibi yanlışları, veri iletişiminde de yapmamızdan korkuyorum.
Gerçi, veri iletişiminde, zamanında, “yol” yetersizken, GSM işleticileri, radyolink kurma izni aldılar. Bu nedenle, karayolu ulaşımında karşılığı teleferik olan ve şimdi 3G’ye yansıyan bu olanağı bolca kullandık. Gene de köprünün bile ikincisi varken, bir paylaşımlı ağ yapısı (overlay network) için radyolink yapısı tek başına yeterli değil. Kendi fiber altyapısını kuran şirketler de, hakim işletici olan Türk Telekom (ve TTNet) ile yarışmaktan çok uzaktalar. Birçok yerde de ona bağımlılar.
Çok fazla işlemi internet üzerine kurmak “beka kabiliyeti” açısından zayıf duruyor. Türk Telekom’da olağanüstü bir şey olsa, uydudan haberleşen tapu ve yargı dışında sanki her şey duracak.