Zirveden yankılar
Bilgiye ulaşmakta “kitap okuma” devrinin sona erdiği, bilginin “ekrandan izlenen” bir akış yoluna girdiği, kanımca zirveden yansıyan en önemli saptama. Dört sene oluyor, ilköğretim edebiyat öğretmeni Ayşe öğretmen, öğrencileri için kitap istemişti de ben ona bilgisayar önermiştim, epey tartışmıştık e-posta ile. Sonunda aklını çelmiştim, öğrencilerine internetten hikaye kitapları okutmuştu. Olayı bir adım daha ileri taşımaya kalktığımda, fazla gelmiş olmalı, bozuşmuştuk.
Artık dönüş yok, yeni kuşak, kağıttan okuyarak değil, ekrandan okuyarak ve akan görüntüleri izleyerek öğrenecek. Dahası, ekran, bugün kullandığımız ekran değil, xPad ekranı. Burada ergonomisi daha insan odaklı makine ara yüzleri mümkün kılınıyor. Ekrana dokunarak görüntüleri çekiştirmek, yerleştirmek gibi, çocukların gerçek masa üstünde oyuncakları ile yaptığı hareketlere çok benzer hareketler ile bir kumanda getiriyor xPad mantığı.
Bu farklı bakış açısı, bir müşterinin çağrı merkezine başvurusunu akla getiriyor: “Bilgisayarımın ayak pedalı çalışmıyor, basıyorum ses çıkmıyor”. Servis gittiğinde müşterinin “mouse”ı yere koyup üzerine basmakta olduğunu görmüş. “Mouse”, insanın doğal hareketlerine odaklı değil. xPad yaklaşımı ortaya konulana kadar “geçici olarak sorun çözmek” amacıyla ortaya atılmış bir yaklaşım. İşe yaramakla birlikte ideal çözüm olduğu tartışmalı. Bence müşteri haklı!
Sizlerle paylaştığım bir başka insan-makine ara yüzü yaklaşımı da kullanıcının göz bebeklerini izleyip nereye baktığını algılayan ekran. Bu da yolda. Böylece “imleç” (cursor) da tarihe karışacak. Bu teknoloji, Vietnam savaşında, helikopterin makineli tüfeklerini, pilotlarının baktığı yere çevirmekte kullanılmıştı. Çok eski. Birçok yenilik gibi savunma sanayi kaynaklı.
Ortada bir tek etik soru kalıyor: bilgisayarları bu kadar insancıllaştırırken, acaba dozu fazla kaçırıp, insanlaştırıp, baş edemeyeceğimiz bir belayı yaratıp bilgisayarların esiri durumuna düşer miyiz? Bu konuda onlarca bilim-kurgu filmi var. İzlemesi, yorumlaması ve düşünmesi sizden…