Zirvelerdeki paralel evren
Yine zirveler, kurultaylar, kongreler, konferanslar, toplantılar mevsimi açıldığına, sektör, bürokratlar, sivil toplum ve sektör kuruluşları birbirini ağırladığına göre, yılın geleneksel yazısını yazalım. 24 – 26 Eylül’de İstanbul’da ICT Summit Now Bilişim Zirvesi’ 13, 26 – 29 Kasım’da Ankara’da 30. Ulusal Bilişim Kurultayı (Bilişim’2013) yapılıyor. Zirve “Eski Yeni Dünya”, Kurultay da “Sayısal Gündem 2020” temalarına odaklanıyor.
Bir kısmınız bu yazıyı Bilişim Zirvesi’nde okuyacaksınız. Bir kısmınız muhtemelen kurultaya da katılacak. Bu platformlarda ağırlıklı olarak bilgi ve iletişim sektörünün sorunlarını, gelişimini, ülkemizdeki durumunu özellikle ekonomik ve teknolojik bir bağlamda konuşacaksınız. Yani her yıl yaptıklarınızı tekrarlayacaksınız. Hemen hemen hepiniz bir yıl sonra da bu konuşmaları üç aşağı beş yukarı tekrarlayacağınızı bileceksiniz. Bütün bu tartışmalara rağmen sektörün pazar hacmini artırsa da niteliksel olarak bir arpa boyu yol alacağını, inovasyon, Ar-Ge, üretim odaklılık vb. alanlarda güdük kalacağını, bu yüzden bir oyuncu olamayacağını ve ülkenin de teknoloji pazarı olmaya devam edeceğini bileceksiniz. Bazılarınız hala en büyük alıcı konumundaki kamu sektörü ihalelerinin peşinden koştuğu için bu yoksulluğu umursamayacak. Çoğunuz umursayacaksınız, ama sektör örgütleriniz, ana akım sivil toplum kuruluşlarınız dirsek temaslarıyla etkisizleştiği için elden bir şey gelmemesinin burukluğunu sineye çekecek. Sonra avara kasnak rutininize döneceksiniz.
Meslek kuruluşlarınızın kapısını aşındırdığı bürokrat ve yetkililere anlatmaya çalıştığı, onların da lütfedip danışmanlarına iletip unuttukları hedeflere diğer ülkelerde sektör kendisi bir oyuncu olarak ulaşıyor. Bu etkinlik, lobi yapmaktan, kamu sektörünü, devleti ve hükümeti kıyasıya eleştirmeye, alternatif politikalar oluşturarak gündemi belirlemekten zararlı politika ve düzenlemeleri önlemeye adanmış hukuk savaşlarına kadar kıyasıya bir mücadele ortamı içinde yapılıyor. Türkiye yıllardır sektörünüzün belini büken olumsuz düzenlemeler ve kadük merkeziyetçi yönetsel uygulamalarla yerinde sayıyor. Bugüne kadar izlenen yöntemin atıl olduğunun, çoğunu uluslararası oyuncuların kaptıkları ihalelerden düşen parçalarla yetinmenin harcadığınız emeğe değmediğinin, artık ağ ekonomisine dönüşmüş küresel ekonomide kalıcı avantaj elde etmenin nitelikli dönüşümden, bunun da konjonktürün dolabını çevirmekten başka bir şey umursamayan yönetsel anlayışa meydan okumaktan geçtiğinin farkına varmadınız mı?
Peki, iyi toplantılar o zaman. En azından küresel deneyimleri dinleyerek bir süreliğine paralel evreni tatmaya bakın…